Fatih Sultan Mehmet, Osmanlı Devleti’ni büyük bir imparatorluğa dönüştürmüştür. Yönetim, maliye, hukuk, bayındırlık ve askeri alanlarda yaptığı kanun ve düzenlemeler, uzun süre yürürlükte kalmıştır.
Yılmaz Öztuna, Büyük Türkiye Tarihi'nde; “Osmanlı İmparatorluğu’nun anayasası sayılan Fatih Kaanun-Namesi mühim bir eserdir (c.3/s.131)” derken; “Fatih Kanun-Namesi’nin belki devletin bütünlüğü için hayati bir değer taşıyan, fakat şüphesiz çok çirkin bir adet olan kardeş katline cevaz veren ünlü maddesini tatbik etmemesi ve kendisinden sonra şehzade katlinin artık bir istisna hükmüne girmesi, Sultan Ahmed’in meziyetleri arasındadır (c.5/s.137)” diye ilave etmektedir.
Lamartine (Türkiye Tarihi, İmparatorluk Yolu): “Bu arada bütün devlet suçlarında olduğu gibi milletin selameti uğruna diye tevil edilen bir kanun çıkararak tahta geçen padişahların şahsında kardeş katliamı uygun görüldü (c.2/s.487).
Böylece taht, hüküm süren padişahı insanlık dışı davranışlara itiyordu. Otorite adına insanlar kurban ediliyor ve bu kurbanlar insanın kendi kanından olanlardan seçiliyordu.
II.Mehmed, bu konudaki ileri görüşlülüğünü sarayda doğum yapan bütün cariyelere kadar uzattı. Bunlardan doğan erkek çocukların, damarlarında akan hükümdar kanına dayanarak bir gün taht üzerinde hak iddia etmelerine engel olmak için göbeklerinin bağlanmaması emredildi (c.2/s.488)” demektedir.
Fatih döneminin tartışılan olaylarından biri de Çandarlı Halil Paşa’nın idamıdır.
Öztuna (Büyük Türkiye Tarihi): “Osmanlı tarihçilerinin II.Mehmed’i mâzur göstermek maksadıyle Halil Paşa aleyhinde bir takım iftiralar yazmaları asılsızdır. Fatih’in Halil Paşa’ya çocukluğundan, ilk saltanatından garazı vardı. Çandarlı ailesinde vezaret-i uzmâ makamının devamını da doğru bulmuyordu. Gerçekten devlette Çandar-zadeler, Osmanoğulları’ndan sonra gelen 2.aile vaziyetinde idiler. Halil Paşa, İstanbul’un düşmiyeceğini ve düşse bile bütün Avrupa’yı Türk imparatorluğuna karşı ayaklandıracağını samimi olarak savunan bir siyasi görüşe sahipti. …Gerçekten Halil Paşa’nın tahminleri bir müddet sonra doğru çıktı ve Türkiye, tek başına 25 devletle birden pek uzun sürecek bir harbe girişti. Bu harbden Fatih’in dehası, Türkiye’yi muzaffer çıkardı. …Fatih, Cihan imparatorluğu uğruna devletin başını belaya soksaydı, …tarihe Halil Paşa haklı, …olarak geçecekti. Halil Paşa’dan sonra… sadaret makamına, çok defa aslı, nesli belli olmıyan şahısları getirmişlerdir (c.2/s.452). Halil Paşa’nın idamı (19/07/1453), Fatih’in belli başlı hatalarından biridir (c.2/s.453).”
İnalcık Hoca (TDV.İslâm Ans.); “Bu amaçla İstanbul’un fethinden sonraki ilk işi iktidarını fiilen sınırlandıran Çandarlı Halil Paşa ile kendisine karşı savaşarak tahtını tehdit etmiş olan Orhan Çelebi’yi ortadan kaldırmak olmuştur. Fâtih devrinde devlet idaresinde ve orduda kul olanların üstün duruma geçtiği anlaşılmaktadır” demektedir.
Lamartine (Türkiye Tarihi, İmparatorluk Yolu) ise; “Bütün bu söylentilerde ve ithamlarda Halil Paşa’nın davranışlarıyla bağdaşacak bir delil gösterilemiyordu… Ancak, …Padişah muzaffer olarak Edirne’ye döner dönmez hemen Sadrazamı huzuruna çağırttı, Konstantin ve Notaras ile Osmanlıların gayretini kırmak için anlaşma yaptığını, bu gaye için onlardan hediyeler aldığını söyledi (c.2/s.482).
(Bir süre sonra) Halil Paşa’yı, …vezirlerinin ve eski duygularının baskısı altında divan toplantısından çıkar çıkmaz tutukladı ve Edirne zindanlarına attırdı. Kırk günlük ızdırap ve yalvarmadan sonra hücresine giren cellatlar, kendisine ancak dua edecek zaman bıraktıktan sonra boğdular.
Bir Yunanlı kadının oğlu olan ve damarlarında bir damla Türk kanı bulunmayan Sırbistanlı Mahmud Paşa, Halil Paşa’nın yerine vezir-i âzam seçildi (c.2/s.483)”ni belirtmektedir.
Diplomasi faaliyetleri
Öztuna (Büyük Türkiye Tarihi): “1453’te Bizans imparatorluğunu kaybeden Paleologos Hanedanı tarih sahnesinden çekilmiştir. Yalnız Trabzon’daki Komnenoslar’ın Bizans imparatorluğu kalmıştır (c.3/s.15).
Trabzon, Türkiyenin metbuluğundan (tabi olmak, uymak) çıkmış, İlhanlıları metbu tanımıştı (c.3/s.20).
(Fatih) Kendisini çok seven üvey annesi ihtiyar Mara Hatun ile kızkardeşi Cilly düşesi Catherina’yı, güya kendi haberi yokmuş gibi, ayrı ayrı Venedik ajanları ile temasa memur etti (Prenses Mara, eski Sırbistan kralının kızı ve II.Murad’ın zevcesi idi, çocuğu olmadı; hayatının sonuna kadar Ortodoks Hıristiyan kaldı ve ihtida etmedi; Fatih üvey annesini tahta geçtiğinden beri hayli diplomatik görevde kullanmıştı; hakkında büyük hürmet gösterirdi) (c.3/s.52).
Uzun Hasan … Osmanlı’ya karşı hemen bütün Avrupa ile müttefikti (c.3/s.56).
Fatih, …Memlûk Sultanı’na ‘aziz babacığım’ diye hitâb eden bir mektup gönderdi ki, cihana kafa tutan Osmanoğlu’nun bu hitabı karşısında Sultan Kayıtbay (1468-1496) küçük dilini yutayazdı…
Fatih, bununla kalmadı. Timurlu imparatoru Sultan Hüseyin Baykara’ya, Herat’a gönderdiği bir elçi ile, iki taraftan ilerliyerek Akkoyunlu imparatorluğunun taksimini teklif etti. Hüseyin Baykara’nın fütuhatçı olmıyan politikası böyle bir şeyi engelledi ise de, Uzun Hasan için doğu sınırlarında bir endişe kaynağı yaratmış oldu (c.3/s.57).
Uzun Hasan’ın Venedik’e gönderdiği bir name, Fatih tarafından ele geçirilip Kahire’ye yollanmıştı. Bu namede Uzun Hasan, ihtiraslarının derecesini açığa vuruyor, Osmanlılar gibi Memlûk imparatorluğuna göz diktiğini itiraf ediyor ve Avrupa ile yaptığı ittifakı Memlûkler’e karşı da tevcih etmek istiyordu (c.3/s.67).
Ölümü
Öztuna (Büyük Türkiye Tarihi): “1450’den önceki asrı …teferrüatiyle ve sebeplerine inerek tetkik etmiş olan Fatih Mehmed, Türk donanmasının gücünü, iki Venedik donanmasına eşit hale getirmiştir. Bu iş, Venedik’i dehşet içinde bırakmış ve Fatih’e karşı -sonuncusu başarıyle neticelenen- 13 suikast teşebbüsünde bulunmaya sevk etmiştir.
Bu iş, basit bir iş değildir. Zira dünyanın birinci donanmasını kurmak yalnız para işi değildir. Türkiye dünyanın birinci devletidir ve büdcesi de ona göredir ama Fatih, bazı vakıfları devletleştirmek gibi o zamanın havsalasına sığmayan tedbirlere bile ihtiyaç göstermiş, bu husustaki büyük tepkileri, ancak şahsiyetini kudretiyle yatıştırabilmiş, nitekim oğlu II.Bayezid, babasının gelirlerini devlet emrine aldığı vakıfları, gene asli gayelerine iade etmiye mecbur kalmıştır (c.12/s.295).
Pek muhtemelen İtalya üzerine olacak büyük bir sefere çıkmak üzere son hazırlıklarını yapıyordu. Ölümü intaç edecek hiçbir rahatsızlığı yoktu. Fakat ansızın şiddetle sancılandı ve 3 Mayıs 1481 Perşembe günü öğleden sonra saat 4’te vefat etti. 49 yaşını 1 ay, 5 gün geçiyordu.
Fatih, Venedik tarafından zehirletilerek ölmüştür. Aşık-Paşa-Zade, padişahın ciğerinin doğranarak kan kustuğunu yazmaktadır (c.3/s.125-126).
Fatih, 2 imparatorluk (Doğu Roma ve Trabzon), 4 krallığın (Kırım, Karaman, Sırbistan ve Bosna), 11 prenslik ve dukalığın, yani tam 17 devletin fatihidir. Bu devletlerin 5’i Türk, diğerleri Hıristiyandır (c.3/s.130).”
Fatih Sultan Mehmet; tarihte “Fatih”, “Ebü’l-Feth” ve “Gazi” diye anılmaktadır.