Tarihle ilgiliyseniz, isim yabancı gelmemiştir. Ama tarihe yabancıysanız, mutlaka “Bu da kim?” demişsinizdir. Alâüddevle Bozkurt, Dulkadiroğulları Beyliği (Devleti)’nin son beylerindendir.
Öncelikle bu yazıyı yazmama sebep olan hususu belirtmek istiyorum. Bir süre önce Elbistan’a gitmiştim. Kaldığım bir hafta içinde akraba eş ve dostları ziyaret ettim. Gezilecek yerleri gezdim. Bu arada 1240 yılı yapımı Ulu Cami’ye gittim. Abdest almak için yeni yapılan şadırvan ve tuvalete yöneldiğimde, sol taraftaki mezarları gördüm. Bu mezarlar çocukluk yıllarıma dönmeme neden oldu.
1960’lı yıllar. Evlerde elektriğin ve suyun olmadığı yıllar. Evimiz, Güneşli Mahallesi’nde bugünkü Atatürk İlkokulu’nun batı tarafında “Yeniçeriler Sokak”taydı… Elbistan Ulu Cami ile Atatürk İlkokulu karşı karşıya… Çocukluğumuz hep buralarda geçti.
Ulu Caminin batı tarafında hemen minarenin yanında bir çeşme vardı. Evlerimizin su ihtiyacını bu çeşmeden karşılardık. Ellerimizde bakraçlar, kovalar, helkeler çeşmeden su doldurup evlerimize getirirdik. Çeşme yıkılalı uzun yıllar oldu. Şimdi bu çeşme yok.
Su getirmeye akşamları da gitmek zorunda olduğumuz günler olurdu. Camiden çıkan yaşlı emmiler, dayılar, bazen bizi korkuturlardı. Bize, “Geceleri çeşmeye gelmeyin. Arkada iki yatır var, gece kalkıp bu çeşmeden abdest alıyorlar.” derlerdi. Biz de geceleri oradan geçmeye korkardık. Ulu Cami yanındaki mezarları görünce, çocukluğumda yaşadığım bu hatıram aklıma geldi. (Kızılcaoba Mahallesinde de bir türbe vardı. Orada yatan kişi için de benzer sözleri söylerlerdi.)
Maalesef! Geçmişte büyüklerimiz; tembihlerini, öğütlerini –eğitim diyemiyorum- hep korku üzerinden yaparlardı. Bunu biz çağdakiler bilirler. Hâlâ da yaşlılar, özellikle dinî konularda bu korku anlayışını devam ettiriyorlar. Nedense sevgiyi öğretmeyi, sevgiyle yaklaşmayı bilmiyorlardı, bilmezlerdi. Mahallede bir cenaze olsa, büyükler: “Evden çıkmayın ölü sizi de götürür” derlerdi. Bu sebepten, o gün evden çıkamazdık, korkudan mezarlıkların yanından geçemezdik.
Neyse… Gelelim Ulu Cami yanındaki mezarlara, yaşlıların ifadesiyle yatırlara... Mezarlardan birisi Alâüddevle Bozkurt’a ait, diğeri ise Buharalı Osman Efendi’ye. Caminin güney tarafında başka mezarlar da bulunmakta...
Alâüddevle Bozkurt’un; üçü de Türk devleti olan Memlüklere, Safevilere ve Osmanlılara karşı uyguladığı devlet politikasını tasvip veya tenkit edebiliriz. Fazla ayrıntıya girmek istemiyorum. Şahsen isteğim, okuyucunun kendisinin araştırmasıdır.
36 yıl beyliğinin başında kalan Alâüddevle Bozkurt, kızı Ayşe'yi II.Bayezıt'e vermiştir. Bu evlilikten I.Selim (Yavuz Sultan Selim) doğmuştur. Yani Alâüddevle Bozkurt, Yavuz Sultan Selim’in öz dedesidir.
Yavuz Sultan Selim, 1514 yılında Çaldıran zaferi sonrası Dulkadiroğlu Beyliği'ni ortadan kaldırmak ister. 13 Haziran 1515'de Göksun İlçesi Turna Dağı yakınlarında Osmanlılar ile Dulkadirliler arasında yapılan savaşta Alâüddevle Bozkurt Bey yenilerek dört oğlu ile birlikte idam edilir. Kesilen başları ihtar ve tehdit amacıyla Memlük Sultanına gönderilir. Öldürüldüğünde 90 yaşlarındadır.
Besim Atalay; Alâüddevle’nin ölümü hakkında, Andırın tarafında bir çobana bir heybe altın vererek kendisini öldürttüğü rivayetini yazmaktadır.
Alâüddevle Bozkurt Bey’in kabri ile ilgili de çeşitli tartışmalar bulunmaktadır. Mezarı, Elbistan Ulu Cami minaresi yanındadır. Yine, mezarının Andırın Çuhadarlı Köyü Gökçebel mevkiinde olduğu da söylenmektedir. Ayrıca, Kahramanmaraş Onikişubat İlçesi Aladan mevkiinde bulunan türbenin Alâüddevle Bozkurt’a ait olduğu belirtilmektedir.
Bazı kayıtlarda Alâüddevle Bey diye, bazı kayıtlarda Sultan Alâüddevle Bozkurt Bey diye, bazı kayıtlarda da Alâüddevle Bozkurt Gadir (Kadir) Han diye geçmektedir.
Adının Alâüddevle, soyadının Bozkurt olduğunu sanmayın. (Biliyorsunuz o tarihlerde soyadı yoktu!) Bozkurt diğer adı… Bunu niye yazıyorum. 1425-1430 yıllarda “Bozkurt” adının verilmesi dikkatimi çekti. Ayrıca; Bozkurt kelimesinden rahatsız olan mı var acaba, mezarındaki tabeladan bazı harfler silinmiş… Diğer yandan; Elbistan Kaymakamlığı’nın Cumhuriyetin 50.yılı dolayısıyla 1973 yılında çıkarttığı kitabın 101.sayfasında da “Alâüddevle Bozort Bey” diye başlık atılmış… Dizgi hatası olmasını temenni ederim.
Daha önce belirttiğim gibi bu yazıyı yazmamın birinci sebebi çocukluk hatıramı paylaşmak, diğeri de Elbistan Ulu Cami’nin çevre düzenlemesidir.
Caminin batı tarafında şadırvan ve tuvaletlere giden bahçe kapısı ve yol, mezarlar için değil de abdest almaya ve tuvalete gelenler için yapıldığı izlenimini vermektedir. Güzergâh mezarlara uzak olup çitle çevrelenmiştir. Dolayısıyla mezarlar kuytuda kalmıştır.
“Fatiha” okumak, saygı göstermek isteyenler için mezarlara yaklaşmak mümkün değildir. Bayanlar içinse hiç müsait değildir.
Bu sebeple; burada yatanlara da yakışır şekilde, yeni bir düzenleme yapılmasının uygun olacağını düşünmekteyim.