6528 sayılı kanunun 25. maddesi ile 652 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye eklenen Geçici 10 Madde’nin 8. Fıkrasında yer alan “Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla halen Okul ve Kurum Müdürü, Müdür Başyardımcısı ve Yardımcısı olarak görev yapanlardan görev süresi dört yıl ve daha fazla olanların görevi, 2013-2014 ders yılının bitimi itibarıyla başka bir işleme gerek kalmaksızın sona erer. Görev süreleri dört yıldan daha az olanların görevi ise bu sürenin tamamlanmasını takip eden ilk ders yılının bitimi itibarıyla başka bir işleme gerek kalmaksızın sona erer.” Denilmektedir. Anılan hükümlerin iptali amacı ile CHP tarafından Anayasa Mahkemesine, yürütmeyi durdurma talepli iptal davası açılmıştır. Anayasa Mahkemesi tarafından 11.06.2014 tarihinde yapılan görüşme sonucunda 6528 sayılı yasanın 22. maddeyle değiştirilen 652 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 37/8. Maddesi ve aynı yasanın 25. maddesi ile 652 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye eklenen geçici 10. maddenin (8) numaralı fıkrasının yürütmeyi durdurma talebinin reddine karar verilmiştir.
Verilen karar nihai olmayıp dava henüz esastan karara bağlanmamıştır. Kısacası; halen Anayasa Mahkemesinin ilgili kanun maddelerini iptal etme gibi bir ihtimali bulunmaktadır.
652 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye eklenen Geçici 10 Madde’nin 8. Fıkrası uyarınca görevleri sona erdirilenler için görevlerine son verilmelerinin gerekçesi olan yasa maddesi halen yürürlükte olduğundan süreç bu yönü ile devam edecektir.
Bilindiği üzere, Anayasa Mahkemesinin kararları geriye yürümemektedir. Yani; bir yasa maddesinin iptal edilmesi durumunda iptal kararı Resmi Gazetede yayımlanıncaya kadar geçen sürede bu maddeye bağlı yapılan işlemler Anayasa Mahkemesi tarafından verilen muhtemel bir yürütmeyi durdurma veya iptal kararından etkilenmemektedir.
Bu durumda Anayasa Mahkemesinin muhtemel iptal kararından yararlanabilmek için ilgililerin görevine son verilmesi işleminin ve bu işlemin dayanağı olan kanun maddesinin Anayasa’ya aykırılığı iddiası ile İdare Mahkemelerinde iptal davası açmaları gerekmektedir.
İdari dava açma süresi idari bir işlem varlığında söz konusu olmaktadır. Ancak; Milli Eğitim Bakanlığı tarafından okul müdürlerine görev sürelerinin sona erdiğine ilişkin herhangi bir bildirimde bulunmamıştır. Bir anlam Bakanlık ilgililerin dava açma haklarını ellerinden almak istemiştir. Bu durumda okul yöneticilerinin 2 dava açması isabetli olacaktır.
1-) İlk etapta Anayasa Mahkemesi tarafından verilecek muhtemel bir kararından faydalanmak isteyen kişiler görevlerine son verilmesi işleminin iptali için istemeleri halinde dava açabileceklerdir. Yasanın ilgili maddesinde “…görevi, 2013-2014 ders yılının bitimi itibarıyla başka bir işleme gerek kalmaksızın sona erer.” İbaresi sebebi ile her ne kadar kişilere tebligat yapılmamış olsa da veyahut fiilen görevlerine devam etseler de resmiyette bu kişilerin görevleri yasa hükmü ile 13.06.2014 tarinde sona ermiştir. Bu nedenle istedikleri takdirde yasa hükmünün Anayasa’ya aykırılığı iddiası ile dava açmaları mümkündür. Bu konuda dava açmak isteyen kişiler Adli Tatilin sona ermesinden sonraki 7 gün içinde dava açabilirler.
İLGİLİ DAVA DİLEKÇESİ
… NÖBETÇİ İDARE MAHKEMESİ BAŞKANLIĞINA
“Yürütmeyi Durdurma Taleplidir”
Anayasa’ya Aykırılık İddiası İçermektedir
DAVACI : Ad-Soyad TC NO:
Adres :…………………
DAVALI : Milli Eğitim Bakanlığı
T. KONUSU : …………….okulunda yürüttüğüm yöneticilik görevimin sona ermesi işleminin yürütmesinin durdurulması ve devamında iptali ile bu işlemin gerekçesi olan 14 Mart 2014 tarih ve 28941 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Millî Eğitim Temel Kanunu İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 22. Maddesiyle değiştirilen 652 Sayılı KHK’nın 37. Maddesinin (8) numaralı fıkrası ve aynı kanunun 25. maddesiyle 652 sayılı KHK’ya eklenen Geçici 10. maddesinin (8)numaralı fıkrasının ANAYASAYA AYKIRI olması nedeniyle somut norm denetimi yapılmak üzere dosyanın Anayasa Mahkemesine gönderilmesi talebimden ibarettir.
TEBLİĞ TARİHİ :../../2014
AÇIKLAMALAR : ………… İli ………… İlçesi …………………………………………okulunda Müdürü/ Müdür Başyardımcısı/Müdür Yardımcısı olarak görev yapmaktayken herhangi bir tebliğ yapılmaksızın 14 Mart 2014 tarih ve 28941 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Millî Eğitim Temel Kanunu İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 25. maddesiyle 652 sayılı KHK’ya eklenen Geçici 10. maddesinin (8) numaralı fıkrası uyarınca davalı idarece re’sengörevime son verilmiştir.Milli Eğitim Bakanlığınca görevimin son bulmasına ilişkin ayrıca bir kararname gönderilmesi gerekirken, en temel hakkım olan dava açma hakkının önüne geçilmesine yönelik olarak düzenleyici işlemden sonra tesis edilmesi gereken bireysel işlemler tesis edilmemiştir. Şöyle ki; anılan madde de yer alan“…görevi, 2013-2014 ders yılının bitimi itibarıyla başka bir işleme gerek kalmaksızın sona erer.” İbaresi sebebi ile her ne kadar tarafıma tebligat yapılmamış olsa da veyahut fiilen görevlerime devam etsem de resmiyette görevim yasa hükmü ile 13.06.2014 tarihinde sona ermiştir.
Görevime son verilmesi işleminin gerekçesi 14 Mart 2014 tarih ve 28941 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Millî Eğitim Temel Kanunu İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 22. Maddesiyle değiştirilen 652 Sayılı KHK’nın 37. Maddesinin (8) numaralı fıkrasında yer alan “Okul ve Kurum Müdürleri, İl Milli Eğitim Müdürünün teklifi üzerine, Müdür Başyardımcısı ve Yardımcıları ise Okul veya Kurum Müdürünün inhası ve İl Milli Eğitim Müdürünün teklifi üzerine Vali tarafından dört yıllığına görevlendirilir. Bu görevlendirmelerin süre tamamlanmadan sonlandırılması, süresi dolanların yeniden görevlendirilmesi ile bu fıkranın uygulanmasına ilişkin diğer usul ve esaslar yönetmelikle düzenlenir. Bu fıkra kapsamındaki görevlendirmeler özlük hakları, atama ve terfi yönünden kazanılmış hak doğurmaz." Düzenlemesine dayandırılmıştırve yine aynı kanunun 25. maddesiyle 652 sayılı KHK’ya eklenen Geçici 10. maddesinin (8) numaralı fıkrası “Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla halen Okul ve Kurum Müdürü, Müdür Başyardımcısı ve Yardımcısı olarak görev yapanlardan görev süresi dört yıl ve daha fazla olanların görevi, 2013-2014 ders yılının bitimi itibarıyla başka bir işleme gerek kalmaksızın sona erer. Görev süreleri dört yıldan daha az olanların görevi ise bu sürenin tamamlanmasını takip eden ilk ders yılının bitimi itibarıyla başka bir işleme gerek kalmaksızın sona erer.” hükmünü içermektedir.
Okul Müdürü/ Müdür Başyardımcısı/Müdür Yardımcısıkadrosuna atamamın yapıldığı zamanda yürürlükte olan mevzuat hükümleri uyarınca şartları taşımam hasebiyle atamam gerçeklemiştir.Mevzuat ile verilen yükümlülükler yerine getirilmiş ancak tamamen yasama organının tasarrufu ile kazanılmış olan hakkım elimden alınmıştır. İptale konu işlemin gerekçesi olan yasa maddesi birçok temel hukuk ilkesi ve anayasa tarafından koruma altına alınan bir çok hakkı ihlal etmektedir.
Ben ve benim gibi durumunda bulunan tüm Müdürler/Müdür Başyardımcıları/Müdür Yardımcıları idareye güven duygusu ile hareket etmiş ve bu güven çerçevesinde hayatına yön vermiştir.
Hukuki güvenlik ilkesi, hukuk kurallarında sık sık değişiklikler yapılarak hukuki istikrarı ve belirliliği yok eden kurallar ihdas edilmemesi, geriye yürüyen kuralların kazanılmış haklara dokunmadan bireylerin temel hak ve özgürlüklerini güvence altına alınmasını ifade eder. Söz konusu yasa hükmü açıkça temel hak ve özgürlüklerin ihlal edilmesidir.
İdarelerin genel düzenleyici işlemlerde değişiklik yapmada takdir yetkisini bulunduğu mutlaktır.Lakin değişiklik yapma sınırının "hukuki güvenlik ilkesi" ile de sınırlandırıldığı açıktır. Nitekim Anayasa Mahkemesinin 28.04.2011 tarih ve 2009/39E, 2011/68K sayılı kararın da aynen “(…)Anayasa’nın 2. maddesinde yer alan hukuk devleti, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, eylem ve işlemleri hukuka uygun olan, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, hukuk güvenliğini gerçekleştiren, Anayasa’ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan, yargı denetimine açık olan devlettir.
Hukuk devletinin sağlamakla yükümlü olduğu hukuk güvenliği ilkesi, hukuk normlarının öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de yasal düzenlemelerde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılan ve temel hak güvencelerinde korunan ortak değerdir.(…)” gerekçesi ile iptale konu yasanın anayasaya aykırılığı adeta ilan edilmektedir.
Hukuk devleti en kısa tanımıyla, “vatandaşlarının hukuki güvenlik içinde bulundukları, devletin eylem ve işlemlerinin hukuk kurallarına bağlı olduğu bir sistemi anlatır.”Hukuki güvenlik ilkesi ise, bir toplumda bireylerin bağlı oldukları hukuk kurallarını önceden bilmeleri, davranış ve tutumlarını bu kurallara göre güvenle düzene sokabilmeleri, başka bir ifadeyle ilgililerin hukuki durumun süreceğine olan inancı dolayısıyla hayal kırıklığına uğratılmaması anlamına gelir.Dolayısıyla hukuki güvenlik ilkesi, hukuk devletinin olmazsa olmaz koşuludur.Hukuk normunun kazanılmış hak ve/veya tamamlanmış işlemlere geriye dönük olarak uygulanması, bireylerin hukuki güvenliklerini hiçe sayacağından, bazı istisnai durumlar dışında hukuka aykırı olacaktır.Zira hukuki güvenliğin amacı ve hedefi, bireylerin temel hak ve özgürlüklerinin güvence altına alınmasıdır.
Anayasa'nın 2. maddesi, Türkiye Cumhuriyetinin nitelikleri arasında "Hukuk devleti" ilkesine de yer vermiştir. “Hukuk devletinin en önemli niteliğinden biri de "güvenilir" olmasıdır.” Hukuk devleti, Devletin bütün faaliyetlerinde hukukun egemen olduğu devlettir. Bu tür Devlette de "Hukuk güvenliği"ni sağlayan bir düzenin kurulması asıldır. Devlet, görevlerini yerine getirirken, "Hukuk devleti" niteliğini yitirmemeli, hukukun uygar ülkelerinde kabul edilen temel ilkelerini sürekli göz önünde tutmalıdır. Böyle bir düzende, "Devlete güven" ilkesi vazgeçilmez temel öğelerdendir.Devlete güven, hukuk devletinin sağlamak istediği huzurlu ve istikrarlı bir ortamın sonucu olarak ortaya çıkmaktadır.
İnsan haklarına saygılı ve bu hakları koruyan, adalete ve eşitliğe dayanan bir hukuk düzeni kurarak bu düzeni sürdürmekle kendini yükümlü sayan, tüm çalışmalarında hukuk kurallarına ve Anayasa'ya uyan, işlem ve eylemleri yargı denetimine bağlı olup toplum yaşamında, bireylerin haksızlığa uğratılmamasını ve mutluluğunu amaç edinen bir devleti biçimleyen hukuk devleti tanımını da devlete güven ilkesini de doğal olarak içerir. Devletin, yaptığı düzenlemelerle haksız bir edinim sağlaması ve kişilerin haksızlığa uğratılması kabul edilemez.
Anlaşılacağı üzere idareler tesis ettikleri işlemlerde istikrarlı, kazanılmış haklara saygılı, hukuki güvenlik ilkesine de uygun hareket etmek zorundadır. Bu şekilde kişilerin gelecekle ilgili plan, düşünce ve kararlarında mevcut hukuk kurallarına güvenerek hareket etmelerinin sağlanması gerekmektedir. İdarelerin, çalışanlarının mevcut hukuki düzenlemelere olan güvenini sarsacak işlemlerden sakınması gerekmektedir.
…kadrosunun haksız bir biçimde elimden alınması özlük haklarımın yanında mali anlamda da kayıp yaşamama neden olmaktadır.13.06.2014 tarihinden önce Müdürü/Müdür Yardımcısı iken ek derslerle en son aldığın aylık maaşı ortalama …………. TL’dir. Yönetici olma hakkım elimden alındığında ise maaşım ortalama ….……. TL’ye düşecektir.
Yasa koyucu yetki gaspı yaparak idarenin görev alanında olan atama işlemini yasa hükmü ile yapmış ve kuvvetler ayrılığı ilkesine aykırı davranmıştır.Davalı idare; yasa ile şahsımım yöneticilik görevini sona erdirilerek anayasamızca korunan hak arama hürriyetini ihlal etmiştir.
Bilindiği üzere Atama gibi bir bireysel idari işlem yasama organının sübjektif etkisi ile yürütme organları yok sayılarak yapılmıştır. Milli Eğitim Bakanlığı söz konusu işlemi ile hak arama hürriyetlimi de kısıtlamıştır.
Geleceğimizin en önemli teminatı olan nesillerimizi yetiştirecek okulları tecrübeli, bilgili ve birikimli okul yöneticileri olmadan yönetmek mümkün değildir.Böyle bir düşünceyi hayata geçirmek kaosa yol açtığı gibi eğitim sistemimizde de onarılmaz yaralar açacaktır. Bu durum, sadece eğitim faaliyetlerinin bozulmasına değil; aynı zamanda devlette de istikrarın zedelenmesine neden olacaktır.
Okul müdürleri, kurumun hafızası konumundadır. Bu kişilerin bu göreve getirilmesinde idarenin sınırız takdir yetkisinin olması, yapılan değişiklikte üstün kamu yararı söz konusu değildir.
Mesnetsiz bir şekilde “ben yaptım oldu” mantığı ile, milli eğitim kurumunun ve bu kurumun eğitim programından etkilenecek öğrencilerin ve yılların birikimi ile kurumsal hafızasına sahip birçok kişinin mağdur edilmesi kabul edilebilinecek bir durum değildir.
Önemle belirtmek isterim ki; Atama, “durum-işlem” kategorisinde yer alan tipik bir bireysel idarî işlemdir. Son dönemlerde, gerek kanun, gerekse kanun hükmünde kararnameler vasıtasıyla, atama ve benzeri işlemlerin doğrudan doğruya yasama organı tarafından tesis edildiği görülmektedir. Yasama organının kanun formunda idarî işlemler yapması; kuvvetler ayrılığı, yasama yetkisinin genelliği, hukuk devleti ve hak arama hürriyeti açısından çözülmesi gereken birçok meseleyi de beraberinde getirmektedir.Özellikle aşağıda sıraladığımız hükümlerin ruhuna ve lafsına bakıldığında iptali istenen yasa hükmünün anayasaya aykırı olduğu anlaşılacaktır. Şöyle ki;
Anayasanın “Başlangıç” bölümünde kuvvetler ayrılığına ilişkin “(…)Kuvvetler ayrımının, Devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmeyip, belli Devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı medeni bir işbölümü ve işbirliği olduğu ve üstünlüğün ancak Anayasa ve kanunlarda bulunduğu; (…)” ifadeleri yer almaktadır.
Anayasamızın 2.maddesi: “Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir.” Şeklindedir.
Anayasamızın 36.maddenin ilk fıkrasında: “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.” Denilmektedir.
Atama, muhatabını daha önceden düzenlenmiş bir hukukî duruma dâhil eden, mahiyeti icabı bireysel nitelikte bir işlem olarak bireysel işlemlerin bir alttürü olan “durum(şart, koşul)-işlem” in en tipik örneğidir. Devlet tasarrufları, genel-soyuttan özele-somuta doğru bir yelpaze hâlinde sıralanacak olursa, atama işleminin en uçta ve en somut tasarruflar arasında yer alacağı açıktır.Belirli yahut belirlenebilir bir muhataba yönelmesi ve onun özel durumunu doğrudan etkilemesi sebebiyle hiçbir genellik içermeyen böyle bir tasarruf, hem maddî açıdan hem de anayasa hükümleri açısından tipik bir idarî işlemdir.Doğal olarak yürütme kapsamındaki idarenin yetki alanı içerisindedir. Bu işlemin kanun formunda yapılması bütün şeklî kanunlarda rastladığımız istisnaî koşulların gerçekleşmesi dışında Anayasa’nın temel sistematiğine aykırılık teşkil eder. Yasamanın bu derece somut, özel ve bireysel bir yasa çıkarması, yürütmenin herhangi bir hukukî uyuşmazlıkta mahkeme kararı niteliğinde bir idarî işlem tesis etmesinden farklı değildir ve aynı ölçüde anayasal sisteme aykırıdır.
ORTADA ŞEKLÎ KANUN FORMATINI HAKLI KILACAK HİÇBİR SEBEP OLMADIĞINA GÖRE, SOMUT OLAYDA ATAMA İŞLEMİNİN BİR YASA İLE YAPILMASI, KUVVETLER AYRILIĞI PRENSİBİNİ BENİMSEYEN ANAYASA’NIN RUHUNA VE YUKARDA SIRALANAN MADDELERİN İFADE ETTİĞİ MÂNÂYA AYKIRIDIR.NİTELİK BAKIMINDAN İDARÎ İŞLEM OLDUĞU AÇIK OLAN ATAMA İŞLEMİNİN DOĞRUDAN KANUNLA YAPILMASI, İŞLEMİN YARGISAL DENETİMİNİ ZORLAŞTIRMAKTA VE DOLAYISIYLA HAK ARAMA ÖZGÜRLÜĞÜNÜ KISITLAMAKTADIR.
Nitekim, Anayasa Mahkemesinin 06.04.2006 tarih ve 2003/112 E. 2006/49 K. Sayılı kararında da iptale konu yasa metni ile benzer bir amaca hizmet eden başka bir yasa hükmü aşağıdaki gerekçe ile iptal edilmiştir. “(…)Anayasa'nın 2. maddesinde, "Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir" denilmektedir.
Cumhuriyetin nitelikleri arasında yer alan hukuk devleti, bütün işlem ve eylemleri hukuka uygun, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdürmekle kendini yükümlü sayan, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan, Anayasa'ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, yargı denetimine açık, yasaların üstünde yasa koyucunun da uymak zorunda olduğu Anayasa'nın ve temel hukuk ilkelerinin bulunduğu bilincinde olan devlettir. Kişilere hukuk güvenliğinin sağlanması da hukuk devletinin ön koşullarındandır.(…)” , “(…)Hukuk devletinde yasaların ilke olarak genel, soyut ve nesnel olmaları gerektiğinden bir statüye atanmış olan kişilerin bu hukuki statüde bir değişiklik olmaksızın hukuk güvenliklerini ihlal edecek biçimde yasama tasarrufunda bulunulması Anayasa'ya aykırılık oluşturur. Bu nedenle genel, soyut ve nesnel olma özellikleri taşımayan itiraz konusu kural hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmamaktadır.
Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında da, "Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir." denilmektedir.
Başkan dışındaki Kurul üyelerinin görevlerine yasa ile son verilmesi, bu üyelerin yasama tasarrufuna karşı dava açma hakları bulunmadığından hak arama özgürlüklerini ortadan kaldırmak suretiyle yargı denetimini engellemektedir.
Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa'nın 2. ve 36. maddelerine aykırıdır.”
Keza, Anayasa Mahkemesinin 04.02.2010 tarih ve 2007/97 E. 2010/32 K. Sayılı kararında yukarıdaki gerekçeye ilave olarak “yasa kuralına karşı ilgililerin dava açma haklarının bulunmaması, hak arama özgürlüğünün kullanılabilmesine engel oluşturmakta ve kişilerin hukuk güvenliğini ihlal etmektedir.” gerekçesi ile başka bir yasa hükmü iptal edilmiştir.
Anayasa mahkemesinin bu kararı gereğince ve Anayasamızın başlangıç hükümleri, 2.maddesi, 36.maddesi gereğince söz konusu yasa Anayasamıza aykırılık taşımakta ve bu yönüyle de kanunlar hiyerarşisine de aykırılık teşkil ederek iptali gerekmektedir.
Tüm bu anlatılanlara ek olarak;Söz konusu madde mevcut görevli olanların da görevine son vererek kazanılmış hakları yok saymıştır. Düzenleme kanunun yürürlüğe girmesinden sonra göreve başlayanlar için hüküm ifade etmeli; maddenin yürürlüğe girdiği tarihte benim gibi mevcutta idarecilik görevini yürütenlerin kazanılmış haklarını korumak adına hüküm ifade etmemeliydi. Nitekim Anayasa Mahkemesi üyelerinin görev sürelerine ilişkin 2010 yılında Anayasa referandumu ile T.C. Anayasasının 147. maddesinde değişiklik yapılmış ancak söz konusu değişiklik, değişiklikten önce görev yapanlar için hüküm ihtiva etmeyerek; değişiklikten sonra Anayasa Mahkemesi üyesi olanlar için geçerli olmuştur.
Anayasa'nın 147. maddesinde değişiklik getiren 7/5/2010 tarih ve 5982 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik yapılması Hakkında Kanun'un 12 Eylül 2010 tarihinde yapılan halkoylamasıyla kabul edilmesiyle birlikte Anayasa Mahkemesinin üyelerin görev süresi yeniden düzenlenmiştir. Bu Anayasa değişikliğinin ardından kabul edilen 30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun ile de Anayasa Mahkemesinin çalışma usul ve esasları yeniden belirlenmiştir.
2010 Anayasa değişikliğinden önce Anayasa mahkemesi üyeleri 65 yaşını doldurunca emekliye ayrılırlardı ve bu yaş sınırının dışında görev süresi ile ilgili bir sınırlandırma söz konusu değildi. Ancak, değişiklik ile birlikte Anayasa Mahkemesi üyelerinin görev süresi on iki yıl ile sınırlandırılmış; üyelerin yeniden seçilememesi esası da getirilmiştir. Ancak burada önemli olan nokta; bu değişikliğin değişiklik sonrası göreve başlayanlar için hüküm ifade etmesidir. Davaya konu düzenlemede de bunun yapılması gerekirken; kazanılmış haklarımın yok sayılması hukuka ve Anayasamıza aykırılık arz etmektedir.
Yukarıda arz ile izahına çalıştığımız nedenlerle Anayasamıza aykırı olan dava konusu yasanın Anayasa’ya uygunluk denetimi yapılmak üzere Yüksek Mahkemeye gönderilmesini saygılarımla arz ve talep ederim.
SONUÇ VE TALEP :Yukarıda arz ile izahına çalıştığım ve mahkemenin re’sen gözeteceği sair hususlar nedeni ile;
1)…………….okulunda yürüttüğüm yöneticilik görevimin sona ermesi işleminin yürütmesinin durdurulması ve devamında iptali ile bu işlemin gerekçesi olan 14 Mart 2014 tarih ve 28941 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Millî Eğitim Temel Kanunu İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 22. Maddesiyle değiştirilen 652 Sayılı KHK’nın 37. Maddesinin (8) numaralı fıkrası ve aynı kanunun 25. maddesiyle 652 sayılı KHK’ya eklenen Geçici 10. maddesinin (8)numaralı fıkrasının ANAYASAYA AYKIRI olması nedeniyle somut norm denetimi yapılmak üzere dosyanın Anayasa Mahkemesine gönderilmesine,
2)Tüm yargılama harç ve masraflarının karşı yan üzerinde bırakılmasına karar verilmesi hususunda gereğini arz ile talep ederim.
Ad-soyad
2-) Müdürlükte dört yıllık görev süresini dolduranlar Ek-1’de yer alan Görev Süreleri Uzatılacak Eğitim Kurumu Müdürleri Değerlendirme Formu üzerinden değerlendirilmiştir. Ek-1’de yer alan Form üzerinden yapılan değerlendirme sonucunda 100 üzerinden 75 ve daha üstü puan almaları halinde, il millî eğitim müdürünün teklifi üzerine valinin onayı ile görev süreleri uzatılacaktır. Ancak; 100 üzerinden 75 puandan düşük alan kişilerin görev süreleri uzatılmamıştır. Bu durumda ilgili kişilerin öncelikle Ek-1 Değerlendirme formunun Bilgi Edinme Hakkı Kanunu çerçevesinde idareden istenilmesi (Dava açmak için puan sonuç belgesi de yeterlidir.)ve akabinde bir an evvel konuyu idari yargıya taşımaları gerekmektedir.
İDARİ DAVA DİLEKÇESİ
…………….İDARE MAHKEMESİ BAŞKANLIĞINA
“Yürütmeyi Durdurma Taleplidir”
DAVACI :Ad-SoyadT.C.No:………….
Adres:………………..
DAVALI :………….Valiliği
T.KONUSU :Millî Eğitim Bakanlığına Bağlı Eğitim KurumlarıYöneticilerinin Görevlendirilmelerineİlişkin Yönetmeliğin ekinde yer alan “Görev Süreleri Uzatılacak Eğitim Kurumu Müdürleri Değerlendirme Formu” gereğince yapılan değerlendirme sonucunda ………….puan alarak başarısız sayılma işlemim ve bu sebeple Müdür olarak görev yaptığım …………..okulda görev süremin uzatılmaması işleminin yürütmesinin durdurulması ve devamında iptali talebinden ibarettir.
T.TARİHİ :……………..
AÇIKLAMALAR :.........okulunda müdür olarak görev yapmakta iken 14 Mart 2014 tarih ve 28941 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Millî Eğitim Temel Kanunu İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 25. maddesiyle 652 sayılı KHK’ya eklenen Geçici 10. Maddesinde yapılan değişiklik ile birlikte görevim sona erdirilmiştir. Anılan yasa maddesinde “Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla halen Okul ve Kurum Müdürü, Müdür Başyardımcısı ve Yardımcısı olarak görev yapanlardan görev süresi dört yıl ve daha fazla olanların görevi, 2013-2014 ders yılının bitimi itibarıyla başka bir işleme gerek kalmaksızın sona erer. Görev süreleri dört yıldan daha az olanların görevi ise bu sürenin tamamlanmasını takip eden ilk ders yılının bitimi itibarıyla başka bir işleme gerek kalmaksızın sona erer.” hükmünü içermektedir.
Millî Eğitim Temel Kanunu İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 22. Maddesiyle değiştirilen 652 Sayılı KHK’nın 37. Maddesinin (8) numaralı fıkrasında “Okul ve Kurum Müdürleri, İl Milli Eğitim Müdürünün teklifi üzerine, Müdür Başyardımcısı ve Yardımcıları ise Okul veya Kurum Müdürünün inhası ve İl Milli Eğitim Müdürünün teklifi üzerine Vali tarafından dört yıllığına görevlendirilir. Bu görevlendirmelerin süre tamamlanmadan sonlandırılması, süresi dolanların yeniden görevlendirilmesi ile bu fıkranın uygulanmasına ilişkin diğer usul ve esaslar yönetmelikle düzenlenir. Bu fıkra kapsamındaki görevlendirmeler özlük hakları, atama ve terfi yönünden kazanılmış hak doğurmaz." Denilmektedir.
Anılan değişiklik ile birlikte Okul ve Kurum Müdürleri, İl Millî Eğitim Müdürünün teklifi üzerine, Müdür Başyardımcısı ve Yardımcıları ise Okul veya Kurum Müdürünün inhası ve İl Millî Eğitim Müdürünün teklifi üzerine Vali tarafından dört yıllığına görevlendirilecektir. Bu görevlendirmelerin süre tamamlanmadan sonlandırılması, süresi dolanların yeniden görevlendirilmesi ile bu fıkranın uygulanmasına ilişkin diğer usul ve esaslar ise 10 Haziran 2014 tarihli Resmi Gazetede Milli Eğitim Bakanlığına Bağlı Eğitim Kurumları Yöneticilerinin Görevlendirilmelerine İlişkin Yönetmelik ile belirlenmiştir. Yayımlanan yönetmelik ile birlikte yapılacak görevlendirme işlemlerinin takvimi ve usulüne ilişkin kılavuz da yayınlanmış ve süreç başlamıştır.
10 Haziran 2014 tarihli Resmi Gazetede Milli Eğitim Bakanlığına Bağlı Eğitim Kurumları Yöneticilerinin Görevlendirilmelerine İlişkin Yönetmeliğin Müdürlük görev süresinin uzatılması başlıklı 15/1. Maddesinde Görev sürelerinin uzatılmasını isteyen müdürler elektronik ortamda başvuruda bulunur. Müdürlükte dört yıllık görev süresini dolduranlar ile görev yaptıkları eğitim kurumunda sekiz yıllık görev süresini dolduran müdürler, Ek-1’de yer alan Görev Süreleri Uzatılacak Eğitim Kurumu Müdürleri Değerlendirme Formu üzerinden değerlendirilir.” Denilmektedir.
Yine yönetmeliğin Müdürlük görev süresinin görev yapılmakta olunan eğitim kurumunda uzatılması başlıklı 16/1. Maddesinde “Dört yıllık görev süresi sona eren müdürlerden halen görev yapmakta oldukları eğitim kurumundaki görevlerinin uzatılması için başvuruda bulunanların görev süreleri, Ek-1’de yer alan Form üzerinden yapılan değerlendirme sonucunda 100 üzerinden 75 ve daha üstü puan almaları halinde, il millî eğitim müdürünün teklifi üzerine valinin onayı ile uzatılır.” denilmektedir.
Görev süreleri uzatılacak eğitim kurumu müdürleri için değerlendirme formu 7 kısma ayrılmıştır. 1. Kısım İlçe Milli Eğitim Müdürünün değerlendirmesi toplamda 25 puan, 2. Kısım İnsan Kaynaklarından Sorumlu İlçe Milli Eğitim Şube Müdürünün değerlendirmesi toplamda 20 puan, 3. Kısım Değerlendirilecek Eğitim kurumundan Sorumlu İlçe Milli Eğitim Şube Müdürünün değerlendirmesi toplamda 15 puan, 4. Kısım Eğitim Kurumundaki En Kıdemli Öğretmen ile En Az Olan Öğretmenin Değerlendirmesi toplamda 10 puan, 5. Kısım Öğretmenler Kurulunca Seçilecek İki Öğretmenin Değerlendirmesi toplamda 10 puan, 6. Okul Aile Birliği Başkanı ve Başkan Yardımcısının Değerlendirmesi toplam 10 puan, 7. Kısım Öğrenci Meclisi Başkanın Değerlendirmesi toplamda 10 puan olarak belirlenmiştir.
Kısacası, görev süreleri uzatılacak eğitim kurumu müdürlerinin amirleri tarafından değerlendirilmesi toplamda 60 puan, eğitim kurumu öğretmeleri, öğrencileri ve okul aile birliği başkanın ve başkan yardımcı yani çalışma arkadaşlarının değerlendirmesi toplamda 40 puan olarak belirlenmiştir.
Anılan yönetmelik maddesi sebebi görev süremin uzatılması için yönetmelik hükümleri uyarınca değerlendirme yapılmış, yapılan değerlendirme sonucunda 75 puan alamadığım için görev sürem uzatılmamıştır. Değerlendirme yapılırken objektif davranılmamış, puanlamalar tamamen değerlendirme yapan kişilerin takdir yetkisini kullanarak sübjektif değerlendirmelerine göre belirlenmiştir. Mahkemeniz tarafından değerlendirme formu davalı idareden istenildiği takdirde yapılan sübjektif değerlendirme görülecektir. Ancak, takdir yetkisi kamu yararı ve hizmet gerekleri ile sınırlıdır ve idareler tesis ettikleri işlemleri somut ve hukuken kabul edilebilecek nedenlere dayandırmak zorundadır. Şöyle ki;
(ilgili kişi kendi durumunu anlatacak)
SONUÇ VE TALEP :Yukarıda arz ile izahına çalıştığım ve mahkemenin re’sen gözeteceği sair hususlar nedeni ile;
1) Millî Eğitim Bakanlığına Bağlı Eğitim KurumlarıYöneticilerinin Görevlendirilmelerineİlişkin Yönetmeliğin ekinde yer alan “Görev Süreleri Uzatılacak Eğitim Kurumu Müdürleri Değerlendirme Formu” gereğince yapılan değerlendirme sonucunda ………….puan alarak başarısız sayılma işlemim ve bu sebeple Müdür olarak görev yaptığım …………..okulda görev süremin uzatılmaması işleminin yürütmesinin durdurulması ve devamında iptaline,
2) Tüm yargılama harç ve masrafların karşı yan üzerinde bırakılmasına karar verilmesi hususunda gereğini arz ederim.
Ad-Soyad Türk Eğitim - Sen Genel Merkezi
.
Verilen karar nihai olmayıp dava henüz esastan karara bağlanmamıştır. Kısacası; halen Anayasa Mahkemesinin ilgili kanun maddelerini iptal etme gibi bir ihtimali bulunmaktadır.
652 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye eklenen Geçici 10 Madde’nin 8. Fıkrası uyarınca görevleri sona erdirilenler için görevlerine son verilmelerinin gerekçesi olan yasa maddesi halen yürürlükte olduğundan süreç bu yönü ile devam edecektir.
Bilindiği üzere, Anayasa Mahkemesinin kararları geriye yürümemektedir. Yani; bir yasa maddesinin iptal edilmesi durumunda iptal kararı Resmi Gazetede yayımlanıncaya kadar geçen sürede bu maddeye bağlı yapılan işlemler Anayasa Mahkemesi tarafından verilen muhtemel bir yürütmeyi durdurma veya iptal kararından etkilenmemektedir.
Bu durumda Anayasa Mahkemesinin muhtemel iptal kararından yararlanabilmek için ilgililerin görevine son verilmesi işleminin ve bu işlemin dayanağı olan kanun maddesinin Anayasa’ya aykırılığı iddiası ile İdare Mahkemelerinde iptal davası açmaları gerekmektedir.
İdari dava açma süresi idari bir işlem varlığında söz konusu olmaktadır. Ancak; Milli Eğitim Bakanlığı tarafından okul müdürlerine görev sürelerinin sona erdiğine ilişkin herhangi bir bildirimde bulunmamıştır. Bir anlam Bakanlık ilgililerin dava açma haklarını ellerinden almak istemiştir. Bu durumda okul yöneticilerinin 2 dava açması isabetli olacaktır.
1-) İlk etapta Anayasa Mahkemesi tarafından verilecek muhtemel bir kararından faydalanmak isteyen kişiler görevlerine son verilmesi işleminin iptali için istemeleri halinde dava açabileceklerdir. Yasanın ilgili maddesinde “…görevi, 2013-2014 ders yılının bitimi itibarıyla başka bir işleme gerek kalmaksızın sona erer.” İbaresi sebebi ile her ne kadar kişilere tebligat yapılmamış olsa da veyahut fiilen görevlerine devam etseler de resmiyette bu kişilerin görevleri yasa hükmü ile 13.06.2014 tarinde sona ermiştir. Bu nedenle istedikleri takdirde yasa hükmünün Anayasa’ya aykırılığı iddiası ile dava açmaları mümkündür. Bu konuda dava açmak isteyen kişiler Adli Tatilin sona ermesinden sonraki 7 gün içinde dava açabilirler.
İLGİLİ DAVA DİLEKÇESİ
… NÖBETÇİ İDARE MAHKEMESİ BAŞKANLIĞINA
“Yürütmeyi Durdurma Taleplidir”
Anayasa’ya Aykırılık İddiası İçermektedir
DAVACI : Ad-Soyad TC NO:
Adres :…………………
DAVALI : Milli Eğitim Bakanlığı
T. KONUSU : …………….okulunda yürüttüğüm yöneticilik görevimin sona ermesi işleminin yürütmesinin durdurulması ve devamında iptali ile bu işlemin gerekçesi olan 14 Mart 2014 tarih ve 28941 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Millî Eğitim Temel Kanunu İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 22. Maddesiyle değiştirilen 652 Sayılı KHK’nın 37. Maddesinin (8) numaralı fıkrası ve aynı kanunun 25. maddesiyle 652 sayılı KHK’ya eklenen Geçici 10. maddesinin (8)numaralı fıkrasının ANAYASAYA AYKIRI olması nedeniyle somut norm denetimi yapılmak üzere dosyanın Anayasa Mahkemesine gönderilmesi talebimden ibarettir.
TEBLİĞ TARİHİ :../../2014
AÇIKLAMALAR : ………… İli ………… İlçesi …………………………………………okulunda Müdürü/ Müdür Başyardımcısı/Müdür Yardımcısı olarak görev yapmaktayken herhangi bir tebliğ yapılmaksızın 14 Mart 2014 tarih ve 28941 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Millî Eğitim Temel Kanunu İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 25. maddesiyle 652 sayılı KHK’ya eklenen Geçici 10. maddesinin (8) numaralı fıkrası uyarınca davalı idarece re’sengörevime son verilmiştir.Milli Eğitim Bakanlığınca görevimin son bulmasına ilişkin ayrıca bir kararname gönderilmesi gerekirken, en temel hakkım olan dava açma hakkının önüne geçilmesine yönelik olarak düzenleyici işlemden sonra tesis edilmesi gereken bireysel işlemler tesis edilmemiştir. Şöyle ki; anılan madde de yer alan“…görevi, 2013-2014 ders yılının bitimi itibarıyla başka bir işleme gerek kalmaksızın sona erer.” İbaresi sebebi ile her ne kadar tarafıma tebligat yapılmamış olsa da veyahut fiilen görevlerime devam etsem de resmiyette görevim yasa hükmü ile 13.06.2014 tarihinde sona ermiştir.
Görevime son verilmesi işleminin gerekçesi 14 Mart 2014 tarih ve 28941 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Millî Eğitim Temel Kanunu İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 22. Maddesiyle değiştirilen 652 Sayılı KHK’nın 37. Maddesinin (8) numaralı fıkrasında yer alan “Okul ve Kurum Müdürleri, İl Milli Eğitim Müdürünün teklifi üzerine, Müdür Başyardımcısı ve Yardımcıları ise Okul veya Kurum Müdürünün inhası ve İl Milli Eğitim Müdürünün teklifi üzerine Vali tarafından dört yıllığına görevlendirilir. Bu görevlendirmelerin süre tamamlanmadan sonlandırılması, süresi dolanların yeniden görevlendirilmesi ile bu fıkranın uygulanmasına ilişkin diğer usul ve esaslar yönetmelikle düzenlenir. Bu fıkra kapsamındaki görevlendirmeler özlük hakları, atama ve terfi yönünden kazanılmış hak doğurmaz." Düzenlemesine dayandırılmıştırve yine aynı kanunun 25. maddesiyle 652 sayılı KHK’ya eklenen Geçici 10. maddesinin (8) numaralı fıkrası “Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla halen Okul ve Kurum Müdürü, Müdür Başyardımcısı ve Yardımcısı olarak görev yapanlardan görev süresi dört yıl ve daha fazla olanların görevi, 2013-2014 ders yılının bitimi itibarıyla başka bir işleme gerek kalmaksızın sona erer. Görev süreleri dört yıldan daha az olanların görevi ise bu sürenin tamamlanmasını takip eden ilk ders yılının bitimi itibarıyla başka bir işleme gerek kalmaksızın sona erer.” hükmünü içermektedir.
Okul Müdürü/ Müdür Başyardımcısı/Müdür Yardımcısıkadrosuna atamamın yapıldığı zamanda yürürlükte olan mevzuat hükümleri uyarınca şartları taşımam hasebiyle atamam gerçeklemiştir.Mevzuat ile verilen yükümlülükler yerine getirilmiş ancak tamamen yasama organının tasarrufu ile kazanılmış olan hakkım elimden alınmıştır. İptale konu işlemin gerekçesi olan yasa maddesi birçok temel hukuk ilkesi ve anayasa tarafından koruma altına alınan bir çok hakkı ihlal etmektedir.
Ben ve benim gibi durumunda bulunan tüm Müdürler/Müdür Başyardımcıları/Müdür Yardımcıları idareye güven duygusu ile hareket etmiş ve bu güven çerçevesinde hayatına yön vermiştir.
Hukuki güvenlik ilkesi, hukuk kurallarında sık sık değişiklikler yapılarak hukuki istikrarı ve belirliliği yok eden kurallar ihdas edilmemesi, geriye yürüyen kuralların kazanılmış haklara dokunmadan bireylerin temel hak ve özgürlüklerini güvence altına alınmasını ifade eder. Söz konusu yasa hükmü açıkça temel hak ve özgürlüklerin ihlal edilmesidir.
İdarelerin genel düzenleyici işlemlerde değişiklik yapmada takdir yetkisini bulunduğu mutlaktır.Lakin değişiklik yapma sınırının "hukuki güvenlik ilkesi" ile de sınırlandırıldığı açıktır. Nitekim Anayasa Mahkemesinin 28.04.2011 tarih ve 2009/39E, 2011/68K sayılı kararın da aynen “(…)Anayasa’nın 2. maddesinde yer alan hukuk devleti, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, eylem ve işlemleri hukuka uygun olan, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, hukuk güvenliğini gerçekleştiren, Anayasa’ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan, yargı denetimine açık olan devlettir.
Hukuk devletinin sağlamakla yükümlü olduğu hukuk güvenliği ilkesi, hukuk normlarının öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de yasal düzenlemelerde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılan ve temel hak güvencelerinde korunan ortak değerdir.(…)” gerekçesi ile iptale konu yasanın anayasaya aykırılığı adeta ilan edilmektedir.
Hukuk devleti en kısa tanımıyla, “vatandaşlarının hukuki güvenlik içinde bulundukları, devletin eylem ve işlemlerinin hukuk kurallarına bağlı olduğu bir sistemi anlatır.”Hukuki güvenlik ilkesi ise, bir toplumda bireylerin bağlı oldukları hukuk kurallarını önceden bilmeleri, davranış ve tutumlarını bu kurallara göre güvenle düzene sokabilmeleri, başka bir ifadeyle ilgililerin hukuki durumun süreceğine olan inancı dolayısıyla hayal kırıklığına uğratılmaması anlamına gelir.Dolayısıyla hukuki güvenlik ilkesi, hukuk devletinin olmazsa olmaz koşuludur.Hukuk normunun kazanılmış hak ve/veya tamamlanmış işlemlere geriye dönük olarak uygulanması, bireylerin hukuki güvenliklerini hiçe sayacağından, bazı istisnai durumlar dışında hukuka aykırı olacaktır.Zira hukuki güvenliğin amacı ve hedefi, bireylerin temel hak ve özgürlüklerinin güvence altına alınmasıdır.
Anayasa'nın 2. maddesi, Türkiye Cumhuriyetinin nitelikleri arasında "Hukuk devleti" ilkesine de yer vermiştir. “Hukuk devletinin en önemli niteliğinden biri de "güvenilir" olmasıdır.” Hukuk devleti, Devletin bütün faaliyetlerinde hukukun egemen olduğu devlettir. Bu tür Devlette de "Hukuk güvenliği"ni sağlayan bir düzenin kurulması asıldır. Devlet, görevlerini yerine getirirken, "Hukuk devleti" niteliğini yitirmemeli, hukukun uygar ülkelerinde kabul edilen temel ilkelerini sürekli göz önünde tutmalıdır. Böyle bir düzende, "Devlete güven" ilkesi vazgeçilmez temel öğelerdendir.Devlete güven, hukuk devletinin sağlamak istediği huzurlu ve istikrarlı bir ortamın sonucu olarak ortaya çıkmaktadır.
İnsan haklarına saygılı ve bu hakları koruyan, adalete ve eşitliğe dayanan bir hukuk düzeni kurarak bu düzeni sürdürmekle kendini yükümlü sayan, tüm çalışmalarında hukuk kurallarına ve Anayasa'ya uyan, işlem ve eylemleri yargı denetimine bağlı olup toplum yaşamında, bireylerin haksızlığa uğratılmamasını ve mutluluğunu amaç edinen bir devleti biçimleyen hukuk devleti tanımını da devlete güven ilkesini de doğal olarak içerir. Devletin, yaptığı düzenlemelerle haksız bir edinim sağlaması ve kişilerin haksızlığa uğratılması kabul edilemez.
Anlaşılacağı üzere idareler tesis ettikleri işlemlerde istikrarlı, kazanılmış haklara saygılı, hukuki güvenlik ilkesine de uygun hareket etmek zorundadır. Bu şekilde kişilerin gelecekle ilgili plan, düşünce ve kararlarında mevcut hukuk kurallarına güvenerek hareket etmelerinin sağlanması gerekmektedir. İdarelerin, çalışanlarının mevcut hukuki düzenlemelere olan güvenini sarsacak işlemlerden sakınması gerekmektedir.
…kadrosunun haksız bir biçimde elimden alınması özlük haklarımın yanında mali anlamda da kayıp yaşamama neden olmaktadır.13.06.2014 tarihinden önce Müdürü/Müdür Yardımcısı iken ek derslerle en son aldığın aylık maaşı ortalama …………. TL’dir. Yönetici olma hakkım elimden alındığında ise maaşım ortalama ….……. TL’ye düşecektir.
Yasa koyucu yetki gaspı yaparak idarenin görev alanında olan atama işlemini yasa hükmü ile yapmış ve kuvvetler ayrılığı ilkesine aykırı davranmıştır.Davalı idare; yasa ile şahsımım yöneticilik görevini sona erdirilerek anayasamızca korunan hak arama hürriyetini ihlal etmiştir.
Bilindiği üzere Atama gibi bir bireysel idari işlem yasama organının sübjektif etkisi ile yürütme organları yok sayılarak yapılmıştır. Milli Eğitim Bakanlığı söz konusu işlemi ile hak arama hürriyetlimi de kısıtlamıştır.
Geleceğimizin en önemli teminatı olan nesillerimizi yetiştirecek okulları tecrübeli, bilgili ve birikimli okul yöneticileri olmadan yönetmek mümkün değildir.Böyle bir düşünceyi hayata geçirmek kaosa yol açtığı gibi eğitim sistemimizde de onarılmaz yaralar açacaktır. Bu durum, sadece eğitim faaliyetlerinin bozulmasına değil; aynı zamanda devlette de istikrarın zedelenmesine neden olacaktır.
Okul müdürleri, kurumun hafızası konumundadır. Bu kişilerin bu göreve getirilmesinde idarenin sınırız takdir yetkisinin olması, yapılan değişiklikte üstün kamu yararı söz konusu değildir.
Mesnetsiz bir şekilde “ben yaptım oldu” mantığı ile, milli eğitim kurumunun ve bu kurumun eğitim programından etkilenecek öğrencilerin ve yılların birikimi ile kurumsal hafızasına sahip birçok kişinin mağdur edilmesi kabul edilebilinecek bir durum değildir.
Önemle belirtmek isterim ki; Atama, “durum-işlem” kategorisinde yer alan tipik bir bireysel idarî işlemdir. Son dönemlerde, gerek kanun, gerekse kanun hükmünde kararnameler vasıtasıyla, atama ve benzeri işlemlerin doğrudan doğruya yasama organı tarafından tesis edildiği görülmektedir. Yasama organının kanun formunda idarî işlemler yapması; kuvvetler ayrılığı, yasama yetkisinin genelliği, hukuk devleti ve hak arama hürriyeti açısından çözülmesi gereken birçok meseleyi de beraberinde getirmektedir.Özellikle aşağıda sıraladığımız hükümlerin ruhuna ve lafsına bakıldığında iptali istenen yasa hükmünün anayasaya aykırı olduğu anlaşılacaktır. Şöyle ki;
Anayasanın “Başlangıç” bölümünde kuvvetler ayrılığına ilişkin “(…)Kuvvetler ayrımının, Devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmeyip, belli Devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı medeni bir işbölümü ve işbirliği olduğu ve üstünlüğün ancak Anayasa ve kanunlarda bulunduğu; (…)” ifadeleri yer almaktadır.
Anayasamızın 2.maddesi: “Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir.” Şeklindedir.
Anayasamızın 36.maddenin ilk fıkrasında: “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.” Denilmektedir.
Atama, muhatabını daha önceden düzenlenmiş bir hukukî duruma dâhil eden, mahiyeti icabı bireysel nitelikte bir işlem olarak bireysel işlemlerin bir alttürü olan “durum(şart, koşul)-işlem” in en tipik örneğidir. Devlet tasarrufları, genel-soyuttan özele-somuta doğru bir yelpaze hâlinde sıralanacak olursa, atama işleminin en uçta ve en somut tasarruflar arasında yer alacağı açıktır.Belirli yahut belirlenebilir bir muhataba yönelmesi ve onun özel durumunu doğrudan etkilemesi sebebiyle hiçbir genellik içermeyen böyle bir tasarruf, hem maddî açıdan hem de anayasa hükümleri açısından tipik bir idarî işlemdir.Doğal olarak yürütme kapsamındaki idarenin yetki alanı içerisindedir. Bu işlemin kanun formunda yapılması bütün şeklî kanunlarda rastladığımız istisnaî koşulların gerçekleşmesi dışında Anayasa’nın temel sistematiğine aykırılık teşkil eder. Yasamanın bu derece somut, özel ve bireysel bir yasa çıkarması, yürütmenin herhangi bir hukukî uyuşmazlıkta mahkeme kararı niteliğinde bir idarî işlem tesis etmesinden farklı değildir ve aynı ölçüde anayasal sisteme aykırıdır.
ORTADA ŞEKLÎ KANUN FORMATINI HAKLI KILACAK HİÇBİR SEBEP OLMADIĞINA GÖRE, SOMUT OLAYDA ATAMA İŞLEMİNİN BİR YASA İLE YAPILMASI, KUVVETLER AYRILIĞI PRENSİBİNİ BENİMSEYEN ANAYASA’NIN RUHUNA VE YUKARDA SIRALANAN MADDELERİN İFADE ETTİĞİ MÂNÂYA AYKIRIDIR.NİTELİK BAKIMINDAN İDARÎ İŞLEM OLDUĞU AÇIK OLAN ATAMA İŞLEMİNİN DOĞRUDAN KANUNLA YAPILMASI, İŞLEMİN YARGISAL DENETİMİNİ ZORLAŞTIRMAKTA VE DOLAYISIYLA HAK ARAMA ÖZGÜRLÜĞÜNÜ KISITLAMAKTADIR.
Nitekim, Anayasa Mahkemesinin 06.04.2006 tarih ve 2003/112 E. 2006/49 K. Sayılı kararında da iptale konu yasa metni ile benzer bir amaca hizmet eden başka bir yasa hükmü aşağıdaki gerekçe ile iptal edilmiştir. “(…)Anayasa'nın 2. maddesinde, "Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir" denilmektedir.
Cumhuriyetin nitelikleri arasında yer alan hukuk devleti, bütün işlem ve eylemleri hukuka uygun, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdürmekle kendini yükümlü sayan, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan, Anayasa'ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, yargı denetimine açık, yasaların üstünde yasa koyucunun da uymak zorunda olduğu Anayasa'nın ve temel hukuk ilkelerinin bulunduğu bilincinde olan devlettir. Kişilere hukuk güvenliğinin sağlanması da hukuk devletinin ön koşullarındandır.(…)” , “(…)Hukuk devletinde yasaların ilke olarak genel, soyut ve nesnel olmaları gerektiğinden bir statüye atanmış olan kişilerin bu hukuki statüde bir değişiklik olmaksızın hukuk güvenliklerini ihlal edecek biçimde yasama tasarrufunda bulunulması Anayasa'ya aykırılık oluşturur. Bu nedenle genel, soyut ve nesnel olma özellikleri taşımayan itiraz konusu kural hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmamaktadır.
Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında da, "Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir." denilmektedir.
Başkan dışındaki Kurul üyelerinin görevlerine yasa ile son verilmesi, bu üyelerin yasama tasarrufuna karşı dava açma hakları bulunmadığından hak arama özgürlüklerini ortadan kaldırmak suretiyle yargı denetimini engellemektedir.
Açıklanan nedenlerle kural, Anayasa'nın 2. ve 36. maddelerine aykırıdır.”
Keza, Anayasa Mahkemesinin 04.02.2010 tarih ve 2007/97 E. 2010/32 K. Sayılı kararında yukarıdaki gerekçeye ilave olarak “yasa kuralına karşı ilgililerin dava açma haklarının bulunmaması, hak arama özgürlüğünün kullanılabilmesine engel oluşturmakta ve kişilerin hukuk güvenliğini ihlal etmektedir.” gerekçesi ile başka bir yasa hükmü iptal edilmiştir.
Anayasa mahkemesinin bu kararı gereğince ve Anayasamızın başlangıç hükümleri, 2.maddesi, 36.maddesi gereğince söz konusu yasa Anayasamıza aykırılık taşımakta ve bu yönüyle de kanunlar hiyerarşisine de aykırılık teşkil ederek iptali gerekmektedir.
Tüm bu anlatılanlara ek olarak;Söz konusu madde mevcut görevli olanların da görevine son vererek kazanılmış hakları yok saymıştır. Düzenleme kanunun yürürlüğe girmesinden sonra göreve başlayanlar için hüküm ifade etmeli; maddenin yürürlüğe girdiği tarihte benim gibi mevcutta idarecilik görevini yürütenlerin kazanılmış haklarını korumak adına hüküm ifade etmemeliydi. Nitekim Anayasa Mahkemesi üyelerinin görev sürelerine ilişkin 2010 yılında Anayasa referandumu ile T.C. Anayasasının 147. maddesinde değişiklik yapılmış ancak söz konusu değişiklik, değişiklikten önce görev yapanlar için hüküm ihtiva etmeyerek; değişiklikten sonra Anayasa Mahkemesi üyesi olanlar için geçerli olmuştur.
Anayasa'nın 147. maddesinde değişiklik getiren 7/5/2010 tarih ve 5982 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik yapılması Hakkında Kanun'un 12 Eylül 2010 tarihinde yapılan halkoylamasıyla kabul edilmesiyle birlikte Anayasa Mahkemesinin üyelerin görev süresi yeniden düzenlenmiştir. Bu Anayasa değişikliğinin ardından kabul edilen 30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun ile de Anayasa Mahkemesinin çalışma usul ve esasları yeniden belirlenmiştir.
2010 Anayasa değişikliğinden önce Anayasa mahkemesi üyeleri 65 yaşını doldurunca emekliye ayrılırlardı ve bu yaş sınırının dışında görev süresi ile ilgili bir sınırlandırma söz konusu değildi. Ancak, değişiklik ile birlikte Anayasa Mahkemesi üyelerinin görev süresi on iki yıl ile sınırlandırılmış; üyelerin yeniden seçilememesi esası da getirilmiştir. Ancak burada önemli olan nokta; bu değişikliğin değişiklik sonrası göreve başlayanlar için hüküm ifade etmesidir. Davaya konu düzenlemede de bunun yapılması gerekirken; kazanılmış haklarımın yok sayılması hukuka ve Anayasamıza aykırılık arz etmektedir.
Yukarıda arz ile izahına çalıştığımız nedenlerle Anayasamıza aykırı olan dava konusu yasanın Anayasa’ya uygunluk denetimi yapılmak üzere Yüksek Mahkemeye gönderilmesini saygılarımla arz ve talep ederim.
SONUÇ VE TALEP :Yukarıda arz ile izahına çalıştığım ve mahkemenin re’sen gözeteceği sair hususlar nedeni ile;
1)…………….okulunda yürüttüğüm yöneticilik görevimin sona ermesi işleminin yürütmesinin durdurulması ve devamında iptali ile bu işlemin gerekçesi olan 14 Mart 2014 tarih ve 28941 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Millî Eğitim Temel Kanunu İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 22. Maddesiyle değiştirilen 652 Sayılı KHK’nın 37. Maddesinin (8) numaralı fıkrası ve aynı kanunun 25. maddesiyle 652 sayılı KHK’ya eklenen Geçici 10. maddesinin (8)numaralı fıkrasının ANAYASAYA AYKIRI olması nedeniyle somut norm denetimi yapılmak üzere dosyanın Anayasa Mahkemesine gönderilmesine,
2)Tüm yargılama harç ve masraflarının karşı yan üzerinde bırakılmasına karar verilmesi hususunda gereğini arz ile talep ederim.
Ad-soyad
2-) Müdürlükte dört yıllık görev süresini dolduranlar Ek-1’de yer alan Görev Süreleri Uzatılacak Eğitim Kurumu Müdürleri Değerlendirme Formu üzerinden değerlendirilmiştir. Ek-1’de yer alan Form üzerinden yapılan değerlendirme sonucunda 100 üzerinden 75 ve daha üstü puan almaları halinde, il millî eğitim müdürünün teklifi üzerine valinin onayı ile görev süreleri uzatılacaktır. Ancak; 100 üzerinden 75 puandan düşük alan kişilerin görev süreleri uzatılmamıştır. Bu durumda ilgili kişilerin öncelikle Ek-1 Değerlendirme formunun Bilgi Edinme Hakkı Kanunu çerçevesinde idareden istenilmesi (Dava açmak için puan sonuç belgesi de yeterlidir.)ve akabinde bir an evvel konuyu idari yargıya taşımaları gerekmektedir.
İDARİ DAVA DİLEKÇESİ
…………….İDARE MAHKEMESİ BAŞKANLIĞINA
“Yürütmeyi Durdurma Taleplidir”
DAVACI :Ad-SoyadT.C.No:………….
Adres:………………..
DAVALI :………….Valiliği
T.KONUSU :Millî Eğitim Bakanlığına Bağlı Eğitim KurumlarıYöneticilerinin Görevlendirilmelerineİlişkin Yönetmeliğin ekinde yer alan “Görev Süreleri Uzatılacak Eğitim Kurumu Müdürleri Değerlendirme Formu” gereğince yapılan değerlendirme sonucunda ………….puan alarak başarısız sayılma işlemim ve bu sebeple Müdür olarak görev yaptığım …………..okulda görev süremin uzatılmaması işleminin yürütmesinin durdurulması ve devamında iptali talebinden ibarettir.
T.TARİHİ :……………..
AÇIKLAMALAR :.........okulunda müdür olarak görev yapmakta iken 14 Mart 2014 tarih ve 28941 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Millî Eğitim Temel Kanunu İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 25. maddesiyle 652 sayılı KHK’ya eklenen Geçici 10. Maddesinde yapılan değişiklik ile birlikte görevim sona erdirilmiştir. Anılan yasa maddesinde “Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla halen Okul ve Kurum Müdürü, Müdür Başyardımcısı ve Yardımcısı olarak görev yapanlardan görev süresi dört yıl ve daha fazla olanların görevi, 2013-2014 ders yılının bitimi itibarıyla başka bir işleme gerek kalmaksızın sona erer. Görev süreleri dört yıldan daha az olanların görevi ise bu sürenin tamamlanmasını takip eden ilk ders yılının bitimi itibarıyla başka bir işleme gerek kalmaksızın sona erer.” hükmünü içermektedir.
Millî Eğitim Temel Kanunu İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 22. Maddesiyle değiştirilen 652 Sayılı KHK’nın 37. Maddesinin (8) numaralı fıkrasında “Okul ve Kurum Müdürleri, İl Milli Eğitim Müdürünün teklifi üzerine, Müdür Başyardımcısı ve Yardımcıları ise Okul veya Kurum Müdürünün inhası ve İl Milli Eğitim Müdürünün teklifi üzerine Vali tarafından dört yıllığına görevlendirilir. Bu görevlendirmelerin süre tamamlanmadan sonlandırılması, süresi dolanların yeniden görevlendirilmesi ile bu fıkranın uygulanmasına ilişkin diğer usul ve esaslar yönetmelikle düzenlenir. Bu fıkra kapsamındaki görevlendirmeler özlük hakları, atama ve terfi yönünden kazanılmış hak doğurmaz." Denilmektedir.
Anılan değişiklik ile birlikte Okul ve Kurum Müdürleri, İl Millî Eğitim Müdürünün teklifi üzerine, Müdür Başyardımcısı ve Yardımcıları ise Okul veya Kurum Müdürünün inhası ve İl Millî Eğitim Müdürünün teklifi üzerine Vali tarafından dört yıllığına görevlendirilecektir. Bu görevlendirmelerin süre tamamlanmadan sonlandırılması, süresi dolanların yeniden görevlendirilmesi ile bu fıkranın uygulanmasına ilişkin diğer usul ve esaslar ise 10 Haziran 2014 tarihli Resmi Gazetede Milli Eğitim Bakanlığına Bağlı Eğitim Kurumları Yöneticilerinin Görevlendirilmelerine İlişkin Yönetmelik ile belirlenmiştir. Yayımlanan yönetmelik ile birlikte yapılacak görevlendirme işlemlerinin takvimi ve usulüne ilişkin kılavuz da yayınlanmış ve süreç başlamıştır.
10 Haziran 2014 tarihli Resmi Gazetede Milli Eğitim Bakanlığına Bağlı Eğitim Kurumları Yöneticilerinin Görevlendirilmelerine İlişkin Yönetmeliğin Müdürlük görev süresinin uzatılması başlıklı 15/1. Maddesinde Görev sürelerinin uzatılmasını isteyen müdürler elektronik ortamda başvuruda bulunur. Müdürlükte dört yıllık görev süresini dolduranlar ile görev yaptıkları eğitim kurumunda sekiz yıllık görev süresini dolduran müdürler, Ek-1’de yer alan Görev Süreleri Uzatılacak Eğitim Kurumu Müdürleri Değerlendirme Formu üzerinden değerlendirilir.” Denilmektedir.
Yine yönetmeliğin Müdürlük görev süresinin görev yapılmakta olunan eğitim kurumunda uzatılması başlıklı 16/1. Maddesinde “Dört yıllık görev süresi sona eren müdürlerden halen görev yapmakta oldukları eğitim kurumundaki görevlerinin uzatılması için başvuruda bulunanların görev süreleri, Ek-1’de yer alan Form üzerinden yapılan değerlendirme sonucunda 100 üzerinden 75 ve daha üstü puan almaları halinde, il millî eğitim müdürünün teklifi üzerine valinin onayı ile uzatılır.” denilmektedir.
Görev süreleri uzatılacak eğitim kurumu müdürleri için değerlendirme formu 7 kısma ayrılmıştır. 1. Kısım İlçe Milli Eğitim Müdürünün değerlendirmesi toplamda 25 puan, 2. Kısım İnsan Kaynaklarından Sorumlu İlçe Milli Eğitim Şube Müdürünün değerlendirmesi toplamda 20 puan, 3. Kısım Değerlendirilecek Eğitim kurumundan Sorumlu İlçe Milli Eğitim Şube Müdürünün değerlendirmesi toplamda 15 puan, 4. Kısım Eğitim Kurumundaki En Kıdemli Öğretmen ile En Az Olan Öğretmenin Değerlendirmesi toplamda 10 puan, 5. Kısım Öğretmenler Kurulunca Seçilecek İki Öğretmenin Değerlendirmesi toplamda 10 puan, 6. Okul Aile Birliği Başkanı ve Başkan Yardımcısının Değerlendirmesi toplam 10 puan, 7. Kısım Öğrenci Meclisi Başkanın Değerlendirmesi toplamda 10 puan olarak belirlenmiştir.
Kısacası, görev süreleri uzatılacak eğitim kurumu müdürlerinin amirleri tarafından değerlendirilmesi toplamda 60 puan, eğitim kurumu öğretmeleri, öğrencileri ve okul aile birliği başkanın ve başkan yardımcı yani çalışma arkadaşlarının değerlendirmesi toplamda 40 puan olarak belirlenmiştir.
Anılan yönetmelik maddesi sebebi görev süremin uzatılması için yönetmelik hükümleri uyarınca değerlendirme yapılmış, yapılan değerlendirme sonucunda 75 puan alamadığım için görev sürem uzatılmamıştır. Değerlendirme yapılırken objektif davranılmamış, puanlamalar tamamen değerlendirme yapan kişilerin takdir yetkisini kullanarak sübjektif değerlendirmelerine göre belirlenmiştir. Mahkemeniz tarafından değerlendirme formu davalı idareden istenildiği takdirde yapılan sübjektif değerlendirme görülecektir. Ancak, takdir yetkisi kamu yararı ve hizmet gerekleri ile sınırlıdır ve idareler tesis ettikleri işlemleri somut ve hukuken kabul edilebilecek nedenlere dayandırmak zorundadır. Şöyle ki;
(ilgili kişi kendi durumunu anlatacak)
SONUÇ VE TALEP :Yukarıda arz ile izahına çalıştığım ve mahkemenin re’sen gözeteceği sair hususlar nedeni ile;
1) Millî Eğitim Bakanlığına Bağlı Eğitim KurumlarıYöneticilerinin Görevlendirilmelerineİlişkin Yönetmeliğin ekinde yer alan “Görev Süreleri Uzatılacak Eğitim Kurumu Müdürleri Değerlendirme Formu” gereğince yapılan değerlendirme sonucunda ………….puan alarak başarısız sayılma işlemim ve bu sebeple Müdür olarak görev yaptığım …………..okulda görev süremin uzatılmaması işleminin yürütmesinin durdurulması ve devamında iptaline,
2) Tüm yargılama harç ve masrafların karşı yan üzerinde bırakılmasına karar verilmesi hususunda gereğini arz ederim.
Ad-Soyad Türk Eğitim - Sen Genel Merkezi
.