Birbirimize mi saldıralım?
Suçu millete mi atalım?
Haklı eleştirileri hainlik olarak gösterip aradan mı sıyrılalım?
Üç ayda kaybettiğimiz iki milyon insanı döneklikle mi suçlayalım?
Sıradan, bayat açıklamalarla ipe un mu serelim?
Tüm eleştirileri Aktrollere mi yıkalım?
Lidere sadakat şerefimizdir diyerek sloganlara mı sarılalım?
Ne yapalım?
Devlet Bahçeli’nin istifası için ayağa mı kalkalım?
Aramıza kimlerin sızacağına aldırmadan ileri mi atılalım?
Denenmişleri muhalif diye baş tacı edip, müstehzi gülümsemelerle sinir bozan asrın çok bilmişlerinin peşine mi takılalım?
Partiden kopuşları görmezden mi gelelim?
İçe mi dönelim?
Fikir partisi olarak mı kalalım?
Yüzde bir bile bize yeter mi diyelim?
Ne yapalım?
İki gündür teşkilatların önemli bir bölümünde suskunluk var.
Genel merkezin ne yapacağı bekleniyor.
Ankara’dan gelen haberler ise hiç de iç açıcı değil.
Bilindik başkanlık divanı toplantıları. Sıradan açıklamalar.
Seçimlerde olduğu gibi durağan bir bekleyişle sürecin atlatılmasına yönelik gayret.
İki seçim arasındaki ketumluğun partiyi ne hale getirdiği ortadayken parti içi süreçte de aynı zafiyet.
Merak ediyoruz, merak.
Teşkilatlar sahada kime ne anlatacak?
AKP baskı oluşturdu, ekonomiyi dibe vurdurdu, bizi mahvetti diyerek siyasi başarı sağlanabileceğini kim söylüyor?
Acizliğimizi resmederek milletin bize acımasını mı bekleyeceğiz?
Bu mantık, bu çıkış doğru değil.
Evet…
Ülkücü hareketi böyle bir safhada lidersiz bırakarak bir kaosa, bilinmezliğe terk etmek de doğru değil fakat…
Başkanlık divanı ile bu işi çözemezsiniz.
Eleştirileri dinleyeceksiniz.
Hala bu partiye oy veren yüzde on ikiye kulak vereceksiniz.
Eleştirenleri muhatap kabul edeceksiniz.
İlkelerimle, onurumla yaşarım demekle, kimseyi adam yerine koymamanın arasındaki farkın idrakine varacaksınız.
Liyakat sahiplerini onurlandıracak, gecesini gündüzüne katanlara değer verdiğinizi göstereceksiniz.
Adaylarınızı arayacak, tebrik edecek, yüreklendirecek, raporlar isteyeceksiniz.
Teşkilatları adam yerine koyacaksınız.
Ankara’dan gönderdiğiniz çaşıtlarla vilayetleri kontrol altında tutmaya çalışmaktan vazgeçeceksiniz.
İstişareye önem vereceksiniz.
Huzurunuzda fikrini dahi sunmaktan aciz sünepelerle yol yürümeyeceksiniz.
Eleştiriden hoşnut olduğunuzu göstereceksiniz.
İnsan kaybetmeyeceksiniz.
İhanet eden olursa, kapı dışarı etmeden önce ipliklerini pazara çıkartacaksınız.
İnsanların söylediklerinizi, yaptıklarınızı çözmek için kafa yormalarına fırsat bırakmayacaksınız.
Ne demek istedi diye kulis yapılmasına müsaade etmeyeceksiniz.
Sözlerinizi işine geldiği gibi kullanan kurnazlara fırsat vermeyeceksiniz.
Açık konuşacaksınız. Açık ve net.
Zamanlamaya dikkat edeceksiniz. Atı alanın Üsküdar’ı geçmesine, kamuoyunda negatif algıların oluşmasına müsaade etmeden olanları, olayları kendi pencerenizden aktaracaksınız.
Yazılı basın açıklaması geleneğini rafa kaldıracaksınız.
Lisan-ı hal ile BengüTürk televizyonunu aşağılamaktan vazgeçeceksiniz. BengüTürk’te canlı yayınlara katılacaksınız. Ortadoğu’ya özel röportaj vereceksiniz. Yazılı ve görsel medya ajanslardan değil, kendi televizyon ve gazetelerinizin adını da vererek açıklamalarınızı kamuoyuna iletecek.
Teşkilatlardan seçim sonuçlarının tahlilini isteyeceksiniz.
Teşkilatların gönderdiği raporları değerlendirmek için parti kurullarından bağımsız profesyonel bir şirket ile anlaşacaksınız.
Bu raporların hiç birini, genel merkez yöneticilerinin okumasına müsaade etmeden sadece sonuç raporlarını değerlendirmeye alacaksınız.
O raporların sonuçlarını hayata geçireceksiniz.
Sokağı tanımayan, Ülkücülerin yaşantısından bihaber üç beş akademisyenle süreci okumaya çalışmayacaksınız.
İşi ehline bırakacaksınız.
Ermenistan-Azerbaycan savaşının akabinde Levon Ter Petrosyan ile iki kez görüşen, Türk dünyasının bilge lideri Alparslan Türkeş’in izinden ayrılmayacaksınız.
Beklemeyeceksiniz. Rol kapacaksınız.
Millete ‘ Sen, bilirsin ‘ demeyeceksiniz.
Pozitif, umut vaat eden, geleceğe dair hayalleri olan dinamik bir yapıyla milletin karşısına çıkacaksınız.
Hafif meşrep bir kadının ağzına yakışacak bir sözü alıp slogan diye yutturan ajanslara yol vereceksiniz.
Böyle işlere onay verenler her kimse o görevlerden uzaklaştıracaksınız.
Ve tüm bunları koltukta kalabilmek için değil, milliyetçi hareketin önünü açabilmek, yeni bir lider doğurmak ve parçalanmaya engel olmak adına yaptığınıza herkesi inandıracaksınız.
İnsanları inandıracağınız bu görüşe kendiniz de iman edeceksiniz.
Bu geçiş sürecinde insanların sağa sola savrulmaması için tüm bu hazırlıkları tamamlayacak ve Ülkücü hareketin bugün sıkıştığı dar boğazı aşmasını sağlayacaksınız.
Ülkücü hareketin genç ve yeni bir lidere, Türk milliyetçiliğinin bu müstakbel liderinin de hem Devlet Bahçeli’ye hem teşkilatlara ihtiyacı var.
Bu liderin nereden ve nasıl çıkacağını ise Devlet Bahçeli’nin duruşu belirleyecek…