Bu hafta farklı bir yazı kaleme alıp, sizleri Ülkemizin içinde bulunduğu bu gergin ortamdan uzaklaştırmak istiyorum. Amacım; bu yazıyla, sizleri hem rahatlatmak hem de bilgilendirmektir. Yazıyı okuyunca, belki de “Ben bunları zaten biliyorum.” diyeceksiniz.
2013 yılında Avrasya Eğitimcileri Derneği’nin düzenlediği, Yunanistan, Makedonya, Kosova ve Bulgaristan’ı kapsayan bir Balkan turuna katılmıştım. Makedonya ve Kosova’yı daha önce de kısmen gezmiştim. Ancak, bu tur benim için daha faydalı oldu. Rehberimizin öğretici açıklamaları eşliğinde tarihi ve turistik yerleri çok güzel gezdik.
Makedonya’da Manastır ile Ohri şehirleri arasında Resne adıyla bir kasaba bulunmaktadır. Bu kasabayı geçerken, rehberimiz sol taraftaki bir binayı göstererek “Resne’li Niyazi’nin Sarayı” dedi. Hava yağmurlu olmasına rağmen otobüsten inerek fotograf çekmeye çalıştık. Program dolayısıyla sarayı gezememiştik.
Resne’li Niyazi Bey Sarayı’nın ilginç bir hikâyesi var. Niyazi Bey Resne’yi “Küçük Paris” yapmak istiyor. 1904 yılında Paris'teki bir arkadaşının gönderdiği kartpostalda yer alan saray fotoğrafını çok beğenir. Bundan esinlenerek bir köşk inşa ettirmeye karar verir. 1908 yılında başlayan inşaat 1912'de tamamlanır. Ancak Arnavutluk'ta uğradığı suikast sonucu hayatını kaybeden Niyazi Bey, köşkün tamamlanmış halini göremez. Saray bugün bir kültür anıtı statüsünde hizmet vermektedir.
Resne’li Niyazi ile ilgili asıl anlatmak istediğim husus, hepinizin bildiği iki deyimimizle ilgilidir. Birisi “Geyik (muhabbeti) yapmak”, diğeri de “Ne şehit oldu ne gazi, pisi pisine (b.k yoluna) gitti Niyazi.”
Yukarıdaki deyimleri biliyor ve zaman zaman kullanıyorsam da, halk ağzına düşmesine sebep hadiseleri bilmiyordum. İşte bu gezimiz esnasında ve Resne’den geçerken rehberimizin anlatmasıyla öğrenmiş bulundum. İsterseniz bu deyimlerle ilgili olayları anlatmadan önce, Resne’li Niyazi ile ilgili bilgilerimizi tazeleyelim.
Niyazi Bey (Ahmet Niyazi Bey); 1873 yılında -bugün Makedonya sınırları içerisinde kalan- Manastır’ın Resne kasabasında doğdu. Bu nedenle Resne’li Niyazi Bey olarak anılır.
Manastır Askeri İdadisi’nde öğrenim gördükten sonra Harbiye Mektebi'ni bitirdi ve teğmen rütbesi ile 1897 Osmanlı-Yunan savaşına katıldı. Savaşta gösterdiği yararlılık nedeniyle mülazım-ı saniliğe (üsteğmenlik) yükseltildi. Niyazi Beye, 1903 yılında Balkanlar'da ayaklanan Sırp ve Bulgar çetecilerle mücadele görevi verildi. Bu mücadele sırasında vatanseverliği ve silahşörlüğü ile tanındı. Rütbesi kolağası (yüzbaşı) rütbesine yükseltildi.
Bu dönemde İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne katıldı ve cemiyetin önde gelen kişileri arasına girdi. Makedonya’ya bağımsızlık verilmesini önlemek ve Sultan Abdülhamit’e meşrutiyeti zorla kabul ettirmek üzere İttihat ve Terakki gizli cemiyetinin devrim stratejisi doğrultusunda bir isyan başlatarak 3 Temmuz 1908 Cuma günü, emrinde topladığı 150 kadar asker ve gönüllü ile Ohri yakınındaki dağa çıktı. Bu olay, İkinci Meşrutiyet’in ilan edilmesine öncülük etti. II.Abdülhamit’in 1878 yılında askıya aldığı meşrutiyet 24 Temmuz 1908’de resmen ilan edildikten sonra Resneli Niyazi Bey şehre indi. Selanik’te “Hürriyet kahramanı” olarak büyük gösterilerle karşılandı.
31 Mart Olayı'nda yanındaki fedailerle Hareket Ordusu'na katıldı, isyan bastırılınca Resne'ye çekildi. Bir kez daha ordudan ayrılan Niyazi Bey, Resne'nin imarı ve halkın eğitim-öğretimi ile ilgilendi. İttihat ve Terakki Cemiyeti'ne de tasdik ettirdiği hatıralarını 1910 yılında "Hatırat-ı Niyazi" adıyla yayımladı.
Balkan Savaşı sırasında birlikleriyle orduya katıldı. Savaştan sonra 17 Nisan 1913 de Arnavutluk'un Avlonya limanında, İstanbul'a gitmek üzereyken İttihat ve Terakki’nin muhafızlık etmesi için görevlendirdiği koruması tarafından vuruldu.
Öldürülme sebebinin karanlıkta kalmış olması ve kendi koruması tarafından vurulması "Ne şehittir ne gazi, pisi pisine (b.k yoluna) gitti Niyazi" deyiminin kaynağı olmuştur. Mezarının Avlonya’da olduğu düşünülür. Buraya bir de heykeli dikilmiştir.
Geyik muhabbeti yapmak (Geyik yapmak): Resne’li Niyazi’nin dağa çıktığı sırada bir geyiği evcilleştirdiği ve hep geyikle gezdiği söylenmektedir. Geyik halkın diline dolanır. Hatta geyik bir hürriyet sembolü kabul edilir ve "gazal-i hürriyet" olarak tanınır.
Resne’li Niyazi geyikle o kadar çok ilgilidir ki, arkadaşları ile yaptıkları toplantılarda hep geyikten bahsetmektedir: Geyiğin yemesinden-içmesinden, koşmasından, hareketlerinden vs. Bir toplantıda yine benzer sözlerle geyiğinden bahsetmeye başlayınca, arkadaşlarından biri: “Bırak şu geyik muhabbetini de, toplantımıza geçelim” der. Bu söz zamanla halk ağzında gereksiz, yararsız, boş konuşmaların geçtiği toplantılar için kullanılmaya başlanmıştır.
Bu hafta da bu kadar. Sağlıcakla kalın.