"Ne söylediğin değil nasıl söylediğin mühimdir." demiş bilge kişiler. Akılla ölçüp tartarak, kalp süzgecinden geçirerek söylemek gerek sözü ki, kimseyi incitmesin, kimse incinmesin. Efendim, hikaye bu ya, padişahın bir rüyasında dişlerinin önden arkaya doğru döküldüğünü görür. Rüyadan çok etkilenir ve tabir etmeleri için ülkenin en mahir rüya tabircilerini sarayına çağırtır.
Rüyayı anlattığı tabircilerden birisi: "Efendim o kadar uzun yaşayacaksınız ki, bütün oğullarınızın ölümlerini göreceksiniz. Padişah oğullarının ölümünden söz eden tabircinin sözlerinden öfkelenir ve muhafızlarına onu zindana atmalarını emreder. Sonra bir başka tabirciye rüyasını anlatır. Bu seferki tabirci, "Sultanım" der, "Allah size o kadar bereketli ve uzun ömür verecek ki, evlatlarınızın hepsinin mutluluklarını göreceksiniz ve hepsinden uzun yaşayacaksınız." Sultan bu habere çok sevinir ve tabirciye kese kese altın ihsan eder.
Esasında iki tabirci de aynı şeyi söylemişti söylemesine de, biri felaket tellallığı yaparken, akıl ve kalbin süzgecinden geçirerek söylemişti sözünü, vesselam. Yani bunun diğer adına amiyane tabirle ilmi siyaset deniyor. Ülke yöneticilerinin bugün itibariyle yaptıkları da bundan farklı bir şey değildir. Ancak ikinci rüya tabircisinin padişahı aldattığı gibi, bizim de yöneticilerimiz hep aldanıyorlar. Halbuki yönetenlerin böyle bir hakkı olmadığı gibi oluşacak felaketle halkı da zora sokmak gibi görevleri de bulunmamaktadır.
Her şeyden önce ülkesini ve yöneticilerini seven her insanın kral çıplak demesini bilmesi, yeri geldiğin de eleştirmeyi fazilet sayması, doğruları söylemekten ve yol göstericilikten geri kalmaması gerekmektedir. Yönetenlerinde eleştirilerden ders çıkarması, yanlışta ısrardan vazgeçmesi, kendisini oralara taşıyan halka bir vefa borcunun olduğunu unutmaması, doğruya yönelmesi gerekmektedir. Şunu çok iyi bilmeliler ki kendilerini oraya taşıyanların bir günde oradan uzaklaştıracak olmalarıdır.
Ancak günümüzde her şeyin layığı ve yapıcısını kendileri sananların zaman zaman çıkarak biz şurada yanlış yaptık diyerek halkı ve ülkeyi perişan ettiklerini itirafla bir yere varılamadığını, bu tür itirafların arkası önü gelmeyerek derbeder ve beceriksizliklerini sergilemelerinin affedilir olmadığıdır.
Kendilerine çıkarları gereği yandaşlık yapanların yürü aslanım sen kralsın demeleriyle kral olunmayacağı, daha önceki örneklerle de sabittir. Tarihe bakıldığında bu tür yağcı ve yalakalarla birlikte onların sözüne inananların mezarlıkları ile dolu olduğudur.
Ey her şeyi iyi bildiğini sananlar, şöyle geriye bir dönüp de bakın bakalım yıllardır yönettiğiniz ülke ne haldedir. Eğitim mi batmadı, ekonomi mi çıkmaza girmedi, işsizlik mi çoğalmadı, hırsızlık kapkaç mı bıktırmadı, can güvenliği mi yok olmadı, değerlere mi saldırılmadı, terör mü artmadı, söyler misiniz ne düzeldi de siz halen üç beş çıkarcının söylemleriyle padişah gibi ulufe dağıtmaya devam ede duruyorsunuz. Sizi ilk önce o ulufeciler hesaba çekecektir. Nasıl diye düşünmeyin kimi bana az öbürüne fazla verdin diye.
Tabi ki bu yanlışı yapanlara doğruyu göstermeye çalışanlarında. onların onurunu zedeleyici kırıcı ifadelerden ziyade söyleyeceklerini akıl süzgecinden geçirerek söyleyerek veya yol göstererek yanlışlardan kurtarmalıdır. Aksi takdirde bu gün olduğu gibi konu köprü üzerinde sen geçersin ben geçerim diye inatlaşan iki keçinin hikayesine döner ki, bundan da yine zararı millet çeker. Bugün ülkemizde yaşanan siyasilerin kör dövüşü buna bir örnektir.
Gelin bir olalım birlikte olalım. İstişareye önem verelim. Ben senden daha iyi bilirimi bir kenara bırakarak akılları birlikte çalıştıralım. Birlikten kuvvet doğacağını unutmayalım. Eleştirilerden korkmayalım. Demokrasinin yanında, aklın ışığında yürüyelim. Haset ve kinden uzak duralım. Senin benim yandaşım demeden millet olarak kucaklaşmanın hazzına varalım. Bu ülke bizim hepimize de yeter. Rüyalardan uzak, yalakalara inanmadan yürümesini bilelim.