Türk-İslâm Medeniyetimizin en önemli üç ismi: İmam Maturidi, İmam-ı Azam Ebu Hanife ve Hoca Ahmet Yesevi’dir. Yesevi’yi tarihi kaynaklar; “Sultan-ı arifin”, “Sultan-ı Türk”, “Ahmed-i Sâni”, “Asitane-i Saadet”, “Kütbü’l-Aktab”, “Şeyhü’l-meşayih”, “Pir-i Türkistan” ve “Hz.Sultan Hoca Ahmet Yesevi” olarak tanıtmaktadırlar.
Bu unvanları; son günlerde okuduğum Kazakistan’lı Prof. Dr. Dosay KENJETAY’ın, “Hoca Ahmet Yesevi’nin Düşünce Sistemi” adlı kitabından aldım.
Bu yazıyı yazmama sebep; biliyorsunuz, UNESCO’nun 38.Genel Kurulunda Türkiye’nin teklifi üzerine “Sufi ve Şair Hoca Ahmet Yesevi’nin ölümünün 850.Yıldönümü” dolayısıyla 2016 yılı Anma ve Kutlamaları arasına alınmasıdır.
Hoca Ahmet Yesevi; UNESCO Türkiye Milli Komisyonu tarafından sufi ve şair olarak tanımlansa da, okuduklarımdan çıkardığım kadarıyla düşünceleri ve öğretici şiirleriyle gerçek bir eğitimci, âlim ve öğretmendir.
Yahya Kemal Beyatlı bir beyitinde:
“Şu Ahmet Yesevi kim, Bir araştırın göreceksiniz?
Bizim milliyetimizi asıl O’nda bulacaksınız.” dediği, Fuat KÖPRÜLÜ’nün “Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar” adlı kitabında bahsettiği, son yıllarda hakkında en çok konuşulan, yazılan ve araştırılan kişidir.
Rahmetli Mustafa Necati SEPETÇİOĞLU; “Can Ocağında Pişen Aş” adlı kitabında, Peygamberimizden armağan bir hurmanın Aslan Baba yoluyla Hoca Ahmet Yesevi’ye ulaşmasını ve sonrasını anlatmaktadır.
KENJETAY; “…İlk Türk tarikat ekolünün kurucusu olması dolayısıyla Türk Düşünce ve kültür tarihinin en önemli dönüm noktalarından biridir. …Türk Düşünce tarihinde, Yesevi’nin yaşadığı zaman ve zemin, stratejik ve siyasi açıdan da çok önemli yere sahipti ve hem kültürel hem de dini ve felsefi cereyanlar açısından da birçok uygarlığın buluştuğu nokta idi. İşte, Türkler böylesine canlı bir hayat içerisinde tasavvuf aracılığıyla İslâm’ı tanıdılar.
“Genelde tarihi hafızamızdaki Hoca Ahmet Yesevi şahsiyetinin yer almasında iki önemli gerçek vardır. Birinci olarak, Yesevi’nin, Eski Türk Düşünce Sistemindeki dairevi (dönüşümsel) düşünce tarzı temelinde oluşan ve ozan geleneği çerçevesinde gelişen Türk’ün Müslümanlık anlayışıyla özdeşleştirilmesidir. İkinci olarak da, Hoca Ahmet Yesevi’nin ilk Türk tarikatının temelini atan, kendine özgü öğreti ve ilim anlayışını oluşturan tarihi bir şahsiyet olmasıdır. …İslâm’ın gerçeği birdir, ama, her kültürün dil, dünya görüş ilkeleri ile değişik coğrafik ve iklim şartlarında, farklı siyasi, hukuki, sosyal kurumları ve ekonomik özelliklerine göre Müslümanlık anlayış ve kalıplarının olması doğaldır. Bu din, kültür veya İslâm, milli gelenekler ilişkisinden kaynaklanan olgudur.” demektedir.
Vikipedi’de: Ortaya koyduğu öğreti yöntemleriyle Sünnî-Nakşîbendî ile Alevî-Bektâşî Tarikâtı'nı da bir hayli derinden etkilemiş olan bir şahsiyettir. …Diğer bazı âlimlerin yaptığı gibi kendisini belli bir alana hapsetmeyip inandıklarını ve öğrendiklerini yerli halka ve göçebe köylülere onların kendi anlayabilecekleri bir lisan ve alıştıkları yöntemlerle anlatmaya çalışmıştır. Ahmet Yesevî, Divan-ı Hikmet adıyla yüzyıllar sonra derlenecek olan hikmetleri aracılığıyla Türklere İslam'ı kolaylaştırarak benimsetmiştir.
Yine, KENJETAY’ın bahsettiğim kitabı (9-10.sayfa)’nda şöyle bir ifade geçmektedir: “Bugün Yesevilik bilgisini (araştırmalarını) konu edinen özel bir disiplin oluşmuş ve bu düşünceyi yayma ve araştırma faaliyetleri ile ilgili özel bir gelenek vücut bulmuştur.”, “Yesevi düşüncesi ve kültürünü araştırmak, milli ruh ve kaynakları tanımakla özdeşleştirilmiş ve nihayet Türk kimliğini teşkil eden kültürün özü olarak kendini tanımasının en başlı objesine dönüşmüştür.”, “Ancak, bugün bile Yesevilik bilgisi alanında yapılan araştırmalar, hâlâ Batı kültürü tesirindeki düşünce kalıplarından arınmış değildir.”
Ahmet Yesevi Üniversitesi, kutlama yılı çerçevesinde 28-30 Nisan 2016 tarihlerinde sempozyum düzenlemiştir. Sempozyumun bildiri konularını siteden bulmanız mümkündür.
Ben; Hoca Ahmet Yesevi’nin, daha çok eğitimci yönünün tartışılacağı ve ortaya çıkarılacağı bir çalışmanın yapılması taraftarıyım. Bu çerçevede, aşağıdaki konuları -âcizane- tespit ettim ve araştırmaların da bu yönde yapılmasının yerinde olacağı kanaatindeyim. Ayrıca, araştırma ve tartışma konularının daha da genişletilebileceğini düşünüyorum.
* Orta Asya Türklüğü’ne İslâm’ı öğretmede uyguladığı eğitim metodu,
* İslâm ve Türk geleneklerini bağdaştırmada etkili rolü,
* Anadolu ve Balkanların Türkleşmesinde ve İslâmlaşmasında talebelerinin etkileri,
* Divan-ı Hikmet’indeki eğitici şiirler,
* Başta kadınlar ve çocuklar olmak üzere halk eğitimine verdiği önem,
* Türkçe’ye verdiği değer,
* Ebu Hanife ve İmam Maturidi gibi önceki âlimlerin etkileri,
* Din-akıl-bilim-ahlak felsefesi,
* Dünya görüşü ve ahlak anlayışı,
* Yeseviliğin Türk insanını eğitmede katkısı,
Türk Milleti’ne böyle bir kişi bahşettiği için Ulu Tanrı’mıza ne kadar şükretsek azdır.
Allah (c.c.), O’ndan razı olsun.