Son zamanlarda bir “Osmanlı” lafıdır tutturuldu gidiyor. Ağzını açan “Osmanlı” diyor. Önüne gelen bu adla dernek kuruyor, sendika kuruyor. Hatta biliyorsunuz, “Osmanlı” adlı bir Futbol kulübümüz bile var. Samimiler mi, yoksa buradan nemalanıyorlar mı bilemiyorum?
“Osmanlı” lafını en çok kullananlar, kendilerine “İslâmcı” diyenler… Bu insanlar, “Osmanlı”yı tanıdıklarını, bildiklerini sanıyorlar. Sorsanız “Osmanlı” ile ilgili birçok kitap okuduklarını söyleyeceklerdir. Mutlaka okudukları da birkaç tarihi romandır.
Prof. Dr. Mustafa ERKAL: “Günümüzde sözde İslam adına İslamcılık yapan Türklükle kavgalı bazı çevreler dünün İslamcılarından oldukça farklıdır. Dünün İslamcılarının önemli bir bölümü milli kimliklerinden de haberdardılar… Mehmet Akif Ersoy bunlardan biridir. Eserleriyle milli vicdana rehber olmuştur. Milli hassasiyet sahibi bu büyük insan millilik tarafı dolayısıyla ve Türklük şuurunda da olduğundan malum çevrelerin tenkidini çekmiştir. İstiklal marşında kullandığı birçok ifade bu çevrelerce bir türlü benimsenememiştir...” demektedir. (27/12/2015 tarihli Yeniçağ gazetesi)
Bugün “Osmanlı”yı, “Osmanlıcılık”ı veya “İslâmcılık”ı ağzına alanlar; “Osmanlı Devleti”nin son zamanlarında, bunların uzun uzun tartışıldığını acaba biliyorlar mı? Zannetmiyorum. O zaman Yusuf Akçura’nın “Üç Tarzı Siyaset” adlı makalesini okusunlar. Veya Dr. Arslan TEKİN’in, yeni piyasaya çıkan “Üç Tarz-ı Siyaset ve Tartışmaları” (Bilge Kültür Sanat Yayınları) adlı kitabını okusunlar. Osmanlıcılık, İslâmcılık ve Türkçülük tartışmalarını görsünler. Devletimizi kuranlar, dağılmakta olan Osmanlı Devleti’ni “Osmanlıcılık”ın da “İslâmcılık”ın da kurtaramayacığını anlamışlar ve sonuçta “Türkçülük”te karar kılmışlardır.
Arslan TEKİN, 27/12/2015 tarihli Yeniçağ gazetesindeki yazısında: “… en son Anadolu için mücadele etmişlerdir… İkide bir "Osmanlı" demeyelim. Osmanlı yok! Bitti! Heyy! Başı kuma gömülü! Kaf Dağı'ndaki duydu, sen daha duymadın mı?! …Her zaman söyleyeceğim: İslâm tarihini inceleyin... "İslâm birliği" bulamazsınız... "İslâm" diyenler, sonra Osmanlı'nın altını oymaya başlamışlardır… Bütün şerifler, seyyidler İngilizlerin ağzına bakıyordu!” demektedir. Bugünkiler kimin ağzına bakıyor veya nereden şefaat bekliyor acaba!
Arap Birliği, 24 Aralık 2015’de olağandışı toplandı. Osmanlı kalıntısı bu ülkelerin Dışişleri Bakanları, -Şiî’si, Sünnî’si, Vehhabî’si- hep bir ağızdan "İslâmcılar"ın yönetimindeki Türkiye'ye "Musul'dan çıkın!" dedi. Dün de bu Müslüman Araplar, İngiliz’lerin tahriki ve teşvikiyle -müstevlilerin emellerini gerçekleştirmek üzere- “Osmanlı”ya ihanet etmişlerdi.
Önceki yazımda -bir kitaba dayanarak- “Tarihi Travmalarımız”ı yazmıştım. Tabii ki, “Osmanlı Devleti” bizim atalarımızın kurduğu büyük bir devlet. Yaklaşık 270 yılı yükselme, 350 yılı duraklama ve geriye gidişle geçen 620-622 yıl süren bir devlet. 1683 Viyana bozgunu ile birlikte daha önce kazandıkları her yeri terk etmek zorunda kalan bir devlet. Belki çok az şehit vererek kazandığımız toprakları, çok daha fazla şehitler vererek kaybetmemize neden olan bir devlet. Büyük zayiatlarla ve kayıplarla geriye dönüş, Anadolu topraklarına doğru çekiliş.
Türk Milleti duygusal bir millet olduğu ve geçmişi de çabuk unuttuğu için, tarihimiz de dahil her olayı sübjektif değerlendirmektedir. Oysa, tarihimize bilimsel açıdan ve objektif bakarsak okuduklarımızı daha sağlıklı değerlendirmemiz mümkündür.
Prof. Dr. A. Bican ERCİLASUN: “… "Tarihte yaşamak" diyorum ama bu ifade bile vahim gerçeği anlatmaktan uzaktır. Tarihte yaşamak için tarihi bilmek lazımdır… tarihimizin ana çizgilerini bile bilmiyorlar. Dolayısıyla onlarınkine "tarihte yaşamak" da denemez; …” diyor. (27/12/2015 tarihli Yeniçağ gazetesi)
Şunu unutmayalım. Tarih; okundukça hafızamızda bir film şeridi gibi akıp gider, ama film şeridi gibi geriye alınmaz/sarılmaz. Tarih geçmiştir, tekrar yaşanmaz. Ancak, benzer şekillerde önümüzdeki yıllarda da yaşanabilir. “Osmanlı Devleti”nin son dönemleri ile ilgili birkaç kitap okursanız, bugünle nasıl benzerlikler olduğunu da göreceksiniz.
“Geçmişten adam hisse kaparmış... Ne masal şey! Beş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi? "Tarih"i "tekerrür" diye tarif ediyorlar; Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?” diyor Mehmet Akif ERSOY.
Dün dünde kaldı. Artık eskiyi bırakıp önümüze/geleceğimize bakmamız lazım. Ne Cumhurbaşkanlığı forsundaki 16 büyük devleti geri getirebiliriz, ne de Osmanlı Devleti’ni…
Mevlana Celalettin-i Rumi’nin deyişiyle;
Her gün bir yerden göçmek ne iyi,
Her gün bir yere konmak ne güzel.
Bulanmadan, donmadan akmak ne hoş.
Dünle beraber gitti cancağızım,
Ne kadar söz varsa düne ait.
Şimdi yeni şeyler söylemek lazım.
Artık, “Osmanlı Devleti”ni yeniden kurmak gibi hayali hedeflere yönelmek yerine; mevcut “Türk Devleti”ni güçlendirmek, büyütmek ve yüceltmek için, gerçekçi hedefler ortaya koyup bunun için mücadele etmeliyiz.