Erdoğan Hançerlioğlu Ülkücü Gazeteciydi. MHP Kartal İlçe Başkanlığı yapıyordu. Kartal merkezde bir çok kere bombalanan partinin kapsını bombalardan korunmak için çelikten yaptırmıştı. Ve tren istasyonuna yakın matbaası vardı. Ülkücü hareket için yayın yapıyordu. Midesini bu vatanın ekmeğiyle doyurup beynini kızıl emperyalizmin insanlık dışı fikirleriyle besleyen alçak katiller aldıkları idam fermanını 19 Şubat 1979 yılında uygulayama koydular zamanda kızıl emperyalizm uşaklarını her Ülkücünün öldürülmesine bir hak gözüyle bakıyorlardı. Vatanın bütünlüğünün tehlikede olduğunun farkında olan herkes siyasal parti olarak MHP’ yi; aktif hareket olarakta ÜLKÜ Ocakları’nı desteliyor ve ya aktif görev alıyordu. Ne kokar ne bulaşır olan "somun mücahitleri ve madde akıncıları" ise ülkücülerin oldukları her yerde "Ülkücülerin İslami Hassasiyetlerini kullanarak" güvenli bir şekilde yaşamaya ve alttan alta aleyhlerine yapılaşma çalıştığı günlerdi.
Sözde bu "madde mücahit ve akıncıları" camilerde namaz kılanların başlarında tesbihler parçalandığı günlerde "uslun uslu otur sessiz kal para kazan" anlayışıyla mücahitlik yapıyorlardı. Her tarafta Muhammedin piçleri diye bütün Müslümanlara karşı alçakça hakaret edilirken bile sesleri çıkmıyordu. Zaten 1974 yılında vatan hainleri mücahitlerin de ortak olduğu hükümet tarafından affedilmişleri. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde "sol tandanslı milli demokratik devrimci darbeci" Faruk Gürleri desteklediklerini ispatlamak için muska biçiminde yaparak vermişlerdi. Ülkücülerin her gün bir çok şehit verdikleri günlerdi. Yine o zaman bu somun mücahitleri "Kurta tapan faşistler vatan sizden ne bekler" sloganlarınların atıyorlardı. Yani İslami değerler uğruna, aziz ve kutsal saydığı bütün değerler için canını hiç tereddüt etmeden vermek için yarışan insanlara onların bulunmadığı yerlerde bu alçak sloganı utanmadan sıkılmadan ve Allahtan korkmadan söyleyebiliyorlardı. Ama onlar, kendilerini kızıl emperyalist baskılara, saldırılara karşı arkalarında emniyet içerisinde yaşamalarına rağmen bu saf ve tertemiz vatan evlatlarının aleyhine çalışmaktan geri durulmayan günlerdi.
Her Ülkücünün ölümü hak ettiği anlayışı küresel ve kızıl güçlerinin tetikçileri tarafından uygulanmaya konmuştu. Ortam çok rahattı. Pol-Derli polislerin koruduğu infaz timleri her tarafta faili meçhuller oluşturmaya başlamışlardı. Faili meçhul diyoruz çünkü CHP hükümetleri Emniyetteki bütün yetkileri Pol-Derli amirlere ve polislere vermişti. Ülkücü şehit edildiyse önce mutlaka onlar gönderiliyor ve ilk tutanaklar ona göre hazırlanıyordu. Katillerin bulunması için hiçbir gayret gösterilmiyordu. Bir çok Ülkücü şehit edilmesine rağmen CHP hükümetleri tarafından ülkücülerin katil ilan ediyor. Kimsenin can ve mal emniyeti yoktu. Bütün fabrikalara doldurulan sol militanlarca işgal edilmişti. Bütün Devlet kurumları ve Üniversiteler Ecevit’in göz yummasıyla işgal edilmişti. Her mahallede “Bir infaz ilan duvarı” oluşturulmuştu. Bu duvara ismi yazılan kişi mutlaka katlediliyordu. Ayrıca “Vatan ve Aydınlık Gazete’lerinde bir çok Ülkücünün adı halk düşmanı olarak bahsediliyor ve bu iki gazete de adı çıkan ülkücüler katlediliyordu. Öldürülecek kişilerin adlarını halk düşmanı olarak bu iki gazete tarafından ifşa ediyor ve alçaklar tarafın da infaz ediyordu.
İşte bu ortamda Gazeteci Erdoğan Hançerli Oğlu şehadetinden birkaç gün önce kaleme aldığı köşe yazısında “Bunlar hep böyle saldıracaklar, saldıracaklar çünkü biteceklerini biliyorlar, bunu bildikleri içinde ne zarar verirsek o kardır diyorlar…. Bu böyle süremeyecek. Öyle bir hareket geliyor ki, Anadolu toprağının bağrından çiçek fışkırıyor…Bu böyle devam edecek ve bütün Türk dünyasına yayılacak.. Birilerinin korkusu bu ..iman ordusunun hak ve hukuk anlayışına ayak uyduramayacaklar….Kimseden haraç alamayacaklar…Evet artık bu zulüm son dönemine girmiştir” demişti.
19 şubat 1979 tarihinde eşiyle birlikte arabasıyla eve dönerken THKP-C alçaklarca 2 araçtan açılan çapraz ateşe alınan Hançerlioğlu yaralandıktan sonra eşinin yapmayın diye yalvarmasına aldırış etmeden ateşe devam ederek Hançerlioğlunu şehit etmişlerdir.
Hür Söz Gazetesinin hem sahibi hem de yazarı olan Erdoğan Hançerlioğlu Kartal Hasan Ali Yücel Kültür Merkezine Kartallı bir Gazeteci olan Ülkücü Şehit Erdoğan Hançerlioğlu ‘nun resmi yok.
Abdi İpekçi, Uğur Mumcu, Hrant Dink, Metin Göktepe, Çetin Emeç, Bahriye Üçok gazeteciydi de, Erdoğan Hançerlioğlu, İlhan Egemen Darendelioğlu, Kemal Fedai Coşkuner, İsmail Hakkı Gerçeksöz neciydi? Gayri millî ideolojileri benimsememiş bu dört gazeteci, 1980 öncesinde sık, sık hedef gösterildi... Bu değerli Fikir ve Dava Adamları sürekli ötelendi, dışlandı, görmezden gelindi ve unutuldu açıkçası. “Basın şehidi” olmaya bile layık görülmediler.
O zaman giremediğimiz ve "Küçük Moskova" denilen kartala gizlice giderek onu matbasında ziyaret etmiştim. Orada tanıdığım aşırı solcu bir işçiyi görünce "Ağabey bu çocuğu burada neden çalıştırıyorsun" sorusunu sormuştum. Cennnet Mekan Rahmetli "Solcu olduğunu biliyorum ama bu çocukta bizim evladımız inşallah ülke gerçklerini görecektir" deme aeletini göstermiştir. Ama şehit edilmesinde bu çocuğun parmağı var mıdır bilinmez.
Yakinen tanıdığım ve tanışmaktan şeref duyduğum Erdoğan Hançerlioğlunun ve diğer cennet mekan gazetecilerimizin vereceğiniz uyduruk payelere hiçte ihtiyacı yoktur. Çünkü onlar Allah Yolunun hakiki davacılarıdır. Onların tek istekleri Allah’ın takdirini kazanmaktır.
Mehmet ARSLAN
Sözde bu "madde mücahit ve akıncıları" camilerde namaz kılanların başlarında tesbihler parçalandığı günlerde "uslun uslu otur sessiz kal para kazan" anlayışıyla mücahitlik yapıyorlardı. Her tarafta Muhammedin piçleri diye bütün Müslümanlara karşı alçakça hakaret edilirken bile sesleri çıkmıyordu. Zaten 1974 yılında vatan hainleri mücahitlerin de ortak olduğu hükümet tarafından affedilmişleri. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde "sol tandanslı milli demokratik devrimci darbeci" Faruk Gürleri desteklediklerini ispatlamak için muska biçiminde yaparak vermişlerdi. Ülkücülerin her gün bir çok şehit verdikleri günlerdi. Yine o zaman bu somun mücahitleri "Kurta tapan faşistler vatan sizden ne bekler" sloganlarınların atıyorlardı. Yani İslami değerler uğruna, aziz ve kutsal saydığı bütün değerler için canını hiç tereddüt etmeden vermek için yarışan insanlara onların bulunmadığı yerlerde bu alçak sloganı utanmadan sıkılmadan ve Allahtan korkmadan söyleyebiliyorlardı. Ama onlar, kendilerini kızıl emperyalist baskılara, saldırılara karşı arkalarında emniyet içerisinde yaşamalarına rağmen bu saf ve tertemiz vatan evlatlarının aleyhine çalışmaktan geri durulmayan günlerdi.
Her Ülkücünün ölümü hak ettiği anlayışı küresel ve kızıl güçlerinin tetikçileri tarafından uygulanmaya konmuştu. Ortam çok rahattı. Pol-Derli polislerin koruduğu infaz timleri her tarafta faili meçhuller oluşturmaya başlamışlardı. Faili meçhul diyoruz çünkü CHP hükümetleri Emniyetteki bütün yetkileri Pol-Derli amirlere ve polislere vermişti. Ülkücü şehit edildiyse önce mutlaka onlar gönderiliyor ve ilk tutanaklar ona göre hazırlanıyordu. Katillerin bulunması için hiçbir gayret gösterilmiyordu. Bir çok Ülkücü şehit edilmesine rağmen CHP hükümetleri tarafından ülkücülerin katil ilan ediyor. Kimsenin can ve mal emniyeti yoktu. Bütün fabrikalara doldurulan sol militanlarca işgal edilmişti. Bütün Devlet kurumları ve Üniversiteler Ecevit’in göz yummasıyla işgal edilmişti. Her mahallede “Bir infaz ilan duvarı” oluşturulmuştu. Bu duvara ismi yazılan kişi mutlaka katlediliyordu. Ayrıca “Vatan ve Aydınlık Gazete’lerinde bir çok Ülkücünün adı halk düşmanı olarak bahsediliyor ve bu iki gazete de adı çıkan ülkücüler katlediliyordu. Öldürülecek kişilerin adlarını halk düşmanı olarak bu iki gazete tarafından ifşa ediyor ve alçaklar tarafın da infaz ediyordu.
İşte bu ortamda Gazeteci Erdoğan Hançerli Oğlu şehadetinden birkaç gün önce kaleme aldığı köşe yazısında “Bunlar hep böyle saldıracaklar, saldıracaklar çünkü biteceklerini biliyorlar, bunu bildikleri içinde ne zarar verirsek o kardır diyorlar…. Bu böyle süremeyecek. Öyle bir hareket geliyor ki, Anadolu toprağının bağrından çiçek fışkırıyor…Bu böyle devam edecek ve bütün Türk dünyasına yayılacak.. Birilerinin korkusu bu ..iman ordusunun hak ve hukuk anlayışına ayak uyduramayacaklar….Kimseden haraç alamayacaklar…Evet artık bu zulüm son dönemine girmiştir” demişti.
19 şubat 1979 tarihinde eşiyle birlikte arabasıyla eve dönerken THKP-C alçaklarca 2 araçtan açılan çapraz ateşe alınan Hançerlioğlu yaralandıktan sonra eşinin yapmayın diye yalvarmasına aldırış etmeden ateşe devam ederek Hançerlioğlunu şehit etmişlerdir.
Hür Söz Gazetesinin hem sahibi hem de yazarı olan Erdoğan Hançerlioğlu Kartal Hasan Ali Yücel Kültür Merkezine Kartallı bir Gazeteci olan Ülkücü Şehit Erdoğan Hançerlioğlu ‘nun resmi yok.
Abdi İpekçi, Uğur Mumcu, Hrant Dink, Metin Göktepe, Çetin Emeç, Bahriye Üçok gazeteciydi de, Erdoğan Hançerlioğlu, İlhan Egemen Darendelioğlu, Kemal Fedai Coşkuner, İsmail Hakkı Gerçeksöz neciydi? Gayri millî ideolojileri benimsememiş bu dört gazeteci, 1980 öncesinde sık, sık hedef gösterildi... Bu değerli Fikir ve Dava Adamları sürekli ötelendi, dışlandı, görmezden gelindi ve unutuldu açıkçası. “Basın şehidi” olmaya bile layık görülmediler.
O zaman giremediğimiz ve "Küçük Moskova" denilen kartala gizlice giderek onu matbasında ziyaret etmiştim. Orada tanıdığım aşırı solcu bir işçiyi görünce "Ağabey bu çocuğu burada neden çalıştırıyorsun" sorusunu sormuştum. Cennnet Mekan Rahmetli "Solcu olduğunu biliyorum ama bu çocukta bizim evladımız inşallah ülke gerçklerini görecektir" deme aeletini göstermiştir. Ama şehit edilmesinde bu çocuğun parmağı var mıdır bilinmez.
Yakinen tanıdığım ve tanışmaktan şeref duyduğum Erdoğan Hançerlioğlunun ve diğer cennet mekan gazetecilerimizin vereceğiniz uyduruk payelere hiçte ihtiyacı yoktur. Çünkü onlar Allah Yolunun hakiki davacılarıdır. Onların tek istekleri Allah’ın takdirini kazanmaktır.
Mehmet ARSLAN