Hayat nedir diye sorulduğunda alınan cevap elcimle, canlının doğuştan ölümüne kadar bu dünyada geçirdiği zamandır. Kimi için çok kısa olan bu zaman, kimi için ise geçmeyen geceler bitmeyen günlerdir. Aç yatıp sabaha kadar karın gurultusunu dinleyenlerin yanında, yediğini hazmedemeyip de bol soda tüketenlerin sıkıntılı vakitleridir. Bazılarının yastığa başını koyduğunda yarın çocuklarının rızgını nasıl temin edeceğini düşündüğünden, bazılarının gireceği ihaleyi nasıl alacağı veya malını nasıl stoklayacağını düşünürken geçirdiği uykusuz gecelerdir. Hastalanıp da doktora gidemeyenlerin ateşler içinde kıvranırken ağrılardan ızdırap duyduğu, bir başkalarının oynadığı kumar ve içtiği içkilerden dolayı başının zonkladığı anlardır. Aşk acısı ile kıvrananlara inat elbise değiştirir gibi sevgili değiştirenlerin gittiği yoldur.
Hayat dedim de; kimi altı delik ayakkabı ile yağmurlu havada paltosuz, kar altında yaya yürürken, kimileri çipleriyle yol kenarındaki kaldırımlardan yürüyenlerin suları boca ederek batı müziği eşliğinde giderken sırıtmalarıdır. Herhangi bir nedenle hapse düşen gariplerin en ağır cezayı alırken, bir başkasının cezası affedilerek yaptığının yanına kar kalmasıdır. Sokak başlarında kolay kazanç elde etmek için dilenenle, sırtında küfe ile yük taşıyan veya çöplerde rızgını arayanın halidir. Zenginin doktoru ayağına gelirken, fakirin aylarca hastanede muayene günü almak için sıra beklemesidir. Yandaşların bir eli yağda bir eli balda hayat sürerken, garibanın ve kimsesizin amele pazarında iş beklemesidir. Çocuğunun okul masraflarını karşılayamadığı için okula gönderememenin ızdırabı sonucu intihar eden veli ile çocuğunu özel okullarda okutanların halidir. Fukara yakıt ve ışık parasını ödeyemediği için karanlıkta yorgana sarılı otururken, başkasının sıcaktan dolayı pencereden ayaklarını dışarı çıkararak oturmasıdır. Daha nice saymakla bitmeyen tatlı ve acı olayların içinde yaşamanın adıdır hayat.
Tüm olanlara ve yaşananlara rağmen kimse kolay kolay hayattan vazgeçmeyi kabullenmeyip yaşamaya devam eder. Her ne kadar selamın ve kelamın değeri gözümüzün önünde tükense de. Hiç kimse selam vermiyor ve hatır sormuyor olsa da. Sabah namazdan sonra evlerdeki ocaklarda çorba kaynamıyor olsa da. Adap ve edep unutulup su küçüğe, söz büyüğe ait olduğunu bilmese de. Ömürlük anılar anlık oluyor olsa da. İncelikle kurulmuş düşler, özenle saklanmış hatıralar umursanmıyorsa da. Herkes "burası benim" halleriyle yaşıyor. Dünya; insanı yoran, zaman ve mekan algısında gönlü kasıp kavuran yaşanması zor bir yer oluyor. Biz'den Ben'e giden ve ne olduğunu bilmeden çıkılan yolda lüks, para, kıdem, varlık ayaklarımıza dolaşırken, pek çok insan onlara sahip olmak yada sahip olduklarını korumak uğruna sabahı akşam, akşamı sabah bilmektedir. Herkes için karanlık gecelerin nurlu sabahı olmasa da yarınlardan umutlar kesilmemektedir.
Sadelik, zarafet, gösterişli ve sert zeminlerde yok olsa da. Baş döndüren hayatlar, sıcak bir yuvadan ziyade müzeyi andıran evler, dokunduğunda devrilecek izlenimi veren soğuk cümleler "bizim" olsa da. Komşu komşuyu tanımayıp, karşılaştığında başını çevirse de. İmecenin kalkıp her şeyin paraya tekabül ettiği günler görülse de. Hak ve hukukun bir çuvala konup ağzı bağlanırken, hakkın güçlüye ait olduğu söylense de. Zenginin çöpe attıkları ile fakirler beslense de. Aç tokun halinden anlamayıp onunla üstüne üstelik alay etse de. Vatan deyince fakirin cepheye koşup şahadet şerbetini içtiği yerde parası olanların çürük raporu ile askere gitmemesi veya tehlike anında yurt dışına kaçsa da. Yinede hayat vazgeçilmezdir.
Tüm bu olanlara rağmen; insan geriye dönüp bakınca, sadelik, zarafet ve insanlığın kaybolmadığı "herhangi bir günü özlüyor ve gelecek diye bekleyerek yaşamaya çalışıyor. Bir birlerine hayatlarını, düşlerini ve dualarını yaslayacak insanları umutla bekleyerek ömrünü dolduruyor. Geride bırakacakları canlarını ve cananlarını özleyeceğini düşünerek yaşamak istiyor. Gerçek dünyada kendisini nelerin beklediğini bilmediği için korktuğunda bu dünyada ne kalırsam kar diyor. Alışkanlıklardan vazgeçmenin kolay olmadığını öğrendiği için biraz daha ne olur yaradanım biraz daha diyor. Çektiği çileleri ve ya yaşadığı zevklerini hemen terk edemediği içindir. Hülasa ne olursa olsun bir insan için ölüm kolay anlaşılır ve kabul edilir bir durum olmamaktadır. Belki bu dünyadaki bıkkınlıklardan kurtuluşun ümidi olsa da yine zor bir durumdur. Allah her insana hayırlı ömürler ve hayırlı ölümler versin.