Derneklerde gördüğüm sorunları daha önce yazmıştım: Bu sorunlara ilişkin “çözüm önerileri”me bu hafta da devam edeceğim.
B- Kurumsallaşma yönünde çözüm önerileri
1- Kurumsallaşma ve Eğitim: Önceki yazımda belirttiğim gibi, derneklerin en büyük sıkıntısı kurumsal bir yapı oluşturamamasıdır. Devletin ilgili birimleri periyodik olarak dernekçilik konularında eğitim programları hazırlayıp, dernek yöneticilerini eğitimden geçirmeleri gerekmektedir. (İçişleri Bakanlığı Dernekler Dairesi Başkanlığı “Yeni adı ile Sivil Toplumla İlişkiler Genel Müdürlüğü” ve valilikler zaman zaman bu tür faaliyetler yapıyorsa da ya bilgimiz olmamakta ya da çağrı yapılmadığı / davetiye gönderilmediği için katılım sağlanamamaktadır.)
Bu eğitimlerde bilgi, görgü ve birikimi olan eski dernek yöneticilerine dersler verdirilmeli, “duayen” denilebilecek dernek yöneticileri çağrılarak tecrübelerini paylaşmalarına ortam hazırlanmalıdır.
Diğer yandan; bu tür eğitim faaliyetlerini, sadece devletin ilgili birimlerine yüklememek gerekir: Aynı uygulamaları dernekler kendileri de yapabilirler. Derneklerin kurumsallaşması yönünde çok faydalı olacaktır. Çünkü başarının yolu; kurumsallaşmaktan, iş bölümünü ve iş tanımlarını doğru yapmaktan, yönetim olarak takım (ekip) olmaktan, görev sorumluluğunu bilmekten, verilen yetkileri etkin kullanmaktan ve karşılıklı güvenden geçmektedir. Ayrıca, dernekçilik yapmayı düşünen kişilerin de bu hususta kendilerini yetiştirmeleri lâzımdır.
2- Üyelik: Derneklere üye olma zorunluluğu olmadığı gibi üye sayısı ile ilgili bir sınırlama da bulunmamaktadır. Bu nedenle, üye yapmak için yeterli çaba gösterilmemektedir. Hatta bazı dernekler, yönetim kurulu asıl ve yedek üye sayısı toplamı kadar üye yapmaktadır. Acaba, yasaya alt limit konularak belli sayıda üye yapma zorunluluğu getirilmiş olsa; “dernek kurma hürriyetine aykırıdır” mı dersiniz, yoksa “dernekleşmeye faydası olur” diye mi düşünürsünüz? Geçen yazımda da sorduğum bu soruya; ben, bir alt limit (mesela; en az 50 üye yapma gibi) getirilmesi taraftarıyım.
Ülkemizde henüz yeteri kadar sivil toplum bilinci oluşmamıştır: Bunun bir çok sebebi vardır. Vatandaşların derneklere üye olmaları veya dernek faaliyetlerine katılımları, bilgisizlikten veya çekingenlikten dolayı mümkün olmamakta, biraz da korku duymaktadırlar. Hatta “fişlenirim” endişesi taşıyanlar bile olmaktadır. Üye olma ve/veya mevcut üyelerin yönetim kuruluna seçilmeleri, kimi zaman -ikna yoluyla- istekleri dışında olmaktadır. Kayıtlarda faal olarak görülen 190.000 civarında dernek var ama, nüfusumuza göre üye sayısı çok yetersizdir.
Çeşitli alanlardan mezun olan kişiler, mesleğini icra edebilmek için özel kanunlarla kurulan meslek örgütlerine üye olmadan ve bu örgütlerden gerekli belgeleri ve izni almadan mesleğine başlayamamaktadır. Zorunlu bir üyelik vardır. Derneklere üye olmayı teşvik için de bazı uygulamalar düşünülebilir. Örnek: Üye olanlara gelir vergisinden istisna, muaflık veya indirim getirilmelidir.
3- Genel Kurullar: Dernekler, 3 (üç) yılda bir genel kurul yapmak zorundadır. Genelde birinci toplantıda çoğunluk sağlanamamakta ve toplantı ertelenmektedir. İkinci toplantıda çoğunluk aranmasa da yönetim ve denetim kurulu asıl ve yedek üye sayısı kadar katılım olması gerekmektedir. Çoğu dernek yöneticileri, özellikle üyesi çok olanlar ve/veya taşrada üyesi olanlar; bu durumu bildikleri için genel kurulu ikinci toplantıda yaparlar (ayarlarlar). Bunun -başta mali durum olmak üzere- bir çok sebebi vardır.
Yine, genel kurullarla ilgili diğer bir husus ise; -yazımda açıklamaya çalıştığım sebeplerle- sık sık olağanüstü genel kurullar yapılmasıdır. Bununla ilgili de bir önlem alınması gerektiği düşüncesindeyim.
4- Yönetim Kurulları: Dernekler, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 56 ncı maddesi ve 5253 sayılı Dernekler Kanunu’nun 2 nci maddesine göre 7 (yedi) kişi ile kurulabilmektedir. Ancak, yönetim kurulu üye sayısı en az 5 (beş) kişiyle sınırlandırılmıştır: Üst sınır getirilmemiştir. Aynı şekilde denetleme kurulu üye sayısı da en az 3 (üç) kişi olması gerekmektedir. Mevzuat gereği genel kurullarda yönetim ve denetleme kurulu asıl ve yedek üyelerini oluşturabilmek için en az 16 (onaltı) üye olması gerekmektedir. Yönetim kurulu üye sayısına göre bu sayı artmaktadır.
Bazı dernek yöneticileri, yönetim kurulu üye sayısı fazla olursa -görev bölümü çerçevesinde- dernek faaliyetlerinin daha etkin olacağını düşünmektedir. Oysa Dernekler, genelde 2-3 yöneticinin üzerinde yürümektedir. Yönetim kurulu üye sayısının fazla olması fayda getirmediği gibi, yönetim kurulu toplantılarının yapılamaması ve karar alınamaması sonucunu da doğurmaktadır. Dernek, eğer ülke genelinde değil de yerelde faaliyet gösteriyorsa, yönetim kurulunun 5 (beş) üyeden oluşması en doğru olanıdır.
Yönetim kurulu toplantıları gündemli yapılmalıdır. Günden maddeleri, dernek sekreteri tarafından bir kaç gün öncesinden yönetim kurulu üyelerine gönderilmeli ve toplantıya hazırlıklı gelmeleri sağlanmalıdır. Toplantılar bu çerçevede ciddi şekilde yapılmalıdır.
5- Takım çalışması: Dernek yönetim kurulu üyeleri, başarılı olabilmek için “takım çalışması”na önem vermeliler ve özellikle “takım (ekip) ruhu” ile çalışmalıdırlar. Bu konuda kendilerini eğitmeliler veya gerekli eğitimi almalıdırlar. Yönetim kurulu toplantılarında; gündem maddeleri üzerinde etraflıca tartışılmalı, doğru olanda ve “ortak görüş”te birlik sağlanmalıdır.
Ayrıca, tartışma kültürümüzü geliştirmeli ve herkesi dinlemeyi bilmeliyiz. Karşılıklı anlayış ve hoşgörü içerisinde derneği yönetmeliyiz. Yönetim kurulunda oluşmayan birlikteliği üyelerimiz arasında veya dışarıda sağlamamız mümkün değildir. Esas olan; “takımın yıldızı” değil, yönetim kurulu olarak “takım yıldızı” veya “yıldız takım” olabilmektir.
6- Demokratik anlayış: Demokrasinin gelişmesi için tüm kurum ve kuruluşlarda üyelerin seçme ve seçilme haklarını kullanabilmeleri sağlanmalı, bunun için ortam hazırlanmalı ve önleri açılmalıdır. Demokratik anlayış, özellikle ve öncelikle derneklerde oluşturulmalıdır. Derneklerin, küçük bir grup tarafından yönetilmesine son verilmeli, büyüme ve gelişme sağlanmalıdır.
7- Yandaş dernek ve müdahaleler: Derneklerin esas görevi; faaliyet alanları ve amaçları ile ilgili topluma ve üyelerine hizmet etmek ve sorunlara çözüm bulmaktır. Merkez veya yerel yöneticilerin, dernekler arasında ayırım yapması veya yandaş dernekleri kayırması sonucu; dernekçilik esas amacından sapmış ve rant aracı haline gelmiştir. Tüzükteki amaçlarını özgürce gerçekleştirme imkânları ortadan kalkmış, bazıları da dernek olma özelliklerini kaybetmiş ve bağımlı hale gelmişlerdir.
Maddi (mali) ve/veya üye bakımından yetersiz olan dernekler, genelde herhangi bir müdahale ile karşılaşmazlar. Ancak, güçlü olan derneklere; bu derneklerin imkânlarından yararlanmak ve derneği ele geçirmek amacıyla bazı kişi ve kuruluşlarca müdahale edilebilmektedir. Bunlar, derneği “arka bahçeleri” yapmak istemektedirler. Buna dikkat edilmelidir. (Bu tür kişi ve kuruluşlar, derneği ele geçiremezlerse kendi derneklerini kurma yoluna gitmektedirler.)
Yine, derneklere; partiler (il, ilçe, belde teşkilatları) tarafından -zaman zaman rast gelindiği üzere- tahakküm kurulmak istenmektedir. Özellikle şehir derneklerinde çokça görülen bu durum, derneklerin esas amaçlarından uzaklaşmasına neden olmaktadır. Tersi de olabilmektedir: Yani şehir derneklerinde görev alan bazı yöneticiler; şehrine ve hemşehrilerine hizmet yerine derneğin ismini ve gücünü kullanarak iktidardan makam, mevki, maddi imkân sağlama yoluna ve anlayışına girmektedirler. Bu sefer de, dernekteki farklı düşünce ve ideolojide olanlarla aralarında ayrışma başlamakta ve çatışma yaşanmaktadır. Şehir derneklerinin çokluğu biraz da buradan kaynaklanmaktadır.
8- Mali katkı ve yardım: Üyelerden üyelik ödentisi (aidat) alma konusunda zorluk yaşanmaktadır. Aidat toplanamadığı için de mali yük dernek yöneticilerinin, hatta birkaç kişinin üzerinde kalmaktadır. Dernek yönetim kurulu üyelerinin veya birkaç yardımseverin destek ve bağışları ile dernekçilik yapılması mümkün değildir. Mali sıkıntı yaşayan dernekler; çok iyi ve güzel dileklerle kurulmuş olsalar dahi kapanma ile yüz yüze gelmektedirler. Zaten bir çok dernek de atıl halde olup sadece kâğıt üzerinde ve kayıtlarda vardır.
Bu sebeple, yönetim kurulu üyeleri bağış toplamak için çeşitli kişilere el açmak zorunda kalmakta ve bir çeşit dilenmektedirler. Bu durum hem derneğin hem de yöneticilerin saygınlığına gölge düşürmektedir.
Derneklerin daha sağlıklı ve amacına uygun faaliyet gösterebilmeleri için, bütçe yasasına konulacak ödenekle devlet katkısı sağlanmalıdır. Derneklere destek ve katkı konusunda Belediyelere de yetki verilebilir. Bilindiği ve duyulduğu kadarıyla -yandaş derneklerle- bu işler el altından yapılmaktadır.
Derneklerle ilgili görüşlerime burada son veriyor, yararlandığınızı ümit ediyorum.