Kul hakkı; İnsanların bir biri üzerindeki haklarına kul hakkı denir. Ayrıca biri veya birilerinin hakkı olan bir şeyi işkenceyle, tehditle, şantajla, öldürerek veya kandırarak elinden alıp kendi lehine kullanmaya da kul hakkı yeme denir. Bu çirkin davranış, ulus içindekiler veya uluslar arası emperyalistler tarafından dünya var olalı kullanıla gelen bir davranış şeklidir. Bu nedenledir ki, İslamiyet gelmesiyle birlikte kul hakkı yemeyi yasaklamış, demokrasilerde ise kul hakkının yenmesine karşı kanunlarla koruma sağlanmıştır. Tüm bunlar kul hakkı yemeyi önlemiş midir diye düşünüp bakacak olursak maalesef garibana ve güçsüze karşı güçlü gücünü kullanarak hak yemeye devam etmiştir. Hiç öyle olmasaydı okyanus ötesinden gelenler mazlum milletleri öldürüp kalanlarını da vatanlarından eder miydi? Dünya insanlarının yarısı ekmeği çöpe atarken diğer yarısı açlıktan ölür müydü? Diye bakmak lazım.
İnsanlığın bazıları aya giderken, bazıları içecek suya muhtaç olur muydu? yada kimileri her saat başı urba değiştirirken kimileri çırıl çıplak yaşar mıydı? Veya açlık nedeniyle daha gelişmiş ülkelere kaçmak için kendi öz vatanını terk edenler bilmedikleri denizlerde boğulup bir hayvan leşi gibi sahillere vurur muydu? Kendilerinin ve milletlerinin rahatlığı için mikroplar üreterek başkalarının yok olmasına çalışırlar mıydı? mazlumların yer altı ve yer üstü zenginliklerine el konularak onlar açlığa mahkum edilir miydi? Yeni yeni teknoloji üretimiyle geri bıraktıkları halkları kendi egemenlikleri altına alarak ezerler miydi? Hülasa emperyalistler her gelişmeyi kendi lehlerine kullanmaya dün ne kadar meraklıydılarsa bu günde aynısını yapmaya devam ediyorlar. Yani başkalarının haklarını gasp etmeye devam ediyor. İşte üzerinde yaşadığımız yerkürede insanlığın hali bu. Başka ne denir ki.
Dünyada bu gelişmeler yaşanırken, bizim gibi gelişmekte olan ülkelerin içlerinde neler yaşanmakta diye bakacak olursak hiçte hoş şeyler yaşanmadığı bir gerçekle yüzleşmiş oluruz. Yöneticisi bir yerlerin icazetiyle gelen ülkelerde, o yöneticilerin kendi milletinden ziyade kendilerini oraya taşıyanların hizmetlerinde oldukları görülmektedir. Oralardan aldıkları talimatlar doğrultusunda hareketle içeride işler yaptıkları kaçınılmaz bir gerçek olarak karşımıza çıkmaktadır. Önemli yasamı çıkarılacak veya büyük ihaleler mi verilecek o büyük ağabeylere danışılmadan yapılamaz. Stratejik bir fabrikamı kurulacak veya kurulu fabrikaların devletin elinden mi çıkarılması mı gerekmekte işte tüm bunlar onlarca verilen emirle yapılan işlerdir. Ülkede iktidarlar mı değiştirilecek, ihtilallar mi yapılacak ağa babaların isteği doğrultusunda olmak zorundadır.
Demek o ki; yapılanlar planlı ve isteğe hizmet edecek şekilde organize edilmektedir. Hani meşhur bir söz var ya "Vur de vuralım öl de ölelim" tamda buna uygun bir sözdür. Tabi ki emperyalistler ve onların emir erleri bunu yaparken birde bu emri bilmeyerek uygulayan halk kesimi var. Bu kesimi de bazı dini çıkarları için kullanan tarikatlar ve cemaatlerin yanında, istediklerini elde etmek isteyen ajan provokatörlerin olmasıdır. Tıpkı son günlerde ülkemizde yaşananlar gibi. Bazıları umreye gitmiş orada bir kez daha yaratana söz vererek dinimizin gereklerine uyacağına taahhüt etmiş olmalarına rağmen ülkeye dönüşlerinde karantinaya alınmaları üzerine o mihraklarla kışkırtılmaları sonucu, kimi bulunduğu yerde polisle çatışıp bıçak çekerek yüze tükürmek suretiyle bende hastalık varsa sana da bulaşsın demiş, kimileride hava alanından kiraladığı otobüsle kaçarken yolda yakalanmış.
Merdiven altında sahte ürün üreterek hem halkın sağlığı ile oynayan ve parasını gasp edenlerin yanında, evlerde sağlık kontrolü yapıyoruz diyerek insanları bayıltıp evler soyulmuş. Sokakların boş olmasını fırsat bilenler dükkanlara girerek insanların birikimini hiç etmiş, intikam alacağım diye can almaya kalkmışlardır. Tedbir amaçlı altmış beş yaş üzeri sokağa çıkılmasın denmiş, halk sokaklara döküldüğü gibi piknikler yapmaya kalkmışlar. Camiler mescitler kapatılmış sözde Müslümanlar alanlarda toplu namazlar kılarken camilerin kapısını zorlar olmuşlar. Sokaklarda insan kovalayan polisler halkla başa çıkamayınca belediyeler meydanlardaki ve parklardaki bankları sökmek zorunda kalmışlardır. Halk bu gibi çirkinlikler yaparken hükümet ve muhalefet partileri anlaşarak ne kadar kul hakkı yiyen hırsız, gaspçı, stokçu, vergi kaçıran, ırza ve namusa tasallut olup adam öldüren katil varsa hapislerden salı verme yoluna gitmişlerdir.
Ey Müslüman geçinen yöneticilerimiz ve halkımız siz bilmez misiniz ki, Peygamber efendimiz bile bulaşıcı hastalığı olanları ziyarete gitmezmiş, ümmetine de gidilmemesini tavsiye etmiş. Her şeyi yaratan ve yarın aslımıza rucü ettiğimizde karşısına varacağımız yüce Allah'ımız bize "Ey kullarım her şeyi affederim, ancak kul hakkını affetmem sakın ola ki karşıma kul hakkıyla gelmeden önce hak sahipleriyle helalleşip öyle geliniz" buyurmuyor mu? Biz nasıl bir Müslüman ve insanız ki, yasalara uymuyor, Allah ve Peygamberin emirlerine riayet etmiyor da ondan sonra kalkıp din ve imanla ahkam kesiyoruz. Yukarıdaki yapılanları kul hakkından saymayıp da, kul olduğumuzu mu iddia ediyoruz? Sizin ölümünüzden başkasının bir çıkarı olmadığı gibi sizin ölmelerine sebep olacaklarınızdan da sizin hiç bir çıkarınız olmayacaktır. Ama yediğiniz kul hakkının hesabını vereceksiniz...