Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi tarafından 2007 yılında bastırılan Dr. Tahsin PARLAK’ın “Tûr-An Yolunda ARAL’IN SIRLARI” adlı kitaptan ve çeşitli yazılardan yararlanarak “Tufan Hadisesi”ni anlamaya çalışalım.
“İnsanoğlunun tarihindeki büyük olaylardan biri de Tufan olayıdır. Tufan olayının Türkler'e ait olmadığı fikri kafalara yerleştirilmiştir. Türkler’in, Turan Bölgesi’nden dünyaya yayılmalarında “Tufan” olayının etkisi büyüktür.
Son buzul çağının 20.000 yıl öncesindeki ana ısınma döneminde, buzullar hızla çözülmeye başlamıştır. Bunun sonucu olarak Hazar ve Aral’ın kuzeyinde oluşan büyük buzul göllerinden taşan tatlı buzul suları, büyük nehirler yoluyla Hazar ve Aral Gölleri’ne ve Karadeniz’e boşalmıştır. Yani “Cudi Dağı”na kadar olan birçok yer, sular altında kalmıştır. Fakat bu sular Ağrı Dağı’nın zirvelerine kadar çıkmamıştır. Bu nedenle geminin Ağrı Dağı’na değil de, “Cudi Dağı”na konmuş olduğu görüşü daha çok ağırlık kazanmaktadır. Tufan’ın izleri Çoruh Vadisi’nde, Oltu Vadisi’nde ve Narman Peri Bacaları’nın olduğu mıntıkalarda, Diyarbakır İçdenizi’nin olduğu bölgelerde bugün dahi görülebilmektedir.
Son yıllarda ortaya atılan bir varsayım, Sümerlerin yazdığı Tufan olayının Karadeniz’deki tufan olduğuna işaret etmektedir.
Tufan hakkında Kazak Türkleri’nde de efsaneler vardır. Efsanelerde Nuh Peygamber’in gemisinin Kazıgurt Dağı’na indirilmiş olmasından bahsedilmektedir. Efsaneye göre: Turan Ovası’nda mutlu bir hayat süren Adem oğullarının işlediği günahtan dolayı, burayı su bastığını gören Nuh Peygamber; Kızılorda’nın Karmakçı İlçesi’ne yakın Aral Denizi’nin doğusunda “Kemi Salgan” (gemi yapılan-tersane) diye geçen yerde gemisini yaparak kendine inanan halkını ve her hayvandan birer çift alıp onların yaşamasını sağlamıştır. Gemi, Turan denizi yükseldikçe harekete geçmiş, Aral, Hazar ve Karadeniz’den “Cudi Dağı”na gitmiş ve oraya konmuştur.
Nahçivan’da Nuh Tufanı ile ilgili izlere günümüzde de ulaşmak mümkündür. Nahçivan Türkleri Nahçivan’ın adına Nuh-Çivan/Nuh’un Yurdu demektedirler. İnançlarına göre “Büyük Tufan” da Hazar’ın yükselmesi ile birlikte taşkınlar Nahçivan’ı Aras Vadisi ile birlikte kaplayıp su altında bırakmıştır. Uzun süre hayat yalnızca Nahçivan Gemi Kaya ve Dağlık Karabağlar yöresinde devam etmiştir. (Hz.Nuh’un mezarının yeri konusu tartışmalı olmakla birlikte Nahçivan’da “Nuh Türbesi” denilen bir türbe bulunmaktadır.)
Büyük tufan sadece bölge coğrafyasının fiziki değişikliğine etki etmekle kalmamış, bölgedeki insanların ilk göçlerine de neden olmuştur. Kültür ve medeniyetlerinin başlangıç noktasından Türkler, Turan Yolu (Büyük İpek Yolu)’nu kullanarak Anadolu’ya ve dünyanın çeşitli yerlerine göç etmişlerdir.”
Tufan hadisesini daha iyi anlamak için, internette “Nuh Tufanı, Tufan Olayı, Nuh, Tufan vb.” yazdığınızda, önünüze bir çok haber, makale, röportaj gelecektir. İstanbul Üniversitesi'nden Dr.Yavuz Örnek: “İnsanlık tarihinin en önemli ortak hikâyelerinden biri olan ve Kur'an-ı Kerim'de de geçen Nuh Tufanı'nın nasıl gerçekleştiği bilimsel olarak henüz kanıtlanabilmiş değil. İslamiyet öncesi Türkler dahil olmak üzere Sümerler, Asurlar ve Babiller, Tufan konusunda önemli veriler bıraktıkları, İncil, Tevrat ve son olarak Kur'an-ı Kerim gibi kutsal kitaplarda da Büyük Tufan anlatılmaktadır.”
Vikipedi’de: Nuh Tufanı Türklerde "Taşkın" olarak anılır. Nuh Peygamber, Altay Türklerinde “Nama” adıyla bilinir. Tufan, Altay söylencelerinde şöyle anlatılır: “Gök teke yedi gün yeryüzünü dolaştı ve bağırdı. Yedi gün zelzele oldu. Yedi gün dağlar ateş püskürdü. Yedi gün yağmur yağdı. Yedi gün fırtına oldu ve dolu yağdı. Yedi gün kar yağdı.”
TDV.İslâm Ansiklopedisinin (cilt:41,sayfa:319) “Tufan” maddesinde (kısaltarak); “Hz.Nûh’un kavminin cezalandırılması için meydana gelen büyük su felâketidir. Tufan rivayetleri kozmik felâketler içinde en çok ve en yaygın olanlarıdır. İlk yazılı belgeler Sümerler’den kalmadır ve Bâbil tufan hikâyesi de Sümer menşelidir. Tufanla ilgili Sümer, Bâbil ve Asur rivayetleri kısmî farklılıklar taşımaktadır. Bâbilliler’e ait en tam sayılan tufan hikâyesi Gılgamış destanında bulunur. Yahudilik’te tufan hadisesiyle alâkalı bilgiler Tevrat’a dayanmaktadır. Tufan sırasında Nûh 600 yaşındadır. Nûh’un hayatının 600.yılında ikinci ayda ayın on yedinci gününde tufan başlar, kırk gün kırk gece yağmur yağar ve 150 gün boyunca süren yağmurun suları yeryüzünü kaplar.
Tufan kelimesi Kur’ân-ı Kerîm’de iki yerde geçmekte, birinde Firavun ve Mısır halkına (el-A‘râf 7/133), diğerinde Nûh kavmine (el-Ankebût 29/14) gelen su felâketi bahis konusu edilmektedir. Nûh kıssası A‘râf, Yûnus, Şuarâ ve Nûh sûrelerinde de geçmekle birlikte en ayrıntılı biçimde Hûd sûresinde nakledilmektedir. Kur’ân-ı Kerîm’de bildirildiğine göre Nûh tufanının muhatabı Nûh kavminin inanmayanlarıdır ve tufan onları cezalandırmak için gönderilmiştir. Nûh’un davetini duymayanların cezalandırılması ilâhî adaletle bağdaşmaz, dolayısıyla Nûh tufanının yalnız Nûh kavminin yaşadığı bölgeye has olması gerekir.
Tevrat’ın verdiği bilgilerden hareketle ortaya çıkarılan kronolojik tabloya göre Hz. İbrâhim, Nûh tufanından 292 yıl sonra doğmuştur; bu da tufanın M.Ö. XXII veya XXI. yüzyıllarda vuku bulduğunu gösterir. Öte yandan Yahudilerin kullandığı takvime göre 2010 yılı 5771’e tekabül etmektedir ve Nûh tufanı günümüzden 4115 yıl önce meydana gelmiştir. Hâlbuki o dönemde yeryüzünde birçok medeniyet vardı, bu medeniyetler tufan sonrasında da yaşamıştır.
Ayrıca Kur’ân-ı Kerîm’e göre, Hz.Nûh kendi kavmine peygamber olarak gönderilmiş (eş-Şuarâ 26/106) ve tufan Nûh’un kavminden iman etmeyenleri cezalandırmak için gelmiştir. (el-A‘râf 7/59-64; Hûd 11/25-49; el-Furkān 25/37; eş-Şuarâ 26/105-122; el-Kamer 54/9-16) İnsanlık için gönderilen tek peygamber Hz. Muhammed’dir. Bu gerekçelerden hareketle genellikle tufanın sadece Nûh’un yaşadığı bölgeye özgü olduğu ve gemiye alınan hayvanların da Nûh’un kendi çiftliğindeki evcil hayvanlar olduğu görüşü benimsenmektedir.”
İslâm Ansiklopedisi’nin “Nuh” maddesinde (cilt:33,sayfa:226) ise (kısaltılarak); “Kendisine inanmayan kavmi tufanla cezalandırıldığından tufan hadisesi de ona nispetle Nûh tufanı diye anılmaktadır. Rivayete göre insanlar Hz.Nûh’a kadar tevhid inancıyla yaşamış, putperestlik ilk defa Nûh’un kavmiyle ortaya çıkmıştır.”
Haftaya devam…