Bu sıralar Kazakistan’lı Prof. Dr. Dosay KENJETAY’ın “Hoca Ahmet Yesevi’nin Düşünce Sistemi” adlı (Hoca Ahmet Yesevi Ocağı Yayınları, Ankara 2003) kitabını okudum ve sizin için özet çıkarttım. Bu özete ve alıntılara dayanarak “Yesevilik” ve “Eski Türk Düşünce Sistemi” üzerine yazılar kaleme alacağım. Faydalı olacağını ümit ediyorum.
Kenjetay kitabının ‘Önsöz’ünde şöyle demektedir: “Türklerin, İslâm Medeniyeti ile bütünleşmesindeki ana unsur tasavvuf olmuştur. Tasavvufun, Türk Düşünce Tarihindeki en önemli temsilcisi Hoca Ahmet Yesevi’dir. Onun düşünce sisteminin temeli ile oluşum safhasının incelenmesi, hem tarih hem de millî kültür açısından önemini korumaktadır. Çünkü, Yesevilik Kültürü, Türk Düşünce Sisteminin değişimi (transformasyon) ve yeniden oluşumunun (translasyon) dönüm noktasını teşkil etmektedir. Bir milletin kültürü ve onun dayandığı maneviyatın özünde meydana gelen değişim ve yeniden oluşum olgularının genel karakteri ve çerçevesini sağlam bir zemine oturtmak kolay bir iş değildir. Bu zikrettiğimiz olgular, Hoca Ahmet Yesevi’nin düşünce sisteminde bir bütün öğreti halinde ve hikmet (hâl) ilmi olarak takdim edilmektedir.”
Kitabın ‘Yesevilik Bilgisinin Önemi’ başlıklı ‘Giriş’ bölümünde de: “Yesevi düşüncesi, özellikle, bugün çok kültürlülük, küreselleşme ve pek çok değişimlerle karşılaşan Türk Dünyası için büyük bir önem taşımaktadır. Bu husus eski Türk Düşüncesi ile köprü olması hasebiyle ayrıca bir önem göstermektedir. Yesevilik kültürü özünde demokratik düşünce kategorilerini de barındırması, sosyo-psikolojik ve fenomenolojik olgular içermesi sebebiyle belirli bir fikri temele sahiptir. Bu yüzden o, kültürümüzün insani olgunluk anlayışına yeni mana ve ruh kazandıracak, milli kimliğimiz ile kültür varlığımızı yeniden tanımanın temel kaynağını oluşturacaktır.
Yesevi düşüncesi, her şeyden önce insanı iç hürriyetine kavuşturmayı, hür insan yetiştirmeyi amaç edinen manevi bilgiler kaynağıdır. Hür insan demek, özgür ve mutlu bir toplum ile sağlam bir devletin devamlılığının teminatı demektir. Bu nedenle, kültürümüzün manevî kaynağını, millî kimlik ve varlığımızın özünü oluşturan Yesevilik kültürünü bilmenin önemi gün geçtikçe daha da artmaktadır. Çünkü, bir devletin varlığını ve devamlılığını koruması için de maneviyat kaynaklarının bilinmesi ve tanınması gereklidir.
Yesevi düşüncesi, yeni değer ölçülerini, o zaman ve zemine göre ayarlamada ve sunmada kendine has yöntem ve yol geliştirmiştir. Yesevi düşüncesini tanımak, bugünkü Türk dünyası için nitelik bakımından değişken şart ve hedefler karşısında yeniden değer biçme ilkelerini bulmada da ışık olacaktır. Bir başka yön de, Yesevi düşüncesinin sosyal barış ve birliği temin eden hikmet hazinesi olmasıdır. Yesevi düşüncesi, insanlar arasındaki ‘tabii sohbet’ veya ‘eşit diyalog’ ortamını sağlayan sosyal eşitlik, kardeşlik ve sevginin esas kaynağını teşkil eden bir hikmettir. Yesevilik, Orta Asya’da, medeniyetler arası barış ve saygının, Müslümanlık ile Hıristiyanlık mensupları için hoşgörü ve sevginin kaynağı olmuştur. Yesevi düşüncesi kendini bilme sanatıdır. Bugün insanlık, bilim ve teknolojiyle donanmış bilgi çağında yaşamasına rağmen ruh yapısından habersiz bir haldedir.
Türkistan (Orta Asya) kaynaklarında, Yesevilik kültürünü merkez edinen eğitim bütününü ‘Türkî İlim’ olarak nitelendirilmektedir. Yesevi düşüncesi ve kültürünü araştırmak, millî ruh ve kaynakları tanımakla özdeşleştirilmiş ve nihayet Türk kimliğini teşkil eden kültürün özü olarak Türk’ün kendini tanımasının en başlı objesine dönüşmüştür.
Doğu İslâm medeniyetinin aciz duruma düşmesi, emperyalizmin sömürgesi ve boyunduruğuna maruz kalması sebebiyle umutsuzluğa kapılan Orta Asya Türklüğü, kurtulmak için tekrar İslâm dinine ve tasavvufa sarılmıştır. Bununla birlikte, bu arayışlar ve hareketler, sonradan Batıcı ideolojik yaklaşım ve akımlarla, özellikle de Avrupa merkezli bir eğitim karşısında diz çökmüştür. Bu diz çöküş de kaçınılmazdı. Bunun sebebi ise tasavvuftaki aşırı gelenekçiliktir. Türk Dünyası, kişiyi hür düşünceye sevk edecek özgür irade ve güç kaynaklarından iyice uzaklaşmıştır.
İlk önce, Yesevi düşüncesini dünkü ‘bilimsel felsefenin’ kategorik kalıp ve kavramlarıyla açıklamanın modasının geçtiği herkesin malumudur. Hoca Ahmet Yesevi’nin Türk Düşünce tarihindeki yerini ve onun dünya görüşünü, tasavvufî düşüncesini, kendine has kategorik kavram ve olgularla ortaya koymak mümkündür.
İkinci olarak, Yesevi düşüncesini İslâm Felsefesi ve Medeniyetinin ayrılmaz bir parçası olarak değerlendirmek, açıklamak ve anlamak mümkündür. Aksi takdirde, bazılarının anladığı gibi, Yesevilik kültürünü İslâm’dan ayrı bir dünya görüş zemininde bulunan bir akım olarak algılamasına sebebiyet verilebilir.
Üçüncü olarak, tasavvufî düşünce, tamamen insanın ahlaki ve psikolojik boyutunu zenginleştirmeye yönelik disiplindir. Burada, Yesevi ilminin tamamen ahlak olduğu kastedilmektedir. Bu yüzden de, sufiler tasavvufi düşünceyi ‘hal ilmi’ olarak kâl ilminden farklı nitelemişlerdir.
Dördüncü olarak, Yesevi düşüncesini kendi dünya görüşümüz ve kültürel değer kalıplarımızın gösterdiği istikamet ve ‘kimlik’ açısından ele almamız gerekmektedir.
Yesevilik, ulemanın şekilciliğine karşı manaya, içe önem vererek, gerçek hikmet ve insaniyet ilkelerinin oluşmasını sağlamıştır. Yesevi’nin oluşturduğu akım ve geleneği üzerinde Türk Dünyasının her köşesinde hikmet ekolleri kurulmuş ve Yesevi düşüncesinin temsilcileri yetişmiştir. Bunun yanı sıra, Hoca Ahmet Yesevi’nin ‘Fakr-Name’si ile Hacı Bektaş’ın ‘Makalat’ı arasında hem düşünce tarzı, hem tasavvufi kategoriler ve kavramlar, hem de kültürel değerler açısından derin benzerliklerin bulunduğu aşikârdır.
Bu bilgi, Yesevi kültürünün diğer Türk ülkeleri için büyük önem arz ettiği gibi Türkistan Türkleri için de kendi milli kimliklerini belirlemede önemli unsur olduğu anlaşılmaktadır.
Yesevi düşüncesinin amacı, insanın eğitimi ve onun manevi olgunluğa ulaştırılmasıdır. Bu amaç doğrultusunda yetiştirilen her mürid, Türk Kültür Tarihinde, kendi başına bir değer olmuştur. Yesevi düşüncesinin temsilcilerinin konu, kavram, anlayış ve anlatım tarz ve yöntemleri ile ortak kültür içinde oldukları aşikârdır.
Ahmet Yesevi’nin düşünce sistemini çok iyi anlayabilmemiz için, Eski Türk Düşüncesini ve onun İslâmi düşünce ile birleştiği noktaları iyi bilmek lazımdır. Bu girişim, Türk Düşünce tarihindeki pek çok gerçekleri kavramamıza vesile olacaktır. Eski Türk Düşüncesi İslâm dini dışında, Zerdüştilik, Budizm, Manizm, Mahizm ve Hıristiyanlık gibi dinlerle temas etmişse de kalıcı bir birliktelik ile devamlılık sağlanamamıştır. Eski Türk Düşünce sistemi sadece İslâm ile kaynaşma ve bütünleşme gerçekleştirmiştir. Eski Türk Düşünce sisteminin esas zeminini teşkil eden “Eski Türk Dini” milli dinler kategorisine dahildir.”
Haftaya devam edeceğiz.