Lübnan'ın en zengin adamı olan Eymen Bistani, Beyrut'u en iyi noktadan gören hakim bir tepede kendisine görkemli bir mezar yaptırarak oraya gömülmeyi vasiyet eder. İlahi kader farklı tecelli eder, özel uçağıyla birlikte denizin derin sularına gömülür. Milyonlarca Lübnan parasına mal olan aramalar sonunda uçağının bulunmasına rağmen cesedine ulaşılamaz...
Lord Teshild İngiltere'nin sayılı zenginlerinden biriydi, zaman zaman devlet bile kendisinden borç alıyordu. Malikanesinde oldukça büyük ve korunaklı bir odayı serveti için kasa olarak kullanıyordu. Bir gün bu hazine odasına girer ve yanlışlıkla kapıyı üstüne kapar. Oda çok özel inşa edildiği için, ne kadar bağırıp çağırdıysa, yardım istediyse de sesini kimseye duyuramaz.
Zaman zaman eve gelmediği için, evdekiler de arama ihtiyacı duymadılar. Günler sonra cesedi bulunan Lord, bir şekilde parmağını keserek kanıyla şu cümleyi yazar: "Dünyanın en zengin insanı, açlıktan ve susuzluktan ölüyor!"... Dünya hayatında mal ve servetin her şeyi çözdüğünü sananlar bilmelidir...
İnsanoğlu hayatı boyunca evden çıkar, sonra tekrar döner, her gün çıkar ama bir gün dönmez...
Tarihin tozlu sayfaları gözden geçirildiğinde görüleceği üzere, daha düne kadar beyaz insanın zenci insanı nasıl hor görerek, kendini üstün gördüğünü okuyoruz. Yıllarca bunları insan yerine koymayıp köle pazarlarında sattıkları, karın tokluğuna çalıştırıp zincire vuruldukları bilinmektedir. Bugün bu insanlar sefalet içinde yaşarken onların mallarına el koyanlar villalarda oturmaktadır.
Yahudilerin kendilerini üstün ırk görüp, Filistinlilerin topraklarını ellerinden alarak koydukları ambargolarla açlığa mahkum edişleri orta yerdedir. Hatta daha da ileri giderek açız diyenlerin taşlarla kolunu bacağını kırmaları da bilinmektedir.
Emperyalist devletlerin güç gösterisi ile küçük devletlere isteklerini kabul ettirmeleri, o devletlerin liderlerinin tehditleri, zayıf ülkelerde hükümetler kurdurup hükümetler yıktırmaları hep biline gelmektedir. Bir kısım devletlerde kralların veya başkanların hürriyetleri nasıl askıya alıp halkı soyduklarına da şahit olunmaktadır.
Aşiret liderlerinin marabalara muameleleri, onları açlığa mahkum edişlerinin yanında, cemaat liderlerinin dini kullanarak insanları sömürüşleri de orta yerde durmaktadır. Basın yayın kuruluşlarının sahiplerinin kendi çıkarları için nasıl yalan haber yaparak insanları yönlendirmeye çalıştıkları hepimizin malumudur.
Bürokratlarımızın bulunduğu makamın gücünü kullanarak halka bugün git yarın gel çileleri devam etmektedir. Yöneticilerimizin yedi sülalesinin altında lüks araçlarla gezmeleri. millete küfredenlerin ihalelerle ödüllendirilişleri. Yandaşların devlet imkanlarını sonuna kadar kullanırken, diğerlerinin açlığa mahkum edilişi hem görülmekte hem bilinmektedir.
İnancımızın gerekleri olan fitre zekatın zenginlerce verilmeyişi, istifçilik, stokçuluk, karaborsa meydana getirerek çok para kazandığını sananların çoğaldığı. Haksız kararlarla insanların hürriyetinin kısıldığı. Denetim yapılmayarak haksızlık yapanların devlete verdiği zararın sorumlu vatandaşlara yüklenildiği. Yalan, iftira ve suçlamaların yapıla geldiği. başkaların haklarını gasp edilerek kendilerini hak sahibi sanmaları. Tepeden bakmaların, kalp gönül kırmaların çoğaldığı bir ortam yaşanmaktadır.
Öbür tarafın unutularak her şeyin burada olduğu düşüncesine kapılarak inançların yok edilmeye çalışıldığı. İnsanlığın torbaya konulup ağzının bağlandığı bir yaşam sürülmektedir. Unutulan ise örnekteki kişilerin yaşamlarının nasıl bittiği, bugünün değil yarının ne getireceğinin olduğudur.
Hayatta kimseye zulmetmeye, kimseden nefret etmeye, kimseyi yaralamaya, kimseden kendisini üstün görmemeye özen gösterenler müjdeler olsun...