Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi tarafından 2007 yılında bastırılan Dr. Tahsin PARLAK’ın “Tûr-An Yolunda ARAL’IN SIRLARI” adlı kitaptan alıntılar yaparak yazımıza devam edelim.
“Bu bölgelerde ortaya çıkan kültüre Kara-Tau/Kara-Dağ Kültürü denilmektedir. Turan Denizi’nin üst yamaçlarında yükselen diğer bir Kara-Tau Kültürü de Kazakistan’da Kara-Tau Dağı’nda bulunmaktadır. Yazıya atılan ilk adımlar, ilk sembol şekillerin önemli bir bölümü bu dağdadır.
Dede Korkut Oğuznameleri’nde bahsedilen Çızıklar, yani “Kaya Resimleri” Orta ve İç Asya’da, Paleolitik devirden itibaren karşımıza çıkmaktadır. Sanat Tarihi terminolojisinde “petroglif” olarak isim alan bu resimler, açık arazideki kaya ve mağara yüzeyleri ya da taşlar üzerine yapılmışlardır. Bunların bazıları kaya üzerine boyayla yapılmış, bazılarıysa kazıma veya çizme yoluyla gerçekleştirilmiştir. Kaya resimlerinin MÖ. en erken örneklerinde belirli bir sanat üslubu yoktur. Ancak bir üsluba doğru gelişme söz konusudur. Örneklerin bir kısmında ise, erken devir Türk sanatının en önemli sanat üslubu olan “Hayvan üslubu”na uygun bir kompozisyon söz konusudur. Diğer yer adlarında olduğu gibi, “Cızıklar”a da Türk’ün olduğu birçok yerde rastlamak mümkündür.
Kaya resimleri; Orta ve İç Asya’da MÖ.1000’li yıllardan MS.14-15.yüzyıllara kadar, çok çeşitli konuları ihtiva eder bir şekilde karşımıza çıkmaktadır. Özellikle erken tarihli örneklerde av kültürü ve sembolizmini yansıtan resimler egemendir. Bu resimlerin bazılarında sembolik anlamları ihtiva eden hayvan mücadele sahnelerinin prototiplerini ve sonraki bazı örneklerini meydana getiren, birbirleri ile mücadele eden hayvan figürlerine rastlıyoruz. Ayrıca süvari tasvirleri, savaşan insan figürleri, arabalı çadır tasvirleri, Pazırık kurganlarından çıkarılan atlarda olduğu gibi başları maskeli ve bazen kuyruğu düğümlü, “mancuk” denen püskül süslemeli at tasvirleri, kurt, dağ keçisi, geyik vb. çeşitli sembolik manalara sahip hayvanlarla ilgili kompozisyonlar, dini inanışlar ve günlük hayat ile ilgili sahneler, damgalar veya yazılara benzer işaretler, daire ya da dikdörtgen şekiller ve daha burada değinemeyeceğimiz pek çok sanat ve kültür tarihi ile alâkalı unsurlar yer almaktadır.
Petrogliflerin en erken örnekleri, Batı Türkistan’dan Doğu Türkistan’a kadar olan bölgede (Orta Asya), mezolitik veya erken neolitik devirlere ait olarak bulunmuştur. Bu kaya resimleri arasında, özellikle Güney Özbekistan’daki Zaraut Kamar Mağarası’nda ve Doğu Pamirler’deki Shakhta Mağarası’nda yer alan resimler önemlidir. Bu zikredilenlere benzer kaya resimlerine ait farklı devirlerden örneklere Sibirya’nın çeşitli bölgelerinden Altaylar’a kadar olan alanda (İç Asya) da rastlanmaktadır.
Kara-Tau Kültürü kuzeydoğu Hindistan’a da inmiştir. Bunların içinde, Teşiktaş Mağarası’nın insanlık tarihi bakımından önemi büyüktür. Samarkand’ın güneyinde, 5489 m. yükselen Baysun Dağı’ndaki “ağzı taşla örülü” mağarada, 9 yaşında bir çocuk mezarı bulunmuştur. Tarih olarak C14 testi 80 bini vermektedir. 35 bin olacağını da ısrar edenler vardır. M.İ.ÇIĞ, Semerkand’ın güneyindeki Teşiktaş Mağarası’nın iki bakımdan önemli olduğuna vurgu yapmaktadır. Birincisi, içinde 9 yaşında bir çocuğun bulunması, ikincisi de mağaranın ağzının taşla örülü olmasıdır. O’na göre, burada cesedin mezar olarak konması; bir tanrı/bir inanç varlığının, kapının taşla örülmesi de bir yapı fikrinin oluştuğunu ortaya koymaktadır.
Kara-Tau Kültürü; aynı dönemde, Tanrı Dağları (Himalayalar)’nın güney batısından Hindistan’ın kuzey batısında Aravalli Dağları’na ve eteklerindeki Tahar Çölü’ne kadar inmiştir. Kara-Tau Kültürü’nün doğu sınırı; Himalayalar’ı ve Tibet’i batıdan çevirir, Çin’e girmez, güneye yükselerek Fergana Vadisi’ni geçer, Kırgızistan’dan Tarbagatay ile doğuya Altaylar’a doğru yönelir ve Bükli Çöl (Gobi)’e ulaşır.
Kara-Tau Kültürü’nün, en erken ve en somut verilerinden önemli bir grubunu mağara duvarlarına yapılmış kaya resimleri oluşturmaktadır. Bu kültürün insanlarının, 30.000’li yıllarda yaşayış tarzlarını, avlanma kültürlerini, hayvanları ehlileştirmelerini konu alan resimleri -oldukça şematik ve çizgisel bir üslupla- taş üzerinde ebedileştirerek, insanlık tarihinin aydınlanması için, çok önemli maddi kültürlerin oluşmasını sağlamışlardır. Orta Asya’da yaşayan insanlar; insanlık kültürünün gelişmesini ve yayılmasını sağlayacak, kültürlerarası ilişkilerin kurulmasını geliştirecek olan yazının icadında, bu kaya resimlerini büyük ölçüde kullanmışlardır. MÖ.18-12 binli yıllarda başlangıçta bu resimlerden esinlenerek tamga adı verilen semboller yapmışlardır. Bu semboller zamanla gelişerek 8-7 binli yıllarda yazının tam şekliyle ortaya çıkmasını sağlamıştır.
Türkistan’da gelişen bu Kara-Tau Kültürü, tufanlar neticesinde dünyaya dağılan insanlarla dünyanın pek çok yerine ulaşabilmiştir. Bölgede yapılan arkeolojik çalışmalar neticesinde, göçebe kültürüne ait binlerce neolitik kaya resimleri keşfedilirken, diğer taraftan çok eski kurgan ve şehir kültürlerinin kalıntıları bulunmuştur.
Bu bölgedeki mezarların üzerine koyun, koç heykelleri konulmaktadır. Bu heykellerin üzerinde (+) şeklinde, haç işaretleri mevcuttur. Bu işaret taş devrinden beri Orta Asya’da ve Türkistan’da kullanılan motiftir. Daha sonra Hıristiyan Türkler kullanmıştır. Ban-Ak Kalesi yöresinde halen daha Köroğlu destanları anlatılmaktadır. Bu kalelerin yakınında, bugünkü Oltu’nun Gökçedere Köyü’nde Köroğlu Kalesi mevcuttur. Bu kalenin çevresinde koyun-koç heykelleri ve at heykellerinin üzerinde aynı işaret bulunmaktadır.
“Cızgan-Ata”nın mezarının bulunduğu bu yer ismi, Cızıklar mezolitik veya erken neolitik devirlerden beri kayalar üzerine yapılan petrogliflerden (kaya resimlerinden) aldığı düşünülmektedir. Mezarı Karadağ’ın yamacında “Cızgan Kurganı”ndadır. Evliya olarak anılan “Cızgan-Ata” yöre halkı tarafından çok eskilerden beri bilinmektedir.
M.Ö.1200-700 senelerine tekabül eden Karasuk kültürünün yayıldığı bölgelerde, mesela Yenisey kaya resimlerinde, Kem Vadisi’nin batısı, Sibirya, Cungarya, Kögmen vb. bölgelerde görülen Tagar (MÖ.600 civarı) ve Taştık (MS.5-6.yüzyıl) kaya resimlerinde Türkler ve Türkler’in atalarına ait pek çok şey bulunmaktadır.
Kök-Türk devrinde de Orhun ve Tula bölgelerinde çeşitli kaya resimleri meydana getirilmiştir. Bu devre ait en önemli kaya resimleri Kadırga Petroglifleridir. Göktürklerin komşuları olan Kırgızlara atfedilen kaya resimleri de bu devrin önemli eserleri arasındadır.
“Cizikler/Cızıklar”ı inceleyerek, Karadağ ve bitişik bölgede oturmuş, yaşamış eski Türk boyları ve halklarının tarihindeki petrogliflerin önemini ve manevi dünyaları hakkında bilgi elde etmek mümkündür.”
Yine bir tavsiyede bulunacağım: Rahmetli Servet Somuncuoğlu’nun büyük emekler vererek ve yerinde çekimler yaparak hazırladığı, bu konularla ilgili belgeselleri Youtube’dan seyrediniz.
(Haftaya devam…)