Tarih, geçmişteki olaylara ait bilgilerin keşfi, toplanması, bir araya getirilmesi ve sunulması bilimi olarak tarif edilmektedir. Bizim toplumumuzda –özellikle okul yıllarında- Tarih dersleri, pek sevilmez. Sevilmemesinin ötesinde önemsenmez de… Ben de okul yıllarımda ders olarak tarihi sevmezdim. Daha sonraki yıllarda, kitap okumaya olan düşkünlüğüm sebebiyle tarih kitaplarına ilgim arttı. Önce tarihi romanlar okumaya başladım, sonra da tarihi değerlendiren kitaplar…
Ancak, şunu fark ettim ki; piyasadaki bir çok kitap Osmanlı’yı, özellikle de Osmanlı Devleti’nin yükselme dönemini anlatan kitaplar. Bu kitaplar da -genelde- hep zaferlerimiz işlenmiş. Tabii bu durum, bir Türk olarak bizleri gururlandırır.
Oysa, zaferlerimizin ve başarılarımızın yanında, yenilgilerimiz ve bozgunlarımız da var… Nedense Osmanlı Devleti’nin 16.Asırdan sonraki tarihini pek okumayız. Veya öğrenmek ya da duymak istemeyiz.
Aslında zaferlerden ve başarılardan ders çıkarılmaz. Tam tersi yenilgilerden, hatalardan, yanlışlardan ve başarısızlıklardan ders çıkarılır.
Evet. Prof. Dr. Özcan YENİÇERİ’nin yazdığı Kripto Yayınları arasında çıkan “Türk Kimliği ve Travma (Türklerin 3 Büyük Suçu, 3 Büyük Bozgun)” adlı kitabını okudum. 335 sayfadan oluşan bu kitabı okudukça titrediğimi hissettim. Hele bugünler de yaşadığımız travmanın üstüne, bu kitabı okumam beni daha da etkiledi. Genelde kitapları okur geçerim. Ama bu kitabı altını çizerek okudum.
Sayın YENİÇERİ çok önemli tespitler yapmış. Osmanlı Tarihi’nden çok önemli olayları kitaba aktarmış. Kendi görüşleri ile birlikte başka tarihçilerden ve yazarlardan da alıntılar yapmış. 320’ye yakın dip not koymuş.
Okuduğunuzda 1683 Viyana Bozgunu ile başlayan yenilgiler silsilesini ve yaşanan acıları göreceksiniz.
“Türkiye büyük bir imparatorluğun olduğu kadar büyük acıların ve trajedilerin de bakiyesidir.” “Tarih, devlet yöneticilerinin en büyük rehberidir.” (sayfa 16)
“Türklerin son üç yüz yıllık tarihi, onların dişe diş, göze göz, nefes nefese var olmak ya da olmamak hikayesidir.” (s.24)
“Türkleri, batı/Hristiyan Dünyası’nın olumsuz kavramlarla nitelemesinin, düşman görmesinin iki değil üç nedeni vardır: ...” (s.56) “Batılılara göre Türklerin üç büyük kusuru vardır. Birincisi Müslüman olmak, ikincisi Kudüs’ü ve Bizans’ı yıkmak, üçüncüsü de Avrupa’nın içlerine kadar ulaşmak.” (s.62)
“Türkler için Viyana bozgunu gündönümüdür.” “Viyana bozgunu, Türklerin tarihi ile birlikte talihinin de döndüğü bir zaman dilimine işaret eder.” (s.91) “Viyana bozgunu yalnız devletin değil milletin de zihni, psikolojik ve fikir dünyasını bozmuştur.” (s.114)
“Viyana bozgunundan 91 yıl sonra da Küçük Kaynarca travması yaşanmıştır.” “Küçük Kaynarca’dan 54 yıl sonra… 1829’da telafisi olmayan Edirne Antlaşması… (s.94) “Bu savaş sonrası Osmanlı, yalnız Rumeli topraklarında değil Kafkaslarda da ciddi toprak kaybına uğramıştır.” (s.95)
“Tarihe 93 felaketi olarak geçen 1876-1877 Osmanlı-Rus Savaşı’ndan 33 yıl sonra 1911 yılında Balkan, 1913 yılında ise ikinci Balkan Savaşı yaşanmıştır. Birinci Balkan Savaşları, Türklerin Avrupa kıtasından Asya’ya sürülmesiyle sonuçlanmıştır. 1914 yılında ise Osmanlı Devleti 1.Dünya Savaşı’na girecektir.” (s.97)
“Bu savaşlar bize mevcut durumu okumasını bilmeyen, stratejik niyetleri kavrayamayan, düşmanın hareket hattını tahmin edemeyen, derinliği olmayan devlet yöneticilerinden Allah’a sığınmaktan başka çare bulunmadığını öğretmiştir.” (s.140)
“Şark meselesi olarak ifade edilen konsept, Türklerin önce Avrupa’dan sonra da Anadolu’dan sürülmesi anlamına geliyordu.” (s.173) “Gaflet ve dalalet İslam’ı ve Türklüğü adeta Balkanlardan silmiştir.” (s.200)
“Toplum hafızasını ihmal etse de, hafıza toplumu ihmal etmemektedir.” “Türküler, destanlar, ağıtlar ve anılar millî şuura, şuur da kimliğe kaynaklık yapmaktadır.” (s.297)
“Günümüz Türkiyesi’nin en önemli sorunu şuur güncellemesi yapamamasıdır. Sanatı, kültürü, edebiyatı, sinemayı bu güncellemenin aracı olarak kullanmamasıdır.” (s.297)
“Bu nedenle, geçmişi algılamakla ilgili yeni yaklaşımlara ihtiyaç vardır.” (s.300)
Biliyorsunuz, Mehmet Akif ERSOY “Kıssadan Hisse” adlı kıtasında şöyle diyor:
Geçmişten adam hisse kaparmış... Ne masal şey!
Beş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi?
"Tarih"i "tekerrür" diye tarif ediyorlar;
Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?
Kitabı dikkatlice okuduğunuzda; Osmanlı Devleti’nin son üç yüz yılında yaşanan bazı olayların, bugün yaşananlarla nasıl benzerlik taşıdığını da göreceksiniz.
İbret alalım diye bunları yazdım.
Bol bol okumak dileğiyle…