“Anayasa Mahkemesi Neyi Bekliyor” başlıklı bundan önce yazdığım yazının sonunu şu şekilde bağlamıştım: “Teşbihte hata olmaz. Hani bir atasözümüz var: (Dereye su gelene kadar, kurbağanın gözü patlar.) diye… Eyyy! Anayasa Mahkemesi, daha ne bekliyorsunuz, verin artık şu kararı. Kararı verin de, özlük haklarımızı ve itibarımızı geri alalım.”
Yazımın üzerinden uzun zaman geçti, ama Anayasa Mahkemesi’nden hâlâ bir haber çıkmadı.
Malûmunuz, 6528 sayılı Kanun’un 25 inci maddesi ile 652 sayılı KHK’ye Geçici 10 uncu madde eklenmişti. Maddenin (3) fıkrası ile il milli Eğitim müdür yardımcılığı, ilçe milli eğitim müdürlüğü ve merkez teşkilatı şube müdürlüğü kadrosunda bulunan kişiler “şahsa bağlı eğitim uzmanı” kadrosuna atanmış, (4) fıkrası ile de maaşları -eğitim uzmanlarının maaşları bunların maaşları seviyesine gelene kadar- dondurulmuştur. “Aradaki fark tazminat olarak ödenir” denilmekte ise de fark kapanıncaya kadar, yani en az 5 yıl maaşları artmayacaktır. (Not: 6528 sayılı Kanun’dan önce, Bakanlık Merkez Teşkilatında 652 sayılı KHK ile yeniden yapılanmaya gidilmişti. Bu yapılanmada büyük değişiklikler yapılmış olmasına rağmen, “şube müdürleri” Geçici 3 üncü madde ile “Şahsa Bağlı Kadro”ya atanmışlar, ayrıca özlük hakları da korunmuştu.)
Bu arada kamuoyuna bazı yanıltıcı bilgilerin yansıdığı anlaşılmaktadır. (Örnek olarak: Şube müdürlüğü kadrolarının kaldırıldığı şeklinde.) Oysa, merkez teşkilatında 434 adet şube müdürlüğü kadrosu bulunmaktadır. Öğrendiğimize göre şu ana kadar 8 şube müdürü de atanmıştır. Halen 400’ün üzerinde şube müdürlüğü kadrosu boştur.
Diğer yandan; 3046 sayılı Bakanlıkların Kuruluş ve Görev Esasları Hakkındaki Kanun, idari yapımızın nasıl oluşacağına ilişkindir. Kanun’un 16 ncı maddesi (h) bendinde; “Bakanlık merkez teşkilatının esas hizmet birimi şube müdürlüğüdür.” hükmüne ilaveten (j) bendinde de; “Görev ve hizmetin nitelik ve niceliğine göre en az üç şube müdürlüğü bulunmadıkça daire başkanlığı… kurulamaz.” denilmektedir.
6528 sayılı Kanun’la yeniden 140 adet “Daire Başkanı” kadrosu ihdas edilmiştir. Merkez teşkilatı şube müdürleri “Şahsa Bağlı Eğitim Uzmanı” yapılarak daire başkanlıkları oluşturulmuştur. Bu düzenleme 3046 sayılı Yasa hükümleri ile çelişmektedir.
Ayrıca Bakanlık; merkez, taşra ve yurt dışı teşkilatlarından oluşmaktadır. Taşra teşkilatlarında (il ve ilçe Milli Eğitim Müdürlüklerinde) şube müdürlüğü kadrolarında bulunan şube müdürleri görevlerine devam etmektedirler.
Bilindiği üzere; atama yetkisi –Anayasamıza gore- yürütme organında, yani hükümette (Bakanlar)’dir. 6528 sayılı yasa ile toptan atama yapılarak, atama yetkisi sanki TBMM’ne, yani yasama organına devredilmiş olmaktadır. Bir anlamda yasama, yürütmenin görevini üstlenerek atama yapmıştır.
Bu yasa ile mağduriyete sebep olan TBMM’nin, yeni hazırlanan torba yasaya bir madde ilave ederek mağduriyeti gidermesi uygun olacaktır. Mağdur olanların sayısı da çok fazla değildir: il milli eğitim müdür yardımcısı 290, ilçe milli eğitim müdürü 765 ve merkez teşkilatı şube müdürü 295 olmak üzere yaklaşık 1.350’dir.
Hazırlıkları süren yeni torba yasaya; bu unvandakilerin “şahsa bağlı kadro”ya atanarak mağduriyetlerinin giderilmesi için gerekli yasal çalışma yapılmış ve ilgili milletvekillerine ulaştırılmıştır. İnşaallah sonuç verir.
Bu hususta esas kararı Anayasa Mahkemesi’nden beklemekteyiz. Maalesef! çok tartışıldığı şekliyle 6528 sayılı yasa; kamuoyunda hep dershaneler yasası olarak anılmış, merkez ve taşra teşkilatlarındaki idarecileri tasfiyeye yönelik yanı gözden uzak kalmıştır.
Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim KILIÇ (2 Şubat 2015 tarihli basından): -dershanelerle ilgili sorulan soruya- "O konuda raportörümüz raporunu hazırladı, üyelerimize dağıtıldı, epeydir üyelerimizde. Uygun bir süre içerisinde onun da gündeme alınması şüphesiz yapılacaktır… En kısa sürede önemli davalar var, bunlar sonuçlandırılacak." ifadelerini kullanmıştır.
Sabır, sabır, sabır! Sabrımızın sonuna geldik.
Her şeyin bir sınırı var. Sabır taşı çatladı çatlayacak.
Anayasa Mahkemesi mi kararını açıklar, yoksa torba yasa ile mi düzeltilir...
Ne şekilde olursa olsun, ama bu konuya bir an once çözüm bulunsun ve mağduriyet giderilsin. Tabii ki, öncelikli olarak Anayasa Mahkemesi’nin kararı önemli...