Mülteci deyince, benim aklıma gelen elbette dünya kamuoyunca da tanımlanmış, herhangi bir nedenden dolayı bulunduğu yerde yaşama şansı kalmadığı için hayatını idame ettireceği bir yere sığınanlardır. Memleketinde arzuladığı bir yaşam yok diyerek doğduğu toprakları terk edip kaçmak değildir. Önce bulunduğu yerde yaşam şartlarını düzeltmek için tüm olumsuzluklara karşı gereken mücadeleyi verecek, ancak mücadele edecek şartlar ortadan kalkmışsa ondan sonra oraları terk edecektir. Yoksa, bak bir karaltı gözüktü, öyleyse bu karaltı bana karabasan gibi çöker ben ne edeyim edeyim buradan kaçayım demeyecektir. Eğer bu iş bu kadar basit olsaydı, bugün çoğu ülkelerin nüfusunun boşalması gerekirdi. Şimdi yapılan ise nerede daha çok para, zevk ve sefa var, nerede imkanlar daha iyi öyleyse oraya milyonların hücum şeklin gidişleri görülmektedir. Birde buna kendi ülkesinin nimetlerinden sonuna kadar faydalanıp da, yetkili olduğu halde yetkilerini kullanmayarak yabancıları sağdan soldan toplayıp kendi halkı yerine ülke nimetlerini onlara peşkeş çekenlerde ülke yönetimindeyse vay o ülkenin haline yan ağla dön ağla. Maalesef bir kısım hesapları ve daha çok kazanmak için bunları yapanlar güzel dinimizi de bu çıkarlarına alet ederek kalkıp fetvalar dahi verdirmektedirler.
Son dönemlerdeki mülteci diye adlandırdıkları kişilere ve yaşananlara bakıldığı zaman mülteci olmayıp sadece beleş veya lüks yaşam sürmek için ülkelerinden kaçanların oluşturduğu guruplardan meydana gelmektedir. Bu tür gurupların ülkelere göre dağılımına bakıldığında ise zengin olanları daha gelişmiş ülkelere giderken, bizim gibi gelişme ligine aday olan ülkelere fakirleri gelmektedir. Bunun birinci nedeni insan kaçakçılarına ödenen paralara göre ülkelere kaçırılmaları, bu sözde göçmenlerden geriye kalan ve bize düşenler ise hırsızı, arsızı, sapıkları ve kötü yolun yolcularıdır. Ülkemizin bunlar tarafından tercih edilmesinin ikinci neden ise, bizim iktidarımızın bunları koruması ve dahası aç olanlarını doyurmasıdır. Bu durumu bilen sözde göçmenler yan gelip yatarak geçirdikleri vakitlerden geriye kalan zamanlarında, çocuklarımızın namusuna saldırmada, hırsızlık yapmakta, darp ve kavgalara karışmakta, zenginleri kaçırıp haraç kesmekte hülasa ne kadar pis işlerin yanında çeşitli terör örgütlerine yardım ve yataklık yapmakta bir mahsur görmektedirler. Kendi ülkelerine ziyaret için gidip gelirlerken sadece bir tören düzenlemekte istediklerini götürüp getirmekte serbest bırakılmaktadırlar.
Has bel kader Avrupa'ya gidecek veya gitmiş olsalar oralarla yaptığımız anlaşma gereği hemen getirmek için seferber olur alır getiririz, bunu da insani duygularla yapıyoruz diyerek halka karşı bir hamaset duygusudur başlatırız. Bu sözde göçmenlerin asıl ülkelerinin idarecileri ülkenize dönün dese de, hayır gidemezsiniz diye feryadı figan ederiz. Peki Avrupa'yla ne karşılığı bu anlaşmayı yaptık, yapılan anlaşmanın gerekleri yerine getirildi mi? Hayır, ama olsun biz mülteciyi ülkemizde tutup beslemeyi severiz. O Avrupa ki ülkesine gelenleri denizin ortasında ölüme terk ederken veya ülkelerine gidenleri bir daha ülkelerine geri almazken, bizdeki bu mülteci seviciliği nereden ileri geliyor anlamak zor. Kendi çocukları okullara giremezken, sağlıkta gereken tedaviyi olamazken Suriyelilere öncelik tanınıp ücret alınmamasını anlayabiliyor musunuz? Bunların bir çoğuna kimlik ve vatandaşlık verilmesi niçin? Ülkemde şehit aileleri barakada otururken, onlara evler yapılması niye? Bunlara karşı gelinip benim vergilerimi başkalarının zevk ve sefa sürmesi için harcayamazsın dendiğinde ise, Peygamber efendimiz zamanından örnek vererek insanları Müslüman olmamakla, günümüze göre ise ırkçı olmakla suçlayıp susturulmaya çalışıyoruz.
Bu nasıl sınır kontrolü ki, on milyonu bulan insan elini kolunu sallayarak ülkemize geldi denince, İçişleri bakanı "Kuş uçsa haberlerinin olduğunu, sınırların her türlü teknoloji ile kontrol edildiğini söyleyerek aklımızla dalga geçiyor. Eğer öyle ise bu insanlar kamyonlarla veya yaya halde yüzlük ve binlik guruplar halinde ülkeye nasıl giriyor. Buda gösteriyor ki bütün gelişmeler ülkeyi idare edenlerin bilgisi dahilinde oluşmaktadır. Bu durumun da, yaşananların halka göre tek nedeninin ülkemizde yaşayan Türk nüfusunun azınlık durumuna düşürülme çabasının bir parçası olarak demokrafik yapının bozulması projesi olduğu düşüncesi olduğu kanaatini doğurmaktadır. Nitekim bir çok ilimizde yabancı nüfus oranı Türk nüfusundan fazla olduğu herkesçe bilinmektedir. Devletin bu beslemeleri, cehaletten mi yoksa şuurlu olarak bilinmez ama üreme konusunda da çok hızlı bir şekilde davrandıklarına şahit olunmaktadır. Bu durumda kısa bir zaman sonra Türkleri, Filistin de Filistinlilerin düştükleri duruma düşürecektir. Bununda ne anlama geleceğini sonucunun ne olacağını varın siz düşünün.
Takip edilen yol itibari ile gelişmiş Avrupa ülkelerini cahil mi, yoksa biz mi çok akıllıyız diye sorguladığımızda. Onların gelişmişliklerine ve yaptıklarına bakıldığında onlar daha da akıllı ve mantıklı hareket etiklerine şahit oluyoruz. Biz ise kendi hesaplarımızı ülke meselelerinin önünde tutarak halkımızın ve milletimizin varlığını tehlikeye atıyoruz. Çözüm çok basit ama yöneticilerimizin kuru inadı ve ben bilirim anlayışı yanında kafalarının arkasındaki hesapları sonucu bir türlü neticeye varamıyoruz. Sayın Cumhurbaşkanı "Bir Allahın kulu bana bu insanları ateşe attıramaz" diyor. Madem bu insanlar ateş altında milyonlarcası bayramlarda ülkelerine gidip günlerce nasıl oralarda kalabiliyorlar. Asıl ateş altında olan Uygur Türkleri olmasına rağmen, onlar Türk olduğu için mi Türkiye ye kabul edilmiyor. Suriyeliler ateş altında ise bizim askerlerimiz ateş altında değil mi? Değilse denetimimiz altındaki bölgelerin insanları niye hala buradalar? Anladık bunları besliyorsunuz oralara yapılan yatırımlar kimin için, bunlar nasıl olsa geri dönmüyorlar sizlerde göndermiyorsunuz. Suriyeliler zorda ise Afganlılar ve diğer Afrika ülkelerinin halkları burada ne yapıyorlar? Amaç zordayım diyeni buraya getirmekse Afrika ve Asya halklarını getirin bizi de götürün denize dökün sizde bizde kurtulalım. Zaten açlıkla imtihan edip süründürüyorsunuz, diyeceksiniz ki gelmelerine izin verdiklerimiz zaten sizlerin ırzına geçerek, malınızı gasp ederek döverek öldürüyorlar. Yani sizde haklısınız. İster ırkçılık, ister bencillik isterseniz, ülke sevgisi deyin biz ülkemizde yabancıları istemiyoruz, onları isteyenler onların yanına gidebilir.