Yıllarca Emperyalistlerin çeşitli vaatlerle kandırdığı, Türk'ün kadim dost olarak gördüğü Ermenilerin birilerine yem olmalarıyla başlayan Türk düşmanlığı, Birinci Dünya Harbi boyunca Anadolu Türklerine karşı kanlı saldırılarla uşaklık yapmaları yetmezcesine, Rus kışkırtması ve desteğiyle 1988 yılının ilk günlerinde Azerbaycan'da yaşayan kardeşlerimize karşı saldırılarını da devam ettirirler.
Ermenileri eskiden beri koruyup kollayan, bugünkü gibi hamiliklerini yapan Moskova'nın, özelliklede SSCB Başkanı ayyaş iktidar da olub'da muktedir olamayan Mihail Gorbaçov'un olaylara kayıtsız kalması sonucu Ermeniler planlı şekilde, Ermenistan hükümetinin gösterişleriyle, Ermenistan'da yaşayan 200 000 den fazla Azerbaycanlıyı kendi vatan toprakları olan yerden söküp attılar.
Ermeniler sadece bu insanları yerlerinden yurtlarından etmekle kalmayıp, tıpkı Birinci Dünya Harbinde Anadolu Türküne yaptıkları vahşeti burada da uygulayarak binlerce Türk'ü kadın, çocuk ve yaşlı demeden katlettiler. Bununla da yetinmeyerek kimilerini ise işkenceye tabi tutarak sakat bıraktılar. Ermenilerin tarihte eşine rastlanmayan bu Vandalizm'ine Gorbaçov ve çevresi hiç bir tepki göstermeyerek dahası verdikleri desteklerle Ermenileri daha da şımarttılar.
Bu vahşetleriyle de yetinmeyen Ermeniler Şubat 1988 yılı başlarında, Azerbaycan'ın toprağı Dağlık Karabağ'a da saldırdılar. Amaçları Azerbaycan toprağı olan Karabağ'ın Azerbaycan'dan kopararak Ermenistan'a bağlamaktı. Rusların desteği, Azerbaycan'ın elinin kolunun bağlı oluşu Karabağ Türklerinin kaçkın hale gelmesine ve topraklarının ellerinden alınmasına neden oldu.
Olayların kötü gidişatının görülmesi üzerine, Azerbaycan halkı ayağa kalkar. Halk bu duruma olan itirazını öncelikle hükümete iletir. Halk önceleri Moskova'ya ve hükümete güveniyor ve inanıyordu. Bu durum halkın olayları protesto ederken attıkları slogan ve pankartlardan çok rahat anlaşılıyordu. Ancak zamanla anladılar ki, ne Moskova ne de Azerbaycan yönetimi hiç bir adım atmıyor, atma yönünde bir görünümde sergilemiyorlardı. Sanki ortada bir işgal yokmuşçasına seyrediyorlardı.
Bu duruma seyirci kalmak istemeyen halk akın akın Bakü'ye akmaya başladı. Azatlık meydanında toplanarak Moskova'ya ve hükümete karşı eylemlere başlayıp seslerini yükselterek kendi hükümetlerini ve dünya kamuoyunun harekete geçirmeye çalışıyorlardı. Halk herhangi bir olaya meydan verilmeksizin bunları yaparken, Ermeniler katliamlarına devam ederek Azerbaycanlıları yıldırmaya çalışıyordu.
Tüm bu zorluklara rağmen Azerbaycan halkı 17 Kasım 1988 yılında Bakü'nün Azatlık meydanında SSCB Azerbaycan Türklerine karşı yürüttüğü Anti-Azerbaycan siyasetine itiraz ederek, Azerbaycan Cemiyetinin sonu bilinmeyen eylemleri başlatır. Adeta tek yumruk haline gelen halkın yürüttüğü bu hareket, gerçek bir halk hareketi, mili özgürlük hareketiydi. Aralık ayının başlarına gelindiğinde halkın uyandığını gören Sovyet kuvvetleri bu eylemi basarak onca insanı katlederek dağıtır.
Bu günün Azerbaycan'da milli özgürlük hareketi gibi değerlendirilerek, Azerbaycan'ın bağımsızlığını kazanmasında mihenk taşı olarak görülmektedir. Bunun için 1992 yılından itibaren Azerbaycan'da 17 Kasım "Milli Uyanış Günü" olarak kutlanmaktadır. Bizde kardeşleri olarak bu günlerini kutluyor ve kardeşlerimize Allah bir daha böyle günler yaşatmasın diyoruz.