"Yağmurdan kaçarken doluya tutulma" tabiri var ya, tamda bizim şu anki takip ettiğimiz dış politikamıza uygun bir tabirdir. Aklın sıra ABD'nin Conisinin tuzağına düşmekten kaçarken, Rus ayısının tuzağına düştüren politika oldu. O ABD' ki yaptığı tahrikler ve teşvikin yanı sıra verdiği güvence ile yola çıkan siyasetimiz Emevi camiinde namaz kılacağız derken, çıktığımız bu yolculukta Rus setine dayanınca o seti yıkma adına Ruslara dayılanarak uçaklarını düşürerek geri döndük. Sonunda Ruslar tarafından bize karşı uygulanan öyle bir ambargoyla karşılaştık ki, o bize güvence veren müttefiklerimiz bile karşımıza geçip sevinçten ellerini ovuşturarak düşmanlarımıza destek oldular. O politikayı çok iyi bildiğini iddia eden hariciyemiz zararın neresinden dönersek kar diyerek araya iş adamlarımızı, Türk devlet başkanlarını sokup özür beyanımızla birlikte affımızı istemek zorunda bırakıldık. Ruslar ise bizim bu zaafımızı çok iyi değerlendirerek bize silah satıp, petrol boru hattı çekip ve nükleer santraller kurma garantisiyle milyarlarca dolar paramızı aldılar.
Hani geçmişte bir sloganımız vardı "Ayıdan post Rus'tan dost olmaz" diye boşuna söylenen bir söz olmadığını böylece bir kez daha yaşayarak anlamış olduk. Geçmiş tarihe göz attığımızda görüleceği üzere, Rus politikalarının genelde Türk düşmanlığı üzerine kurulu olduğu görülmektedir. Uyguladıkları bu politikaları sonucu yüz yıllarca ata yurdumuzu sömürmüş, oralarda yaşayan ırkdaşlarımıza hep zulüm etmişlerdir. Halende onlarca milyon ırkdaşımızı sömürmeye ve zulmetmeye devam etmektedirler. Bunlarla da yetinmemiş olacaklar ki, geçmişte milyonlarca karındaşımızı Sibirya'ya sürerek soykırıma tabi tutmuşlardır. Ellerine geçen ilk fırsatta Kars ve Ardahan'ı işgal ederek, Sarıkamış Allahüekber dağlarında yüz binlerce askerimizin donarak şehit olmalarına vesile olmuşlardır.
Ermeni çetecilerine verdikleri desteklerle Anadolu'da ve Azerbaycan'da on binlerce insanımızın yanı sıra diplomatlarımızı şehit ettirip, kadınlarımızın namuslarına musallat etmişlerdir. PKK terör örgütüne verdikleri eğitim, siyasi desteklerin yanında maddi desteklerle düşmanlıklarını sürdürüp bizi zora sokmaya devam etmektedirler. Yıllardır sıcak sulara inme adına boğazlarda hak bu Rus ayısı Arap'ın devlet olamayışı ve bizim karşı duramayışımız sonucu emellerine ulaşarak Suriye üzerinden Akdeniz'e inmeyi başarmışlardır. Sadece Akdeniz'e inmekle yetinmeyip, Suriye halkını katlederek fıtratı gereği Suriye petrollerine de konarak emperyalist emellerini de gerçekleştirmişlerdir.
Ülkesinde açtığı ofislerle PKK'nın hamiline soyunurken, güya dostluk adına bizimle yaptığı anlaşmalarla sınırımızda kendilerini ve PKK'yı komşu yapmışlardır. Sade Suriye'de olmayıp Libya'da da karşımıza çıkardığı paralı askerleriyle bizi köşeye sıkıştırıp oranında petrollerini sömürmenin yanında Akdeniz deki varlığımızı zora sokmaya çalışmaktadırlar. Şu an itibariyle askerlerimizi Suriye topraklarında şehit ettirip, şehitlerimizin cenazelerini dahi almak için göndereceğimiz uçaklara izin alır hale getirmişlerdir. Biz ise tıpkı geçmişte Trump ve Esad'a davrandığımız gibi Putin'e de dostum diyerek dost kazığı yemeye devam ediyoruz. Politikamız bu mu olmalıydı diye kendimize sormayı ise ar addediyor, soranları da hainlikle itham ediyoruz.
Anlıyorum Rusya dünyanın en güçlü emperyalist devlerinden biridir. Tabi ki bunlarla karşı karşıya gelip savaşmayalım. Ama bizde geçmişi olan büyük devletler kurmuş bir milletin torunları olarak yerimizi bilip ona göre politikalar üretmeliyiz. Kimin dostumuz kimin düşmanımız veya kimin nerede ne yapacağını önceden tahmin ederek veya bilerek ona göre tedbirlerimizi almalıyız. Aldatılan ve zarar gören hep biz olmamalıyız. Söyleyeceğimiz sözleri boğazın kırk boğum olduğunu bilerek söyleyip, atacağımız imzaların bizi nasıl bağlayacağını düşünerek atmalıyız. Yoksa bu millete telafisi mümkün olmayan zararlar veririz. Eğer bu güne kadar bu Rus ayısını tanımadıysak son olaylar yakinen tanıtmış olmalıdır. Tanıdığımız bu ayıya gereği gibi muamele edip, kendi inlerinde bir daha uyanmayacak şekle getirmeliyiz.
Gücümüz mü var ki bunları yapalım diyenler olabilir. Belki topla tüfekle savaşmaya biliriz. Unutulmasın ki farklı savaş taktikleri de olduğu unutulmasın. Bu ayı güçlü diye meydanı da onlara terk ederek kovanları parçalayıp bal yemelerini el etek ovalayarak seyretmekle de bir yerlere varamayız. Nitekim bu güne kadar da varamadık. Bizim de yapacağımız gücümüzün farkında olup yapmamız gerekenler neyse onu yapmalıyız. Bizim ayıya muhtaç olduğumuz kadar ayının da bozkurt'a muhtaç olduğu bilinmelidir. Kış kışlığını yapmıyor ama puşt puştluğunu yapıyor. Dünya bilmeli ki, onların Katerinaları varsa bizimde Baltacılarımız var.