Avrasya Eğitimcileri Derneği’nin 31 Temmuz - 9 Ağustos 2017 tarihleri arasında düzenlediği ve sekiz ülkeyi kapsayan Balkan Turu’nu yazmaya devam edelim.
6.Gün (5 Ağustos): Türk Köyü Poçitel’den ayrıldıktan kısa bir süre sonra (saat 11.40’da) Mostar’a vardık. Mostar adının, Boşnakça’da köprü anlamına gelen “Most” kelimesinden üretildiği söylenmektedir. Bosna - Hersek’i oluşturan bölgelerden biri olan Hersek’in en büyük şehri Mostar’dır. 1557 tarihinde Mimar Sinan’ın öğrencilerinden Mimar Hayreddin tarafından inşa edilen, 1992 yılında Hırvat topçu ateşiyle yıkılan, daha sonra 2004’te Türkiye’nin büyük desteğiyle orijinal malzeme ve dönemin inşa teknolojisi ile yeniden yapılan UNESCO Dünya Mirası listesindeki “Mostar Köprüsü” ise Mostar için bir sembol konumundadır.
Mostar’da Kuyumcular Çarşısını, 1618 yılında yapılan Koski Mehmet Paşa Camisi (1992-1994 savaşında minaresi yıkılmış ve 2001 yılında tekrar yaptırılmış, caminin içi ve dışı restore edilmiştir.)’ni, Eski Hamamı ve dönemin tipik Osmanlı evlerini yansıtan Müslüm Bey Konağını gezdik. Serbest zamanda alış-veriş yaptık. Neretva nehrinin yüzeyinden 20 mt. yükseklikteki köprüden atlayanları seyrettik, hatıra fotografı çektik.
Başkent Saraybosna’dan önce yol üzerinde Jablanica’da, Neretva nehri kenarında “Zdrava Voda” adlı bir lokantada öğle yemeği olarak meşhur kuzu çevirmesi yedik. Daha sonra Saraybosna’ya doğru yola çıktık. 1992 yılındaki savaşta büyük oranda tahrip olan şehirde panoramik bir gezi yaptık. Miljacka nehri şehri ikiye bölmektedir. Nehrin iki yakasını birbirine bağlayan köprülerden biri de Latin Köprüsü’dür. Sağ tarafta günümüzde Millî Kütüphane olarak kullanılan Belediye binası ile sol tarafında İnat Kuća (İnat Evi) bulunmaktadır. Turumuz esnasında meşhur Baş Çarşı, tarihi Osmanlı hanı Morica Han, Katolik Katedrali, Sinegog, Hüsrev Bey ve Ferhadiye Camileri, Eski Kütüphane ve şehrin muhtelif yerlerini gezdikten sonra bir kıraathanede çay içerek dinlendik. İsteyenler çevrede hizmet veren dükkânlardan buraya özgü nefis börek ve köfteler yediler.
Gezimiz sırasında, 1994 yılında Sırpların bombalaması sonucu 67 kişinin ölümüyle sonuçlanan Pazar yerini gezdik. Bombanın düştüğü yer camekânla kapatılmış vaziyette ziyaretçilere açılmış. Biraz daha ileride “sönmeyen ateş anıtı” bulunmaktadır. Daha sonra otelimiz “Hotel BM”ye geçtik. Akşam yemeğinden sonra bazı arkadaşlarla taksi tutarak şehir merkezine gittik ve şehrin gece güzelliğini gözlemledik.
7.Gün (6 Ağustos): Sabah kahvaltısından sonra, önce savaş sırasında yiyecek ve silah yardımı sağlamak üzere Boşnaklar tarafından kazılan (yaklaşık eni 1 metre, yüksekliği 1,5 metreden biraz yüksek, 800 metre uzunluğunda ve havaalanı altından geçen) Spasa Tüneli (Ulica/Umut Tüneli) ve müzesini görmeye gittik. Saat 8.40’da vardığımız müzede önce slayt gösterisini seyrettik ve ardından temsili olarak bırakılan tahminen 30 mt.lik tünelde eğilerek dolaştık. Çıkışta ziyaretçi defterine duygularımı belirtmek istedim. Deftere; “Mücadelenizi büyük bir gururla takip ettim. Allah, bundan sonra da yardımcınız olsun.” ifadesini yazdım. Öğle yemeğimizi Sırbistan’a geçmeden önce Zvornik şehrine yakın Drina nehri kenarında bir lokantada (saat 13.20) yedik. Yemekten sonra Sırbistan’ın Başkenti Belgrad’a gitmek üzere yola çıktık. Bosna - Hersek ile Sırbistan arasındaki sınırı sağlayan Drina nehri üzerindeki köprünün iki başında ayrı ayrı pasaport kontrolünden sonra Sırbistan’a geçtik.
Avrupa’nın en eski kentlerinden ve tarihimiz açısından da çok önemli olan Belgrad’a vardık. Belgrad Kalesine çıktık. Kaleden “Sava Nehri”nin “Tuna Nehri”ne karıştığı bölgeyi seyrettik ve fotograf çekimi yaptık. Havanın sıcaklığı ile kalkan buhardan dolayı sisli bir görüntü oluştu. Belgrad Katedrali, Bayraklı Cami, Kale Meydanı, Taş Meydan, Askeri Müze, Savaş Müzesi, Saat Kulesi, Eski sarayı gezdik. Kaleyi gezerken dikkatimi çeken husus, Osmanlı döneminde kale kapısında nöbet tutan Yeniçerilerin kapının her iki tarafına taş üzerini kazıyarak çizdikleri kılıç resimleri idi. Serbest zamanımızda şehir merkezinde gezinti yaptık. Geceyi geçirmek üzere otelimiz “Tulıp İnn”e geçtik.
8.Gün (7 Ağustos): Sabah kahvaltısından sonra Bulgaristan’ın Başkenti Sofya’ya doğru yola çıktık. İki hafta önce yazdığım “Sıla Yolundan Geçtik” başlıklı yazımda da bahsetmiştim. Sırbistan’ın Başkenti Belgrad ile Niş şehri arasında “Velika Plana” denilen bölgede bulunan “Hotel Balkan Highway”a uğradık. 160 yataklı bir tesis. Tesis E-75 karayolu üzerinde Belgrad’dan Türkiye’ye doğru gelirken 90’nıncı km.de… Tesiste bir saat kadar kaldık. Çaylarımızı içtik, sohbetimizi yaptık. Sofya’ya gitmek üzere tesisten ayrıldık.
Yoğun bir yağmur altında Sofya’ya girdik. Şehir gezimizi ertesi güne bıraktık. Geceyi geçirmek üzere otelimiz “Hotel Expo”ya geçtik.
9.Gün (8 Ağustos): Sabah kahvaltısından sonra Sofya’da panoramik şehir turu yaptık. Balkanların en büyük kilisesi olan kubbeleri altın kaplamalı Aleksandr Nevski Katedrali, Aya Sofya Kilisesi, Sofya Heykeli, Milli Kütüphane, Sofya Üniversitesi, Eski Kraliyet Sarayı, Milli Bulgar Tiyatrosu, Arkeoloji Müzesi, Eski Sofya Şehri, Roma şehir kalıntıları, Nedelya Kilisesi, Rotunda Kilisesi, Rus Kilisesi, Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık ve Parlamento binalarını gördük.
Ayrıca, 1913 yılında Mustafa Kemal Atatürk’ün Sofya Askeri Ataşesi iken davet edildiği baloya “Yeniçeri kıyafeti” ile gittiği Orduevini gördük. Osmanlı döneminden kalan ve şehrin simgesi olan Banyabaşı (Kadı Seyfullah Efendi) Camisini gezdik. Sofya’da tek bu caminin kaldığını öğrendik.
Sofya’dan ayrılıp Filibe (Plovdiv)’ye doğru yola çıktık. 4.000 yıllık geçmişe sahip bir kent. Şehir turu yaptık. Halen Etnografya Müzesi olarak hizmet veren Argır Kuyumcuoğlu’nun evini, Sultan Murat Hüdavendigar tarafından 1364-1369 tarihleri arasında yaptırılan Cuma Camisi’ni gezdik ve çevresinde bulunan pastanede çay içtik. Serbest zamanda da herkes kendi ihtiyaçlarını karşıladı.
İstanbul’a doğru yola çıktık. Bulgaristan’dan ayrılmadan önce yol güzergâhında bulunan bir lokantada yemeğimizi yedik. Yanında bulunan küçük AVM’den alış-veriş yaptık. Saat 17.00’de Kapıkule’ye geldik. Vatanımıza giriş yaptık. İstanbul’da inmek isteyenleri bıraktıktan sonra saat 22.00 gibi Ankara’ya doğru hareket ettik.
10.Gün (9 Ağustos): Sabah 4.00’de Ankara’ya geldik. Yaklaşık toplam 5.000 km. kadar yol yaptığımızı zannediyorum.
Derneğimiz tarafından düzenlenen bir turu daha -kazasız/belasız, bir sıkıntı yaşamadan- bitirmenin rahatlığı içinde evlerimize dağıldık. Katılımcılara ve turu düzenleyenlere teşekkür ediyorum.