Daha önceki yazımda bahsettiğim üzere Avrasya Eğitimcileri Derneği’nin sekiz ülkeyi kapsayan Balkan Turu’nu, 31 Temmuz - 9 Ağustos 2017 tarihleri arasında tamamladık. Gezimiz, 31 Temmuz 2017 Pazartesi günü saat 16.30’da Ankara Ulus’taki eski Hipodromdan başladı. 1 Ağustos’da henüz güneş doğmadan İpsala Sınır Kapısından pasaport ve geçiş işlemlerini yaptırdıktan sonra Yunanistan’a geçtik.
2.Gün (1 Ağustos): Sabahın erken saatinde Gümülcine ve İskeçe’nin köylerinin yanından geçtik. İlk durağımız Kavala’ya yakın Anastasia’nın meşhur kurabiye Pastanesi oldu. Sabah kahvaltısını burada yaptık. Bazılarımız çorba içtik. Çorbalar Türkiye’de lokantalarda verilenlerin iki katı büyüklüğünde tabaklarda getiriliyor. Bu arada nefis Kavala kurabiyelerinden tattık. Moladan sonra Kavala şehir merkezine vardık. Kavala’lı Mehmet Ali Paşa’nın doğduğu ev denilen binayı ve saray kalıntılarını dışarıdan gezdik. Agios Nikolaos Kilisesini (Daha önce İbrahim Paşa Camisi imiş) gördük. Kavala şehrine, limanına ve sahillerine, Kanuni Sultan Süleyman zamanında yaptırılan su kemerlerine yukarıdan baktık. Aşağıya inerek sahilde dolaştık. Güzel bir şehir.
Selanik’e doğru yola çıktık. Önce Atatürk’ün doğduğu evi ziyaret ettik. Bahçesinde biraz dinlendikten sonra Panoramik şehir turu yaptık. Öğle yemeğini herkes farklı yerde, biz de Mado’da yedik. Selanik kordon boyunda Kanuni’nin yaptırdığı Beyaz Kuleyi, Yunanistan’ın en büyük kilisesi olan Aya Dimitros Kilisesini gezdik. Meydanda dolaştık. Akşama doğru otelimize geçtik ve geceyi Selanik’te geçirdik.
3.Gün (2 Ağustos): Sabah kahvaltısından sonra saat 8.00’de Makedonya’ya geçmek üzere yola çıktık. Öğleye yakın Başkent Üsküp’e vardık. Üsküp, ünlü şairimiz Yahya Kemal Beyatlı’nın doğduğu şehirdir. Rahibe Terasa’nın evi ve anıtını, Taşköprü, Üsküp Meydanı ve Kral II.Filip ile Büyük İskender’in yeni yapılan anıtlarını gezdik. Taşköprü’yü geçerek Osmanlı dönemini hatırlatan eski şehri ve çarşıyı gezdik. Çarşı içinde meşhur Üsküp köftesi yedik. Yemekten sonra İsa Bey Medresesini, Mustafa Paşa, Sultan Murad ve Gazi İshak Camilerini, Davut Paşa Hamamını, Sulu ve Kurşunlu Hanlarını gezdik.
Ohrid’e doğru yola çıktık. Yol güzergâhında Tetova (Osmanlı zamanında Kalkandelen) şehrine uğradık. İki kız kardeşin yaptırdığı Alaca Camisini ziyaret ettik. Gerçekten de çok ilginç bir cami… (Merak edenler internetten bakabilirler) Şehir turundan sonra Ohrid’e doğru tekrar yola çıktık. Yol üzerinde Pişi ve Ayranı ile meşhur lokantaya uğradık. Öğleden sonra Ohrid’e vardık. Tarihi Çınar Meydanı, Ohrid Çarşısı, Aziz Bogorodica Kameuska, Aya Sofya Kilisesi, Aziz Pant Alemon Kilisesi, Ohrid’li Aziz Klemeus Heykeli ve Meydanı, müze olarak kullanılan eski Türk Konaklarını ve evlerini gezdik. Kril Alfabesini bulan Aziz Kiril ve Kardeşi Metodius’un, Aristotales’in Heykelini gördük. Osmanlı döneminden kalma Ali Paşa Camisini ve Halveti Hayati Tekkesini gezdik. Eski Ohrid’de dar sokaklarda panoramik şehir turu yaptık.
Gezimiz sırasında bir dükkâna girdik. Burada bir genç, eski usul kâğıt üretimini gösterdi. A-4 ebadında ahşap kalıbı bir su karışımına daldırarak kurumaya bıraktı. Kuruyan bu kâğıda yazı ve resim baskısı yaptı. (2013 yılındaki gezimizde de bu dükkâna girmiştik. O zaman bu ağaçtan baskı makinesinin dünyada üç tane bulunduğunu ve birinin de burada olduğunu söylemişlerdi) Aynı sokak üzerinde “Elveda Rumeli” dizisinde Kaymakamın evi olan konağı da gördük. Akşam otelimize döndük. Akşam yemeğinden sonra yürüyerek Ohrid çarşısında gece gezintisi yaptık.
4.Gün (3 Ağustos): Sabah kahvaltısından sonra Tiran’a doğru yola çıktık. Yol güzergahında Ohrid Gölüne kaynak sağlayan yerde kayıklarla gezinti yaptık. Aziz Naum Manastırına çıktık. Yüksekten Ohrid Gölünü seyrettik.
Daha sonra Arnavutluk’a geçtik. Arnavutluk çok dağlık bir yer. Tiran’da şehir gezintisi yaptık. Öğle yemeğini Tiran’da yedik. Otobüsle şehir turu yaptık. Ethem Bey cami, Tarihi Saat Kulesi, Ulusal Müze, Opera ve Bale binası, Parlamento ve Başbakanlık binası, Cumhurbaşkanlığı Köşkü, Rahibe Teresa Heykeli ve İskender Bey Meydanını gezdik. Daha sonra geceyi geçireceğimiz İşkodra’ya gittik. Kısa bir şehir turundan sonra otelimize geçtik. Otelin iki ay önce açıldığını öğrendik. Kaldığımız otellerin içinde en güzeli sayılırdı.
5.Gün (4 Ağustos): Sabah kahvaltısından sonra Karadağ’a geçmek üzere yola çıktık. Karadağ -adı üstünde- dağlık bir bölge… Adriyatik kıyılarına ulaşmak için olağanüstü manzaralı dağ yollarından geçtik. Adriyatik sahillerini (Dalmaçya Kıyılarını) ve Budva Şehrini tepeden seyrettik. Budva’ya indik ve şehri dolaştık. Kotor’a doğru yola çıktık. Kotor Körfezini ve Kotor Şehrini yukarıdan seyrettik. Kotor’da eski şehir, Aziz Tripun ve Nikola Kiliseleri, Tarihi Saat Kulesini gördük. Arabaların bile geçemeyeceği dar sokaklarda dolaştık. Atların dönemeyeceği şekilde dar yapılmış, ancak biraz gidince bir meydana çıkıyorsunuz. Bir kale şehri olan Kotor’da öğle yemeğini yedik. Hırvatistan’a geçmek üzere yola çıktık.
Hırvatistan, Adriyatik denizi kıyısında (Dalmaçya Kıyıları) haritaya göre kuzey yönünde yukarı doğru uzayan bir ülke. Kısa ve manzaralı bir yolculuktan sonra en önemli ve dünyaca tanınan Dubrovnik’e vardık. Dubrovnik, Balkan şehirlerinden daha çok Akdeniz kültürüne yakın. İtalyan üslubu mimarisi ve şehir dokusuyla muhteşem bir tarih-doğa sentezini barındırıyor. Adriyatik’in en eski ticaret limanı olup, uzun yıllar Venedikliler yönetmiş. UNESCO Dünya Mirası listesinde yer almış. Şehrin her tarafı tarih… Gerçekten görülmeye değer bir şehir. Geceyi geçirmek üzere Bosna-Hersek’e geçtik. Sınıra çok yakın olan Trebinje’de kaldık.
6.Gün (5 Ağustos): Sabah kahvaltısından sonra Bosna-Hersek’in ikinci şehri Mostar’a hareket ettik. Ancak, ilk durağımız 16.yüzyıldaki dokusuyla günümüze kadar hiç bozulmadan gelen, yol üzerindeki bir otantik Türk köyü olan Poçitel’e uğradık. Otobüsten indikten sonra köye taş bir yoldan biraz yürüyerek giriyorsunuz. Sanki taştan bir şehir gibi… Evler taştan. 1562’de yapılan köy camisini, medreseyi, kervansarayı ve hamamı gördük. Köyün içine girmek ve kaleye çıkmak için yürümek gerekiyor. Yüksek olması ve zamanımızın da kısıtlı olması nedeniyle kalenin aşağıdan fotografını çektik. Zamanında Evliya Çelebi’de buraya gelmiş ve 150 haneli bir köy olarak yazmış. Aşağıdan Nevetra Nehri geçiyor. (üzerinde Mostar Köprüsünün bulunduğu nehir) Yukarı çıkan bazı arkadaşlar, manzaranın çok güzel olduğunu söylediler. Köy, UNESCO Dünya Kültür Mirası listesine alınmış.
Rehberimizden öğrendiğimize göre; buralar Osmanlılar tarafından alınınca Anadolu’dan Türkler getirilerek yerleştirilmiş. Bölge bir geçiş yeri… Burası askeri üstten daha çok haberleşme amacıyla kullanılmış. Köyde neredeyse Türk aile kalmamış. Özellikle 1992 yılındaki savaştan sonra aileler Mostar’a taşınmışlar. İki ailenin olduğu ve onların da köyde bulunmadıkları belirtildi.
Hediyelik eşya dükkânlarında rahatlıkla Türkçe konuşarak alış-veriş yaptık. Bir küçük tesiste çaylarımızı içtik, ihtiyaçlarımızı giderdik. Herkesle Türkçe konuştuk. Mostar’a hareket etmek üzere orada bulunanlarla vedalaştık.