Prof.Dr. Halil İnalcık’ın, “Rönesans Avrupası” adlı (Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları – 2011) kitabından alıntılar yapmaya devam edelim.
“14.yüzyılın ikinci yarısında, Avrupa’da başladığını gördüğümüz büyük maddi ve manevi değişikliklerin en önemli sonucu, Avrupalıların dünyaya yayılışıdır. …Bu yayılış, her ne kadar rastlantı olarak görülse de, çok önemli bir sonucu Amerika’nın keşfi olmuştur.
Ticari yaşamın yoğunluk kazanması, alışverişin artması paranın esası olan kıymetli maddelere isteği de artırmıştı. Bu madenlerin gereksinimini karşılayamaması ve değerli madenlerin azlığı yüzünden 15.yüzyıl sonlarında fiyatlar, olağanüstü bir düşüş göstermişti. …İşte bu para kıtlığı ve kıymetli maden arama gereksinimi de keşiflerin başlıca ekonomik sebeplerinden birini oluşturuyordu.
Bugün genellikle reddedilen bu görüşe göre, Osmanlılar Yakındoğu ülkelerini ele geçirince Doğu ticaret yolları kapanmış ve ticaret çöküşe yüz tutmuş, Batılılar yeni yollar aramak zorunda kalmışlardır. Dolayısıyla bu da yeni keşiflere yol açmıştır. Batılıları, Asya’ya yeni yollar aramaya yönelten asıl neden yukarıda gösterdiğimiz ekonomik nedenlerdir. Fakat Kolomb, Osmanlılara karşı Çin’deki Grand Can’ı (Han) harekete geçirmek üzere yola çıkmıştı. 1492’de Kraliçe Isabella bunun için ona para ve gemi verdi. Unutulmamalıdır ki, 12.yüzyıldan beri Avrupa, Moğollarla İslâm’a karşı ittifak arayışında idi.
Flandre Hanedanının 1384’te erkek kolu son bulunca son dukanın kızı, Bourgogne dukası ve Fransız kralının kardeşi Cesur Philippe (Philippe Le Hardi) ile evlenmişti. Bourgogne dukası Cesur Philippe, Türkler İstanbul’u ele geçirince 1454’te Avrupa’da bir haçlı seferi hazırlayarak Hıristiyan dünyasının başına geçmek istiyordu.
Türkler Otranto’da 13 ay kaldılar ve ancak Ferdinand, Fatih Sultan Mehmed’in ölümü (1481) üzerine meydana gelen kargaşadan yararlanarak Türkleri yerinden etmeye cesaret edebildi. Otranto fatihi Ahmet Paşa büyük bir ordu ile yola çıkıp İtalya fütuhatını tamamlamak üzere Rumeli’ye gitmişti, Fatih’in ölümü üzerine bu proje suya düştü.
Memluklerden sonra Mısır’a yerleşen Osmanlılar, Portekizlilere karşı daha ciddi, fakat biraz geç kalmış bazı girişimlerde bulunmuşlardır. Her şeyden önce Portekizliler, Haçlı ruhundan kurtulamamışlardı. Cava Sultanı Alaeddin’in gönderdiği bir elçi heyetine karşı Kanuni Sultan Süleyman’ın bu ülkeye bir donanma ile Türk topçuları gönderdiği ve bunların oraya yerleştikleri belgelerle kanıtlanmıştır. Yalnız Müslümanlar değil, Portekiz saldırısına uğrayan Hind racaları da Osmanlı padişahını tek sığınacak yer olarak görüyorlardı.
Hadım Süleyman Paşa 72 gemiden ve 20.000 kişilik mürettebattan oluşan donanmasıyla Haziran 1538’de Hindistan’a doğru hareket etti. Osmanlıların en önemli kazancı, Portekizlilerin Kızıldeniz’e ve Arabistan’a saldırılarına karşı ileri karakol konumunda olan Aden’in alınması olmuştur.
Kolomb, Osmanlılara karşı Çin İmparatorunu harekete geçirmek talimatıyla yolda idi. Kolomb, “Hindistan amirali” unvanı ile (1493) bu ikinci seyahatinde… Antil Adalarını buldu. Üçüncü seyahatinde (1498) doğrudan doğruya Amerika kıtasını, Venezüella (yani Küçük Venedik) adını verdikleri bölgeyi keşfettiler. Fakat bunu ada sanıyorlardı. Bu seyahatinde Amerigo Vespucci eşlik etmişti. 1507’de Martin Waldscennler adında bir matbaacı, Yeni Dünya’ya bu kâşifin, Amerigo’nun adını vermeyi düşündü. Böylece Amerigo adı yayıldı. …1519-1522’de Magellan’ın daima batıya giderek dünyayı dolaşması bu iddiayı apaçık kanıtladı. Artık yeni bir kıta keşfedildiğine kuşku kalmamıştı. Aynı zamanda Magellan, Kolomb’un ilk düşüncesini gerçekleştirmişti. Batı yönünden giderek Hindistan’a varmış bulunuyordu. Fakat bu yolun çok uzun olduğu anlaşıldı.
Fransa kralı VIII.Charles …Kral ve etrafındaki kişilerin yüreğinde, Türk-Müslüman tehlikesini önlemek, Osmanlıları yenerek Bizans’ı diriltmek, Kudüs’ü almak gibi büyük emeller yatıyordu. …Papalar Osmanlı tehlikesi belirdiğinden beri bütün Avrupa hükümdarlarını haçlı seferine kışkırtıyorlardı.
Bu durum, Türklerden daha çok İtalya’yı tehdit etmekteydi. Charles, önce İtalya’ya inmeyi, oradan Arnavutluk’a geçip Balkanlar’ı ve İstanbul’u almayı ve Kudüs’e gitmeyi tasarlıyordu. Bu sırada Osmanlı tahtı varislerinden Cem Sultan’ın Avrupa’da bulunması bu projeyi kolaylaştıracaktı. Cem Sultan, bu sırada Papa’nın yanında bulunuyordu. …Fakat Gian Galeazzo, Napoli kralının yeğeni ile evlendi. Charles’ın ordusu o dönemde Avrupa’nın en güçlü ordusuydu. Bu devirde Osmanlı ordusu bu bakımdan daha mükemmel bir durumdaydı.
Papa, Cem Sultan’ı ve metresini güvenli bir yere gönderdi, kendisi de Venedik’e kaçmayı düşünüyordu. Bütün Hıristiyan hükümdarlar, Osmanlı padişahına mektuplar yazarak işgalcilere karşı yardım istediler. Fakat bir sonuç getirmedi. Ancak Fransız dostu olan kardinaller kral ile anlaşabildi. Kral Napoli’ye hareket etmeden önce Papa’dan Napoli Krallığı’nı, Saint-Angelo Kalesi’ni ve Cem Sultan’ı istedi. Fransız kralına teslim edilen, Fatih’in şair ve bahtsız oğlu Cem Sultan, kralın yanında Napoli’ye varmadan öldü. Çünkü Papa tarafından zehirlenmişti.
İtalyan siyasetinin merkezi her zaman Venedik idi. …Cem Sultan’ın ölümü Türklere karşı haçlı seferi girişimini zaten suya düşürmüştü. Charles, Cem’in ölümünü saklamak istediyse de, bunu haber alan Venedik, II.Bayezid’e haberi müjdelemekte gecikmedi. …Bu sırada, Maximilian, oğlu Philippe ile İspanya kralının kızını evlendirmeye muvaffak olmuş, bu şekilde iki hanedan siyasi ittifakı ailevi bağlılıkla kuvvetlendirmişlerdi. …Bu sırada İtalyanların “Koca Kafa” dedikleri Charles da basit bir kaza sonucunda öldü. (1498)
Kral Maximilian’ın torunu Karl’a (sonraları V.Karl, Şarlken) kızı Claude ve onun çeyizi olarak Bourgogne, Bretagne ve Blois kontluklarını verecekti. (Eylül 1504) …Bu sebeple evlilik projesi hayata geçirilemedi. Bu durum karşısında Venedik, 1502’de Türklerle süren uzun savaşa son vermiş ve barış antlaşması imzalanmıştı.
Üstelik İngiliz kralı VIII. Henry kız kardeşinin Fransa kralı ile evlenmesine izin vererek Fransa ile barışıyordu. Aynı antlaşmaya göre yeni İspanya kralı, Fransa kralının kızı Louis ile evlenecek ve Napoli’yi onun çeyizi olarak alacaktı. O, Charles’ı, Türklere karşı direnebilecek tek kuvvetli Alman hükümdarı olarak gösteriyordu… Karl, Türklere karşı giriştiği savaşlarda bu ümidi doğrulamıştır. 1519 İmparatorluk seçiminden sonra Avrupa’nın kuvvetlerini Osmanlı Türkleri üzerine yöneltmeyi düşleyen Şarlken’in ve Papa’nın, dinî ayrılık sonunda ümitleri suya düşmüştür.
15. ve 16.yüzyıllar Avrupa’sı, Ortadoğu’nun büyük politik-ekonomik gücü Osmanlı’yı hesaba katmadan anlaşılamaz. Aynı zamanda Osmanlı, Fransa ile ittifak sayesinde, politik bakımdan fiilen Avrupa Devletler Sistemi’nin vazgeçilmez aktif bir üyesi olmuştur.”