Hayatın her insan için farklı anlamlar taşıyan çeşitli dönemleri vardır. Yaşlılıkta bu önemli dönemlerden biridir. İnsanlık yaşlılığı döneminde geçmiş yıllarda edindiği tecrübeleriyle yaşamına yeni bir yön verirken, aynı zamanda ortaya çıkan koşullar nedeniyle kendisini daha değişik bir hayat mücadelesinin içinde bulmaktadır.
Yaşlılarımız, dün ile bugün arasında köprü kuran, kültürümüzü ve değerlerimizi yarınlara taşımamızı sağlayan şüphesiz en değerli varlıklarımızdır. Yaşlılarımızın toplumsal yaşama aktif olarak katılmalarını, sosyal, kültürel, ekonomik haklara sahip ve kimseye muhtaç olmadan yaşamını sağlamak için kişi, kurum ve devlet olarak öncelikli görevimizdir.
Bu nedenledir ki, 1990 yılını Birleşmiş Milletler 1 Ekim tarihini Dünya Yaşlılar Günü olarak ilan etmiştir. Yani her olaya bir gün tahsis eden, başkacada bir işe yaramayan bu kuruluş yaşlıları da istismarına almıştır. Her şeyi inceden inceye araştıran kuruluş, insanların gençliğini sömürdüğü gibi yaşlılığını da sömürmekten geri kalmamıştır.
Yaşlı dünyamızda, yaşlı insan sayısı da hiç azımsanmayacak bir sayı olan 800 milyon olarak tahmin edilmektedir. Bu oran ise yaşayan nüfusun %11'ine tekabül etmektedir. Ülkemize bakıldığında ise son yıllarda nüfusun yaşlandığını görüyoruz. Türkiye İstatistik Kurumunun 2012 yılı verilerine göre 65 yaş üstü nüfusumuz genel nüfusa oranı %7'dir.
Peki durum bu iken, tanımını da yaptığımız bu insanlar için Birleşmiş Milletler neler yapıyor veya ülkelerin yaşlılara karşı olan sorumluluklarını yerine getiriyorlar mı diye araştıracak olursak hiçte olumlu bir cevapla karşılaşmayız. Birleşmiş Milletler yaşlıların tanımını yaparak, bu insanlara birde gün tahsis ederek görevini yaptığını sanmaktadır.
Harplerde, salgın hastalıklarda, beslenmedeki zorluklarda, sağlıksız yaşamda ölenler ve adam yerine konulmayan ve ölse de kurtulsak diye gözüne bakılanlar hep yaşlılar olmaktadır. Bir köşelerde ölüme terk edilen, işe yaramaz olarak görünen ve yaşadığı her günü ziyan olarak kabul edilenlerde yaşlılardır. Ancak alınan kararlara bakıldığında ve atılan nutuklarda bakıldığında yaşlılar hep önde gösterilmektedir.
Bu kadar riyakar olan bir kuruluş, bunları yaparken ülkemizde yaşananlarda bundan pek farklı değildir. Çok azda olsa hizmet verilse de bunun yeterli olmadığı da bir gerçektir. Yaşlılar için yapılan bakım evleri, evlerinde verilen bir kısım hizmetler, taşımacılıkta getirilen yenilikler, sosyal güvenlikten yoksun insanlara ödenen paralar tabi ki olumlu adımlardır.
Ancak, araçlarda ayakta dahi duramayanlara gençlerin yer vermemesi, yer istendiğinde de rahatsızsan taksi tut git diye ükalaşılması hiçte hoş olmayan bir durumdur. Sokakta karşıdan karşıya geçerken sürücüler tarafından rahatsız edilmeleri, sağlık merkezlerinde yaşlılara öncelik tanınmasına rağmen bu kurala riayet edilmemesi ve bir çift laf etmeye kalktığında senin aklın yetmez ihtiyar diye hakarete uğraması yaşlıya hürmetin bir göstergesidir.
Oturduğu evde çocuklarından devamlı azar işiten, zaman zaman kapı dışarı edilen veya odası ve sofrası ayrılarak tecride uğratılan biri olarak yaşamaktadırlar. Elindeki kefen parası alınan, vermemeye kalktığında itilip kakılan, çamaşırları yıkanmayıp, banyo yapmasına izin verilmeyen veya yaptırılmayan, kirli ve soğuk odalarda yatırılan, bayramlarda dahi eli öpülmeyen ve devamlı gözü kapıda ziyaretçi bekleyen yaşlılar.
Halbuki, yaşlının da insan olduğu, onunda yaşadıklarının bulunduğu, deneyim ve tecrübelerinin olduğu, çocuklarına ve devletine verdiği hizmetleri unutulmamalıdır. Yaşlılara davranışların, kendilerine yapılan davranış kadar önemli olduğu, saygı ve sevginin her şeyin başı ve yarınlarda aynı durumda kendimizin de olacağı öğretilmelidir. Konuyla ilgili skeçlerin yapılması ve bilgilendirilmede bulunulması gerekmektedir. Her şey insan için olduğuna göre okullara ders olarak bile konulabileceği unutulmamalı. Unutursan bilesin ki senide unuturlar.