Bizi inançlarımızla kandırıp Ensar- Muhacir hikayesi anlatılarak değerlerimizle hiptonize edip, insani duygularımıza hitap ederek bizleri uyuttular. Uyuduk uyumasına da, uykumuzda hep kabuslar görmeye başladık. O kabusların etkisiyle olacak ki kan ter içinde uyandık. Uyanınca da birde ne görelim meğer kabus sandıklarımızın birer gerçek olduğunu anlayınca dizlerimizin bağı çözülüp olduğumuz yere yığılıp kaldık. Neydi gördüğümüz bu kabuslar ve sonrası şahit olduğumuz gerçekler diye bakılacak olursa.
Bu gün düşman ilan ettiğimiz teröristlerle dün masaya oturuşumuz, onlarla ilgili söylemlerimiz, kurduğumuz çadır mahkemeleri, kışlalardan bayraklarımızın indirilişi ve oralarda onların öldürüldü dediklerinin kemiklerini arayışımız, valilere verilen emirlerle silahlarıyla gezdirilmeleri, mitinglerde "Megri megri" şarkıları söyleterek bölücü başının mektubunu okutuşumuz, tüm illerde akil adamlar altında bölücülerin haklılığını anlatışımız ve sonuçta sokaklardaki hendek olaylarında onlarca vatan evladının kara toprakla buluşturan şahadet şerbetini içişi ve tüyü bitmemiş yetimin hakkı olan milyarların yok oluşu.
Bölücülerin hamisi Barzani'yi ülkeye davet ederek ayağına kırmızı halı serip, onların bayrak dediği bez parçalarını havaalanlarında göndere çekişimiz. Anılan kişiyi miting alanlarında götürerek el ele halkı selamlayışımız. Bilahare aynı kişi kendi devletlerini kurduğunu ilan edince ezeli rakibimiz İran'la işbirliği ve Irakla yaptığımız tatbikatların izleyişi. Peşmergelerin ilgimiz yok demesine rağmen kontrol ettikleri topraklarda barındırdıkları teröristlerle can ve mal güvenliğimize zararlar vermeleri.
ABD'nin tahrikleriyle kardeşim dediğimiz Esad'ın adını Eset'e dönüştürerek dışlayıp, Emevi camiinde öyle namazı kılacağız diyerek yola çıkıp kendi topraklarımızdan Süleyman Şah'ın mezarını kaçırışımız. Peşmergeleri törenler eşliğinde yedirip içirerek kobani'ye geçirişimiz sonucu PYD'nin eline geçen bu yerlerden ülkemize yönelik saldırılarda mal ve can kayıplarımızın verilişi. Bizi yola çıkaran ABD'nin teröristlere on binlerce tır silah vererek üzerimize salması sonucu uğradığımız can ve mal zararların halen devam edişi.
Tüm bunlar yetmiyormuşçasına Salih Müslümü ülkeye davet edip ağırlayıp daha sonraları terörist ilan edişimiz. Suriye'de yaşamayı bırakarak kaçan beş milyon insanı muhacir adı altında ülkeye kabulümüz. Bunu da halkımıza inancımız ve kardeşliğimiz gereği olduğunu söyleyerek aksini iddia edenleri hain ve kafir damgası ile yaftalayışımız. Suriye'nin belli bölgelerinde verdiğimiz mücadele sonucu milyarlar harcayıp şehitler verişimiz ve vermeye devam edişimiz. Bunlar için Avrupa ile anlaşmalar yaparak, ülkemizden kaçanları dahi geri getirişimiz. Sınırları girişlerde açıp çıkışlara kapayışımız.
Kaçkınlara işimizi aşımızı vererek bizlerin aç ve işsiz kalışımız. Sağlıkta kendi halkımız para ödeyerek muayene kuyruklarında beklerken, onların beleş ve sıra beklemeden muayene olup ilaç alışı. Onlar işyerleri açıp vergi vermezken bizim vergilerimizin bir kısmının onlara maaş olarak ödenmesi. Çocuklarımız yıllarca üniversite sınavına hazırlanmak için milyonlarca lira harcayıp her şeyden yoksun çalışarak üniversiteye bir çoğu giremezken onların sınavsız üniversitelerimizde okuması. Bizim fidanlarımız onların vatanlarını savunmak için bir bir toprağa düşerken onların sahillerde nargile tüttürmesi.
İşte tüm bunlar gördüğümüz kabuslarımız ve uyanınca yaşadıklarımız. Birde işin gerisinde göremediğimiz, duyamadığımız ve gelecekte neler olacağın bizden saklanışının bulunması. Ülkeye kabul edilen kaçkınlar yani kimilerine göre muhacirler ülkemizde bir çok şehirde kendi yerleşkelerini oluşturarak demografik yapımızı bozuşları. Misafir denilenlerin misafirliklerini bilmeyerek mafyalarına ve terör örgütlerine varıncaya kadar kurarak bizlere zarar verişleri. Kurdukları bu düzen içerisinde ülkemizde ve geldikleri yerlerdeki bir çok radikal terör unsurlarıyla da bir çoğunun irtibat halinde oluşları.
Yarınlarda bunları kullanan Türk düşmanlarının ülkemizde kaos yaratıp, bölünüp parçalanmasını sağlamak adına terörü hızlandırarak geçmişte yaşadıklarımızdan daha şiddetli çatışmalar meydana getirerek bir çok ilimizde kantonlar ve peşaverlerler oluşturulacakları. Yıllarca haritalarında kendi toprakları olarak gösterdikleri Hatay ve bir çok ilimiz için bizim olmadı sizinde olmasın diyecekleri. İşte o zaman ne yapacağız, bizi idare edenler ve destekçileri hiç düşündünüz mü? Yoksa ağalar bir yerlere sığınırken sizlerde bizi Afrin'e götür Reis deyip de paralı askerlik yaptığınız gibi korkudan Suriyeliler gibi yurt dışına mı kaçacaksınız? Ne olur tekrar uyumadan bir daha düşünüp tekrar kabusla uyanmadan önce nereye gittiğimizi görün...