İslam dini israfın her çeşidini yasaklamıştır. İnsanın ömrünü veya vaktini boş, faydasız ve gelişi güzel şeylerle zayi etmesi anlamına gelen zaman israfı dinimiz tarafından yasaklanan hususlardan birisidir. Bu konu ile ilgili olarak Sevgili Peygamberimiz şöyle buyurmuşlardır: "İki nimet vardır ki, bunlar hakkında çoğu kimseler aldanmıştır. Onlar da sıhhat ile boş vakittir." Zaman insanın sahip olduğu en değerli sermayedir. Bu sermayeyi kaybetmek de onu dolu dolu yaşayıp kıymetini artırmak da bizim elimizdedir.
Bize düşen görev içinde bulunduğumuz anı en güzel ve yararlı bir şekilde değerlendirmektir. "O halde boş kaldın mı, yine kalk başka bir iş ile yorul." ayeti de bunu işaret etmektedir. Ayette Resulullah ve onun şahsında Müslümanlardan bütün vakitlerini hayırlı ve yararlı faaliyetlerle değerlendirmelerini, ibadet, dua, tebliğ, irşad gibi dini faaliyetlerin de; çalışma, üretme, öğrenme-öğretme, yardımlaşma ve dayanışma gibi dünyevi faaliyetlerin de hakkını vermelerini, vakitlerini israf etmemeleri istenmiştir.
Zamanı israf etmek insanın kendi bünyesine ve de toplum yararına bir zarardır. İnsan oğlu bir şeyle meşgul olmadığı zamanlarda yalan ve dedikodunun yanında, kendisini kumar ve içki gibi kötü alışkanlıklara da kaptırabilir. Boş insan aç kalır, giyecek ve yiyecek bulmada zorlanır. Bu tipler yaşamını alt üst eden şeyleri boş zamana bağlamayıp, kimi kader kimide başka şeylere bağlasa da, ihtiyaçlarını gidermek için yanlış yollara saparlar. Saptıkları bu yol onları refaha çıkarma yerine bataklığa sürülmeyerek boğulmasına neden olur.
Yaşamlarını devam ettirme adına saptığı bu yolda, kişi hırsızlık, gasp, kumar ve yalana başlar ki buda onun ya hastalanarak perişanlığını veya düştüğü kodeste çile çekmesini beraberini getirir. Dost namına ise kimsesi olmayacağı için merhaba diyecek kimse bulamayarak toplumdan dışlanmasına neden olur. Bu dünyasını rezalet içinde tamamlamasının yanında esas olan öbür dünyasını da bitirerek cehennem zebanilerinin elinde gün doldurur. İtibar ve onur diye bir şeyi olmayacağı için bir aile yapısına dahi sahip olamazlar. Has bel kader olanlar ise kendisiyle birlikte kurduğu yuvadaki tüm ailenin de haysiyet ve şerefini de lekeler.
Tembellik, zamanı boş geçirme, görünüşte belki bazıları için iyi bir şeymiş gibi algılanabilir. Ancak sonu cırcır böceğinin sonuna benzer. Gençlik yılları bir şekilde geçirilebilir, ya yaşlılık geldiğinde her iki dünya için hazırlığı olmayan bu insanlar için bir tufandır. Değil insanları yaratılan her canlı incelendiğinde kendisi ve geleceği için kendi gücü oranında zamanını çalışarak geçirmektedir. İnsan olan insan, bu gördüklerinden de mi örnek almazda zamanını hovardaca harcayıp sonrasında da eyvah eyvah diyerek ağlar. Sonuçta kendim ettim kendim buldum demenin hiç bir faydasının olmayacağını geçen zamanın geri gelmeyeceği için yapacak bir şey de bulamaz.
Atalarımız ne buyurmuş "İşleyen demir ışıldar" diyerek zamanın iyi kullanılmasının önemini ne güzel de belirtmişler. Zamanı iyi kullanan insanların beyinlerinin iyi çalışacağı, çalışmalarından dolayı sağlık sorunları yaşamayacağı, güçlü bir bünyeye sahip olacağıdır. Yine bu türlerin helal rızık kazanacakları için hiç bir zaman dosta düşmana muhtaç olmayacağıdır. Yaşadığı güzel ortamdan dolayı ailesine çevresine ve topluma zarar vermeyeceği gibi fayda sağlayacağıdır. Sadece bu dünya için değil yaptığı ibadet ve teatiyle esas dünyası içinde hazır olup gittiğinde orada da rahat edeceğidir.
Öyle ki Allah'ın verdiği her nimetin kadrini kıymetini bileceğimiz gibi, bize bahşettiği zamanında vaktinde kıymetini bilmeliyiz. Verilenlere şükredip gereğini yapmamız gerekmektedir. Kıymetini bilmediklerimiz için ileri de vay tuh demenin hiç bir anlamı olmayacaktır. Giden gittiği ile kalıp, bizde gidenin arkasından seyretmekle kalırız. "Vaktinde yenen aş ağrıtmaz baş" diyerek zamanı da vaktinde doğru kullanmasını bilmeliyiz. Bugün zamanın kıymetini bilmeyenlerin veya onu kullanamayanların ne halde olduğunu hep beraber görüyor ve onlar adına üzülüyoruz.