3 Ocak 2012 tarihinde TODAİE’nin 2011-2012 dönemi “Kamu Yönetimi - Örgütlenme” başlıklı (hazırlayanlar Ahmet Saygı ve Mehmet Rüşen) bir raporu yayınlanmıştı. 27 sayfalık raporun bazı bölümlerini kısaltarak sizlerle paylaşmak istiyorum.
“Kamu yönetiminde örgütlenme, kamu hizmetleri için gerekli olan araç ve imkânları bir düzende toplamak, yetki görev ve sorumlulukları belirleyerek bir yapı oluşturmak demektir. Örgütlenmenin iki temel amacı bulunmaktadır. Bu amaçlardan birincisi, devletin üstlendiği görevlerin ve fonksiyonların, verimli ve etkin bir şekilde yürütülmesini sağlamaktır. Örgütlenmenin ikinci amacı, yönetim birimlerinin, siyasal ve yargısal yönden denetlenmesini sağlamak için yetki ve sorumluluk alanlarının belirlenmesidir. (Eryılmaz, 2010:69)
Devlet iki esasa bağlı olarak örgütlenmeye gider. Bunlardan biri, genel nitelikteki kamu hizmetlerine ilişkin politika, karar ve yürütme fonksiyonlarının merkezi hükümetin emir ve komutası altındaki organlar tarafından yerine getirilmesidir. Buna ''merkezden yönetim'' denilir. Diğeri ise bölgesel ya da yerel nitelikteki fonksiyonların merkezi idarenin dışındaki bölge ve yerleşim birimlerinde oluşturulan özerk birimlerce yürütülmesidir. Buna da "yerinden yönetim" adı verilmektedir.
Bir kuruluşta görev, yetki ve sorumlulukların iyi bir biçimde dağıtılması ve belirlenmesi, ancak iyi örgütlenme sayesinde olur. Personel arasındaki, üst astlar arasındaki ilişkiler örgüt şemalarında açık olarak görülebilir. Çalışanlar kimden emir alacaklarını ve kimlere emir vereceklerini daha iyi bilirler. Sorumlu arandığında sorumlu kişiler bulunur.
Yöneticinin görevleri: 1.Planlama: Örgütsel amaç ve hedeflerin ve bunlara nasıl, hangi yöntemlerle ulaşılacağının belirlenmesi ile ilgilidir. 2.Örgütleme: Bütün yöneticiler bir örgütün çatısı altında, bir örgüt çerçevesinde çalışırlar. Bir yönetici örgütlenme ilkelerini tam anlamıyla kavramak ve örgüt yapısının ihmal edilemeyecek hayati bir önem taşıdığının bilincinde olmak zorundadır. 3.Yönlendirme: Sürekli bir işlev olup karar verme ve kararları özgül genelge ve talimatlarla somutlaştırarak örgütün, kuruluşun lideri olarak hizmet etmektir. Yönlendirme çalışanlar arasında iş birliğini ve her örgüt çalışanının bedensel ya da zihni çabalarıyla örgüt amacına katkıda bulunmasını sağlamaktır. 4.Eşgüdümleme: Örgütün yaptığı işin çeşitli bölümlerini birbirleri ile ilişkilendirme görevidir. Eşgüdümleme yöneticinin önemli görevlerinden biridir. Çünkü örgütsel amaçlara ulaşmak çok sayıda insanın katkısıyla gerçekleşeceğinden detaylı bir iş bölümüne gerek vardır.
Yöneticilerin Sorumlulukları: Bakanlığın her kademedeki yöneticileri, görevlerini mevzuata, stratejik plan ve programlara, performans ölçütlerine ve hizmet kalite standartlarına uygun olarak yürütmekten üst kademelere karşı sorumludur.
Yetki Genişliği; Merkezi idare, karar alma ve yürütmeye ilişkin bazı yetkilerini, kendi hiyerarşisi içinde yer alan alt birimlerin başındaki yöneticilere aktarmaktadır. Yetki genişliği, merkezi idarenin üstlendiği fonksiyonların daha verimli ve etkin bir şekilde yürütülmesi amacıyla geliştirilmiştir. 1.Fonksiyonel yetki genişliği, bir kamu kurumunun karar alma ve yürütmeye ilişkin bir kısım yetkilerinin, kendi birimleri içindeki alt kademedeki yöneticilere verilmesidir. 2.Coğrafi yetki genişliği, merkezi idarenin karar alma ve yürütmeye ilişkin bazı yetkilerinin taşradaki birimlerinin yöneticilerine verilmesidir. Yetki devri ise; Bakan, Müsteşar ve her kademedeki Bakanlık yöneticileri, sınırlarını açıkça belirtmek ve yazılı olmak kaydıyla, yetkilerinden bir kısmını alt kademelere devredebilir.
Milli Eğitim Bakanlığının 14.09.2011 tarih ve 28054 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 190 numaralı Kanun Hükmünde Kararname ile (652 sayılı KHK olacak) Teşkilat ve Görevleri ile ilgili yeni bir yapılanmaya gitmiştir. Bu kararname ile bakanlığın içerik olarak ana ve yardımcı hizmet birimleri kaldırılmış olup tek bir çatı altında “hizmet birimleri” adı altında toplamıştır. Bu arada genel müdürlüklerin bir kısmının kapsam olarak birbirlerine yakın olanların birleştirilmesi gerçekleştirilmiştir. Bazı genel müdürlüklerin adı değişmiş olup ihtiyaca bağlı olarak yeni genel müdürlükler oluşturulmuştur. Bu düzenlemeler kapsamında teşkilat yapısı ilk değişen bakanlık Milli Eğitim Bakanlığı olmuştur.
Milli Eğitim Bakanlığı, 180 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile (652 sayılı KHK olacak) teşkilat yapısı ve görevleri yeniden tanımlanmıştır. Yapılan bu değişiklik Resmi Gazete yayımlanana kadar kamuoyunun bilgisine sunulmamıştır. Bakanlık merkez ve taşra teşkilatında çalışan kişiler bile bu değişikliklerden haberdar edilmemiştir. Yapılan düzenlemede birimlerin ayrıntılı görev tanımları yapılmamıştır. Kamuoyunun tartışmasına sunulmayan bu KHK’de birçok eksiklik bulundurmaktadır. Bu eksiklikler bakanlık makamı tarafından yayımlanacak bir düzenlemeyle detaylandırılmasına gerek duyulacaktır.
Bakanlığın görev tanımları güncelleştirilmiş ve yeniden tanımlanmıştır. Bakanlık birimlerinin 1984 tarihli 3046 sayılı Bakanlık Teşkilatlarını gösteren genel kanun hükümlerinden farklı bir şekilde düzenlenmiştir. Düzenleme Ana Hizmet Birimleri ve Yardımcı Hizmet Birimler kaldırılmış olup Hizmet Birimleri şeklinde 19 birim olarak düzenlenmiştir. Düzenlemeler oldukça faydacı bir şekilde yapılmaya çalışılmıştır.
Bakanlıkların teşkilatları değiştirileceği zaman değişiklik metninin kamuoyu ile paylaşılması ve tartışmaya açılması gerekmektedir. Aksi takdirde düzenlemedeki eksiklikler görülememekte ve uygulama safhasında sorunlarla karşılaşılmaktadır.”
Raporun tamamını okudum, ancak beğendim diyemem. KHK numaralarının yanlışlığı, cümlelerin bozuk olması; ben de, sanki acele ile hazırlanmış gibi bir intiba uyandırdı. Raporda, dolaylı da olsa bundan önceki iki yazımda bahsettiğim sorunlara birazcık değinilmiştir. Raporu hazırlayanları tanımıyorum ama genç olduklarını zannediyorum. Bu arkadaşların ve/veya kurum dışından birilerinin, MEB’nı değerlendirmeleri ne derece sağlıklıdır: Tartışma konusudur. İfadelerimden gençleri beğenmediğim anlamı çıkarılmasın, bir tespit yapıyorum. Gençler ne kadar taze bilgilere sahip olurlarsa olsunlar veya ne kadar başarılı olurlarsa olsunlar, bir kurumu değerlendirmek için; o kurumun kültürünü, birikimlerini, tecrübelerini bilmeleri de çok önemlidir. O zaman daha sağlıklı değerlendirme yapabilirler. Anadolu’da bir tabir vardır: “Bekara avrat boşamak kolay” diye... Bekar olan birisine evliliği, eşler arası (karı-koca) ilişkileri anlattırmak gibi bir şey…
Her resmi kurum, aynı zamanda bir örgüt (teşkilat) sayıldığına göre; teşkilat merkezinin güçlü olması taraftarıyım. Bu güçlülük, orada çalışanların ve özellikle yöneticilerin; bilgili, tecrübeli, ehliyetli, liyakatli kişiler olması ile mümkündür. Örgüt merkezde güçlü bir yapıya sahipse, diğer kolları da güçlü olur. Bunu sağlayacak olan da, öncelikle etkin ve yetkin yöneticilerdir. MEB merkez teşkilatı bugün çok zayıftır. Hatta taşra kuruluşları üzerinde de etkisi yoktur. Yöneticilerden kaynaklandığını düşündüğüm bir laçkalık, laubalilik, boşvermişlik, nemelazımcılık, disiplinsizlik hâkimdir. Herkes başına buyruk! Kurum kültürü kalmadığı gibi, kurum disiplini de kalmamıştır. Disiplin tabirini; baskı anlamında kullanmıyorum, tertip düzen anlamında kullanıyorum. Biliyorsunuz, disiplin kelimesini akademisyenler çok kullanırlar: “Ben … konuda disiplin aldım” derler!..
MEB, 18 milyon öğrencimizin ve ülkemizin geleceğine yön veren bir bakanlık!.. Eğitimin bugünkü durumunu dikkate alarak cevap bekliyorum: Sizce iyi yönetiliyor mu?..