TBMM Genel Kurulu'nda görüşülen ve Milli Eğitim Akademisi kurulmasını da içeren Öğretmenlik Mesleği Kanunu Teklifi, geçtiğimiz perşembe günü TBMM Genel Kurulu'nda kabul edildi. Kanuna göre öğretmenler, derse girmek, nöbet tutmak, merkezi veya mahalli yapılan sınavlarda görev almak, kurul ve komisyonlara, tören ile toplantılara, öğrencilere yönelik düzenlenecek etkinliklerle kulüp faaliyetlerine katılmak, öğrenci rehberlik hizmetlerini yürütmek, uygulama gerektiren eğitimleri koordine etmek ve eğitim öğretim süreçlerine ilişkin diğer iş ve işlemleri yürütmekle görevli olacak.Prof. Dr. Hasan Şimşek kamuoyunda çok tartışılan kanun ile ilgili kaleme aldığı yazısında ayrıntıları ele aldı. Yazısına "Öğretmenlik gerçek bir profesyonel meslek alanı mıdır?" sorusu ile başlayan Şimşek Türkiye'deki eğitim sistemini ve öğretmenlerin konumunu en çarpıcı şekilde ifade etti.İşte Prof. Dr. Hasan Şimşek'in o yazısı:"Öğretmenlik gerçek bir profesyonel meslek alanı mıdır?
Yanıt ne yazık ki pek iç acıcı değil. Ülkemizde hangi mesleğin profesyonel bir meslek alanı olduğu son yirmi yılda hükümetin mesleklerin kendileriyle ilgili icraatlarına direnme gücü ile netleşti aslında. Tıp, hukuk ve mimarlık-mühendislik alanlarında çalışanlar hükümetin mesleklerinin aleyhine icraatlarına aslanlar gibi direndiler, tepkilerini kamuoyunun duyabileceği şekilde dile getirdiler. Her ne kadar direnişleri hükümetin icraatlarını engellemediyse de ortalığın o kadar da boş olmadığını yine de gösterdiler.Öğretmenliğin profesyonel bir meslek olup olmadığına ülkemizde yine hükümetler karar veriyor. Öğretmenlik meslek kanunu ile aslında kendi içinde son derece sorunlu bir mesleğe profesyonel meslek statüsü kazandırmaya çalışıyor. Ne yazık ki bunu öğretmenlik mesleğine duydukları sevgiden ya da saygıdan yapmıyorlar. Bu tür yasaları bir manivela olarak kullanarak eğitimle ilgili uzun erimli politikalarını hayata geçirmeye çalışıyorlar.Özü itibariyle öğretmenlik mesleğinin profesyonel bir meslek olup olmadığı konusunda bütün dünyada temel bir sorun vardır. Güçlü sendikal geleneklerin olduğu ülkelerde başta sendikalar olmak üzere öğretmenlik meslek örgütleri meslek aleyhine gördükleri uygulamalara karşı ciddi direnişler sergileyebiliyorlar.Ülkemizde ise eğitim sisteminin neredeyse %88’i devlet okullarından oluştuğu için öğretmenlik de salt bir kamu mesleği halinde. Özü itibariyle memuriyet yani. Memurdan da ne kadar profesyonel bir meslek erbabı olur, orası da tartışılır.“KANUN TEREYAĞDAN KIL ÇEKMEKTEN KOLAY GEÇTİ”
Öğretmenlik mesleği ile ilgili ve aynı zamanda Milli Eğitim Akademisi yoluyla Eğitim Fakülteleri’nin köküne kibrit suyu dökecek önemli bir yasa meclisten geçti. Ne eğitim fakültesi dekanları ne de öğretmen sendikaları bu yasa konusunda medyayı harekete geçirebildi. Yasa tereyağından kıl çekmekten daha kolay bir şeklide meclisten geçti.Meclisten geçen yasanın 26. Maddesinde Milli Eğitim Akademisinin kuruluş amacı açıklanıyor: “Öğretmen adaylarının mesleğe hazırlanması, öğretmen, yönetici ve diğer personelin mesleki gelişimi, kariyer basamaklarında ilerlemeleri ve görevde yükselmeleri için eğitim programları hazırlamak, uygulamak ve değerlendirmek...”Aslında ve gerçekte bu işlerin nasıl yapılması gerekmektedir? Milli Eğitim Bakanlığı’nın üniversiteler ve eğitim fakülteleri ile işbirliği içinde yasada belirtilen bu iş ve işlemlerin yürütülmesi beklenir.
Burada bir gerçeğin altını çizelim. 1983 öncesi öğretmen yetiştirme ve diğer eğitimle ilgili işlerde Milli Eğitim Bakanlığı tek otoriteydi. 1983 yılında, YÖK yasası ile birlikte öğretmen yetiştiren kurumlar üniversitelerin çatısı altına alındığından beri Milli Eğitim Bakanlığı öğretmen yetiştirmenin dışında kalmayı bir türlü hazmedemedi.O yıllardan beri bazı üst düzey Milli Eğitim bürokratları üniversitelerin öğretmen yetiştirmeyi beceremediği konusunda görüş birliği içinde oldu. Bu nedenlerle, klasik Milli Eğitim bürokratları oldum olası üniversiteler ve eğitim fakültelerine sıcak bakamadılar. Öğretmen yetiştirmenin tekrar Milli Eğitim Bakanlığı’nın otoritesi altına geçmesi bu bürokratların “kızıl elmasıydı.” Üniversiteler ve eğitim fakülteleri uyuyadursun, bu konuda ÖMK yoluyla büyük bir adım atıldı..
Bu görüşümün gerekçelerini aşağıda sizlerle paylaşmaya çalışayım.YÖK VE ÜNİVERSİTELER TACA ÇIKTI, MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI TEK OTORİTE
Yasa sadece öğretmenlik mesleğini düzenlemiyor, eğitim/okul yöneticilerini de kapsıyor (madde 4).
Yasaya göre, öğretmen adayları bir lisans programından mezun olacaklar ve (bu yasayla getirilen) “hazırlık” eğitiminden başarılı olanlar arasından seçilecekler (madde 7-2). Bir sonraki maddede bir dinamit gizli: Hangi yükseköğretim programlarının (fakülte veya fakülte altındaki programlar) mezunlarının hazırlık eğitimine alınacağı Milli Eğitim Bakanlığı tarafından belirlenecek. Yani, bazı üniversitelerin eğitim fakülteleri, veya bazı eğitim fakültelerinin bazı programlarının mezunları hazırlık eğitimine kabul edilmeyebilirler! (madde 7-3).Meslekle ilgili teorik ve uygulamalı derslerden oluşan hazırlık eğitimi (Milli Eğitim Akademisi’nde) Milli Eğitim Bakanlığı tarafından verilir (madde 8-1). Hazırlık eğitiminin süresi 4 dönemdir (bazı durumlarda 3 dönem olabilir). Dört dönem 2 sene yapar! 4 yıl eğitim fakültesi+2 yıl akademi hazırlık eğitimi=6 yıl! Öğretmen adaylarının mesleki hazırlığı otomatik olarak 6 yıla çıkmış olacak.Mesleki hazırlığı 6 yıla çıkması olumlu bir gelişme olarak kabul edilebilir, bazıları bunun öğretmen kalitesini artıracağına inanabilir. Ben de çok olumsuz bakmam. Ancak genç insanların ileride ekonomik ve sosyal açıdan çok da prestijli olmayan bir mesleğe girmek için 6 yıl sabredeceğine inanmak biraz hayalcilik olabilir.
Bu yasa YÖK’ü ve üniversiteleri de otomatikman bypass ediyor. “Öğretmenlik mesleğinin gerektirdiği bilgi, beceri, tutum ve değerleri içeren öğretmenlik mesleği yeterlikleri Bakanlıkça belirlenir” (madde 8-2). Hoop, mesleğin yeterliklerinin belirlenmesinde üniversiteler ve YÖK taca çıkmış oldu! Eğitim fakültelerinin program içerikleri ve öğretmenlik mesleki yeterlikleri bir hamlede ve toptan Bakanlığa geçmiş oldu.AYRINTILARA DEVAM…
Meslekle ilgili teorik dersleri eğitim fakültelerinde almış olan adayların akademide daha çok uygulamalı bir eğitim alacağı varsayılabilir. Bu durum tam da böyle değil. Çünkü akademide teorik derslerin de verileceği (madde 10-3) açıkça belirtiliyor.Akademide bu dersleri kim verecek acaba?
Belli ki akademide üniversitelere özgü akademik unvanlar taşıyan kişiler çalışacak. Yasanın 30 ve 31. maddeleri bu konuya açıklık getiriyor. Milli Eğitim Akademisi kamu kurum ve kuruluşlarından, özellikle üniversitelerden sözleşmeli akademik personel görevlendirecek. Akademi kurulur kurulmaz bu sözleşmeli personeli kimler olacağı konusunda benim tahminlerim var. Eminim sizlerin de vardır. Etrafımıza şöyle bir bakmamız yeterli.Türkiye’de ilk defa üniversite çatısı altında olmayan ve bir akademik derece verme yetkisi olacak bir akademik birim kurulacak. Uzun vadede eğitim fakültelerinin tamamen kapatılması ve öğretmenlik mesleği ile ilgili lisans ve lisansüstü derecelerin Milli Eğitim Bakanlığı tarafından verilmesinin yolu açılıyor. Elveda eğitim fakülteleri!
Yani, turpun büyüğü heybede dostlarım!SÖZLEŞMELİ ÖĞRETMENLİK AKADEMİSİ
Hazırlık eğitimine giriş ÖSYM tarafından yapılacak bir sınavda alınan puana göre belirlenecek. Bu, şimdiki KPSS’nin devam edeceği anlamına geliyor.
Madde 10-5’te ise hazırlık eğitimi sırasında verilecek uygulamalı dersleri baş öğretmen, uzman öğretmen ve bunlar dışında seçilecek öğretmenlerin vereceği belirtiliyor. Bu durumda, eğitim fakülteleri lisans programlarındaki “öğretmenlik uygulaması” dersi boşa düşüyor. Demek ki, yakın vadede eğitim fakülteleri lisans programları da “yeniden yapılandırılacak.”
SİZE BİR TURP DAHA
Madde 15-1’de hazırlık eğitimini başarıyla tamamlayanların okullara sözleşmeli öğretmen olarak atanacağı yazıyor. Artık 2025 yılında yürürlüğe girecek bu yasayla herkes “sözleşmeli öğretmen” olacak! Daha önce burada “devlet okulu neden batırılmaya çalışılıyor” konulu yazımda belirtilenlerin bir ayağı daha bu şekilde tamamlanmış oluyor. Kaldırılması için çalıştığımız “sözleşmeli öğretmenlik” bundan sonra her öğretmenin kaderi olacak.Sözleşmeli öğretmenle kadrolu öğretmen arasındaki farka ilişkin olarak şu bilgiyi burada kayda geçirelim: Sözleşmeli öğretmenlerin maaşları kadrolu öğretmenlere göre daha düşüktür. Dahası, sözleşmeli öğretmenler kadrolu öğretmenlerle kıyaslandığında özel hizmet tazminatı, kıdem aylığı, aile yardımı, çocuk yardımı, yabancı dil tazminatı, döner sermaye payı gibi ek ödemeler alamazlar.Madde 15-2’de de önemli bir kural var: “Sözleşmeli öğretmenler, can güvenliği ve sağlık mazeretleri hariç olmak üzere, üç yıl süreyle başka bir yere atanamaz. Aile birliği mazeretine bağlı yer değiştirmelerde sözleşmeli olarak istihdam edilen öğretmenin eşi bu öğretmene tabidir.” Yani eş durumu filan gibi gerekçelerle tayin istemeye son veriliyor.
Ayrıca, sözleşmeli öğretmenlik adı üstünde sözleşme ile yürür. Bakanlık sözleşmenizi uzatmadığı zaman herhangi bir mahkeme yoluna gitmenizin yolu kapalı olarak öğretmenlikten atılmış olursunuz. Hükümetin yıllardır uğraştığı kadrolu öğretmenlerden kurtulma sorunu da bu şekilde aşılmış oluyor.MAAŞLI TUZAK
Yasanın 14. Maddesine göre (14-1) hazırlık eğitimi sırasında adaylara maaş da ödenecek! “Öğretmen adaylarına, hazırlık eğitimi sürecinde her ay (23.310) gösterge rakamının memur aylık katsayısı ile çarpımı sonucu bulunacak tutarda ödeme yapılır” (madde 14-1). Sizin için araştırdım. Bu miktar şu an için 21.160 lira 72 kuruş. Adaylar 2 yıl sürecek hazırlık eğitimi boyunca asgari ücretin bir tık üstündeki bu rakamı alacaklar. Güle güle harcasınlar. Bu maaşla evlenmek, aile kurmak, ev eşyası almak gibi şeyler hayal olduğu için adayların hazırlık eğitimi sırasında evlenmeleri beklenmemektedir!16. maddenin 1. fıkrası, sözleşmeli öğretmen olarak 3 yıl görev yapanlar talepleri halinde kadrolu öğretmenliğe atanabilir diyor. 3 yıl sözleşmeli öğretmenlik+2 yıl aday öğretmenlik=5 yıl. Bu 5 yıl öğretmenlerle ilgili MEB’e tanınacak sorunsuz, rahatlatıcı bir süre olacak.ÜNİVERSİTELER VE EĞİTİM FAKÜLTELERİ TAMAMEN DEVRE DIŞI
Yasanın 19, 20, 21 ve 27. maddelerine göre akademi sadece öğretmenlik hazırlık programlarını yürütmeyecek. Yöneticiler için ve öğretmenler için mesleki gelişim programları da yürütecek ve bunları derecelendirecek. Yani, örneğin okul yöneticiliği konusunda eskiden beri kabul gören yüksek lisans ve doktora dereceleri artık işlevsiz kalacak, bunun yerine akademinin vereceği sertifika ve lisans üstü dereceler dikkate alınacak. Uzman öğretmen ve başöğretmenlik de akademiden alınacak hizmet içi eğitim programları yoluyla mümkün olabilecek.Bu demektir ki, öğretmenlik ve okul yöneticiliği konularında üniversiteler ve eğitim fakülteleri “out,” ME Akademisi “in.”
Dahası da var. Madde 27:
“ğ) Eğitim öğretim alanında bilimsel ve teknolojik gelişmeleri takip etmek; görev alanına giren konularda yayın yapmak, araştırma, geliştirme, proje faaliyetleri ve bilimsel çalışmalar yürütmek.
h) Görev alanıyla ilgili konularda yurt içi veya yurt dışı üniversiteler ile diğer kurum ve kuruluşlarla iş birliği gerçekleştirmek.”Tanım tam bir yükseköğretim işlevini tarif ediyor. Eğitim Fakülteleri’nde yapılacak veya yapılması gereken işler artık ME Akademisi tarafından da yerine getirilecek. ME Akademisi yurtiçi ve yurtdışı üniversitelerle işbirlikleri yapacak, gerekirse ortak programlar düzenleyecek.Son bir konu. Öğretmen adayları bütün Türkiye’den geleceğine göre akademinin öğretim binalarının sadece Ankara’da olması beklenemez. 21 bin lira maaşla adaylar Ankara’da sadece kümes bulabilir! Bu durumda ME Akademisi’nin Türkiye’nin belirli bölgelerinde binaları veya kampüsleri olacak. Alın size 81 ilde örgütlenmiş bir öğretmen yetiştirme kurumu!
Boşuna demedik “eğitim fakülteleri out” diye.Sizin için özetleyeyim:
1.Bu yasayla “herkes bir gün sözleşmeli öğretmenliği tadacak!”
2.Sözleşmeli öğretmenlik norm olacak
3.Üniversiteler ve eğitim fakülteleri eğitim ve okul meselelerine ilişkin olarak bundan sonra sadece “dışarıdan ahkam kesecek”,
4.Eğitim fakültelerinden akademiye göç başlayacak (herkes heveslenmesin, bu yol sadece belirli kişilere açık olacak; hatta onların kim olacağı şimdiden bellidir)
5.Öğretmenlik mesleğine hazırlık fiili olarak 6 yıla çıkacak
6.Hangi eğitim fakültesi mezunlarının (dolayısıyla hangi eğitim fakültelerinin) adaylığa kabul edileceğine akademi karar verecek
7.YÖK mevzuatına tabi olmayan bir yükseköğretim kurumu ortaya çıkacak
8.Bu aşamada size hayal gibi gelebilir, ancak uzun vadede Akademi giderek eğitim ve öğretmenlik alanında lisans ve lisansüstü programlar açabilecek
9.Bu yasa 1983 yılından beri eğitim fakültelerine atılan en büyük goldür.
10.Son olarak, öğretmenlerin “atanamama” sorunları devam edecek, çünkü akademi bütün eğitim fakültesi mezunlarını adaylığa kabul etmeyecek (sadece atama için yapılacak planlama ile açılan ihtiyaç kadar aday akademiye kabul edilecek).Odatv.com
Yanıt ne yazık ki pek iç acıcı değil. Ülkemizde hangi mesleğin profesyonel bir meslek alanı olduğu son yirmi yılda hükümetin mesleklerin kendileriyle ilgili icraatlarına direnme gücü ile netleşti aslında. Tıp, hukuk ve mimarlık-mühendislik alanlarında çalışanlar hükümetin mesleklerinin aleyhine icraatlarına aslanlar gibi direndiler, tepkilerini kamuoyunun duyabileceği şekilde dile getirdiler. Her ne kadar direnişleri hükümetin icraatlarını engellemediyse de ortalığın o kadar da boş olmadığını yine de gösterdiler.Öğretmenliğin profesyonel bir meslek olup olmadığına ülkemizde yine hükümetler karar veriyor. Öğretmenlik meslek kanunu ile aslında kendi içinde son derece sorunlu bir mesleğe profesyonel meslek statüsü kazandırmaya çalışıyor. Ne yazık ki bunu öğretmenlik mesleğine duydukları sevgiden ya da saygıdan yapmıyorlar. Bu tür yasaları bir manivela olarak kullanarak eğitimle ilgili uzun erimli politikalarını hayata geçirmeye çalışıyorlar.Özü itibariyle öğretmenlik mesleğinin profesyonel bir meslek olup olmadığı konusunda bütün dünyada temel bir sorun vardır. Güçlü sendikal geleneklerin olduğu ülkelerde başta sendikalar olmak üzere öğretmenlik meslek örgütleri meslek aleyhine gördükleri uygulamalara karşı ciddi direnişler sergileyebiliyorlar.Ülkemizde ise eğitim sisteminin neredeyse %88’i devlet okullarından oluştuğu için öğretmenlik de salt bir kamu mesleği halinde. Özü itibariyle memuriyet yani. Memurdan da ne kadar profesyonel bir meslek erbabı olur, orası da tartışılır.“KANUN TEREYAĞDAN KIL ÇEKMEKTEN KOLAY GEÇTİ”
Öğretmenlik mesleği ile ilgili ve aynı zamanda Milli Eğitim Akademisi yoluyla Eğitim Fakülteleri’nin köküne kibrit suyu dökecek önemli bir yasa meclisten geçti. Ne eğitim fakültesi dekanları ne de öğretmen sendikaları bu yasa konusunda medyayı harekete geçirebildi. Yasa tereyağından kıl çekmekten daha kolay bir şeklide meclisten geçti.Meclisten geçen yasanın 26. Maddesinde Milli Eğitim Akademisinin kuruluş amacı açıklanıyor: “Öğretmen adaylarının mesleğe hazırlanması, öğretmen, yönetici ve diğer personelin mesleki gelişimi, kariyer basamaklarında ilerlemeleri ve görevde yükselmeleri için eğitim programları hazırlamak, uygulamak ve değerlendirmek...”Aslında ve gerçekte bu işlerin nasıl yapılması gerekmektedir? Milli Eğitim Bakanlığı’nın üniversiteler ve eğitim fakülteleri ile işbirliği içinde yasada belirtilen bu iş ve işlemlerin yürütülmesi beklenir.
Burada bir gerçeğin altını çizelim. 1983 öncesi öğretmen yetiştirme ve diğer eğitimle ilgili işlerde Milli Eğitim Bakanlığı tek otoriteydi. 1983 yılında, YÖK yasası ile birlikte öğretmen yetiştiren kurumlar üniversitelerin çatısı altına alındığından beri Milli Eğitim Bakanlığı öğretmen yetiştirmenin dışında kalmayı bir türlü hazmedemedi.O yıllardan beri bazı üst düzey Milli Eğitim bürokratları üniversitelerin öğretmen yetiştirmeyi beceremediği konusunda görüş birliği içinde oldu. Bu nedenlerle, klasik Milli Eğitim bürokratları oldum olası üniversiteler ve eğitim fakültelerine sıcak bakamadılar. Öğretmen yetiştirmenin tekrar Milli Eğitim Bakanlığı’nın otoritesi altına geçmesi bu bürokratların “kızıl elmasıydı.” Üniversiteler ve eğitim fakülteleri uyuyadursun, bu konuda ÖMK yoluyla büyük bir adım atıldı..
Bu görüşümün gerekçelerini aşağıda sizlerle paylaşmaya çalışayım.YÖK VE ÜNİVERSİTELER TACA ÇIKTI, MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI TEK OTORİTE
Yasa sadece öğretmenlik mesleğini düzenlemiyor, eğitim/okul yöneticilerini de kapsıyor (madde 4).
Yasaya göre, öğretmen adayları bir lisans programından mezun olacaklar ve (bu yasayla getirilen) “hazırlık” eğitiminden başarılı olanlar arasından seçilecekler (madde 7-2). Bir sonraki maddede bir dinamit gizli: Hangi yükseköğretim programlarının (fakülte veya fakülte altındaki programlar) mezunlarının hazırlık eğitimine alınacağı Milli Eğitim Bakanlığı tarafından belirlenecek. Yani, bazı üniversitelerin eğitim fakülteleri, veya bazı eğitim fakültelerinin bazı programlarının mezunları hazırlık eğitimine kabul edilmeyebilirler! (madde 7-3).Meslekle ilgili teorik ve uygulamalı derslerden oluşan hazırlık eğitimi (Milli Eğitim Akademisi’nde) Milli Eğitim Bakanlığı tarafından verilir (madde 8-1). Hazırlık eğitiminin süresi 4 dönemdir (bazı durumlarda 3 dönem olabilir). Dört dönem 2 sene yapar! 4 yıl eğitim fakültesi+2 yıl akademi hazırlık eğitimi=6 yıl! Öğretmen adaylarının mesleki hazırlığı otomatik olarak 6 yıla çıkmış olacak.Mesleki hazırlığı 6 yıla çıkması olumlu bir gelişme olarak kabul edilebilir, bazıları bunun öğretmen kalitesini artıracağına inanabilir. Ben de çok olumsuz bakmam. Ancak genç insanların ileride ekonomik ve sosyal açıdan çok da prestijli olmayan bir mesleğe girmek için 6 yıl sabredeceğine inanmak biraz hayalcilik olabilir.
Bu yasa YÖK’ü ve üniversiteleri de otomatikman bypass ediyor. “Öğretmenlik mesleğinin gerektirdiği bilgi, beceri, tutum ve değerleri içeren öğretmenlik mesleği yeterlikleri Bakanlıkça belirlenir” (madde 8-2). Hoop, mesleğin yeterliklerinin belirlenmesinde üniversiteler ve YÖK taca çıkmış oldu! Eğitim fakültelerinin program içerikleri ve öğretmenlik mesleki yeterlikleri bir hamlede ve toptan Bakanlığa geçmiş oldu.AYRINTILARA DEVAM…
Meslekle ilgili teorik dersleri eğitim fakültelerinde almış olan adayların akademide daha çok uygulamalı bir eğitim alacağı varsayılabilir. Bu durum tam da böyle değil. Çünkü akademide teorik derslerin de verileceği (madde 10-3) açıkça belirtiliyor.Akademide bu dersleri kim verecek acaba?
Belli ki akademide üniversitelere özgü akademik unvanlar taşıyan kişiler çalışacak. Yasanın 30 ve 31. maddeleri bu konuya açıklık getiriyor. Milli Eğitim Akademisi kamu kurum ve kuruluşlarından, özellikle üniversitelerden sözleşmeli akademik personel görevlendirecek. Akademi kurulur kurulmaz bu sözleşmeli personeli kimler olacağı konusunda benim tahminlerim var. Eminim sizlerin de vardır. Etrafımıza şöyle bir bakmamız yeterli.Türkiye’de ilk defa üniversite çatısı altında olmayan ve bir akademik derece verme yetkisi olacak bir akademik birim kurulacak. Uzun vadede eğitim fakültelerinin tamamen kapatılması ve öğretmenlik mesleği ile ilgili lisans ve lisansüstü derecelerin Milli Eğitim Bakanlığı tarafından verilmesinin yolu açılıyor. Elveda eğitim fakülteleri!
Yani, turpun büyüğü heybede dostlarım!SÖZLEŞMELİ ÖĞRETMENLİK AKADEMİSİ
Hazırlık eğitimine giriş ÖSYM tarafından yapılacak bir sınavda alınan puana göre belirlenecek. Bu, şimdiki KPSS’nin devam edeceği anlamına geliyor.
Madde 10-5’te ise hazırlık eğitimi sırasında verilecek uygulamalı dersleri baş öğretmen, uzman öğretmen ve bunlar dışında seçilecek öğretmenlerin vereceği belirtiliyor. Bu durumda, eğitim fakülteleri lisans programlarındaki “öğretmenlik uygulaması” dersi boşa düşüyor. Demek ki, yakın vadede eğitim fakülteleri lisans programları da “yeniden yapılandırılacak.”
SİZE BİR TURP DAHA
Madde 15-1’de hazırlık eğitimini başarıyla tamamlayanların okullara sözleşmeli öğretmen olarak atanacağı yazıyor. Artık 2025 yılında yürürlüğe girecek bu yasayla herkes “sözleşmeli öğretmen” olacak! Daha önce burada “devlet okulu neden batırılmaya çalışılıyor” konulu yazımda belirtilenlerin bir ayağı daha bu şekilde tamamlanmış oluyor. Kaldırılması için çalıştığımız “sözleşmeli öğretmenlik” bundan sonra her öğretmenin kaderi olacak.Sözleşmeli öğretmenle kadrolu öğretmen arasındaki farka ilişkin olarak şu bilgiyi burada kayda geçirelim: Sözleşmeli öğretmenlerin maaşları kadrolu öğretmenlere göre daha düşüktür. Dahası, sözleşmeli öğretmenler kadrolu öğretmenlerle kıyaslandığında özel hizmet tazminatı, kıdem aylığı, aile yardımı, çocuk yardımı, yabancı dil tazminatı, döner sermaye payı gibi ek ödemeler alamazlar.Madde 15-2’de de önemli bir kural var: “Sözleşmeli öğretmenler, can güvenliği ve sağlık mazeretleri hariç olmak üzere, üç yıl süreyle başka bir yere atanamaz. Aile birliği mazeretine bağlı yer değiştirmelerde sözleşmeli olarak istihdam edilen öğretmenin eşi bu öğretmene tabidir.” Yani eş durumu filan gibi gerekçelerle tayin istemeye son veriliyor.
Ayrıca, sözleşmeli öğretmenlik adı üstünde sözleşme ile yürür. Bakanlık sözleşmenizi uzatmadığı zaman herhangi bir mahkeme yoluna gitmenizin yolu kapalı olarak öğretmenlikten atılmış olursunuz. Hükümetin yıllardır uğraştığı kadrolu öğretmenlerden kurtulma sorunu da bu şekilde aşılmış oluyor.MAAŞLI TUZAK
Yasanın 14. Maddesine göre (14-1) hazırlık eğitimi sırasında adaylara maaş da ödenecek! “Öğretmen adaylarına, hazırlık eğitimi sürecinde her ay (23.310) gösterge rakamının memur aylık katsayısı ile çarpımı sonucu bulunacak tutarda ödeme yapılır” (madde 14-1). Sizin için araştırdım. Bu miktar şu an için 21.160 lira 72 kuruş. Adaylar 2 yıl sürecek hazırlık eğitimi boyunca asgari ücretin bir tık üstündeki bu rakamı alacaklar. Güle güle harcasınlar. Bu maaşla evlenmek, aile kurmak, ev eşyası almak gibi şeyler hayal olduğu için adayların hazırlık eğitimi sırasında evlenmeleri beklenmemektedir!16. maddenin 1. fıkrası, sözleşmeli öğretmen olarak 3 yıl görev yapanlar talepleri halinde kadrolu öğretmenliğe atanabilir diyor. 3 yıl sözleşmeli öğretmenlik+2 yıl aday öğretmenlik=5 yıl. Bu 5 yıl öğretmenlerle ilgili MEB’e tanınacak sorunsuz, rahatlatıcı bir süre olacak.ÜNİVERSİTELER VE EĞİTİM FAKÜLTELERİ TAMAMEN DEVRE DIŞI
Yasanın 19, 20, 21 ve 27. maddelerine göre akademi sadece öğretmenlik hazırlık programlarını yürütmeyecek. Yöneticiler için ve öğretmenler için mesleki gelişim programları da yürütecek ve bunları derecelendirecek. Yani, örneğin okul yöneticiliği konusunda eskiden beri kabul gören yüksek lisans ve doktora dereceleri artık işlevsiz kalacak, bunun yerine akademinin vereceği sertifika ve lisans üstü dereceler dikkate alınacak. Uzman öğretmen ve başöğretmenlik de akademiden alınacak hizmet içi eğitim programları yoluyla mümkün olabilecek.Bu demektir ki, öğretmenlik ve okul yöneticiliği konularında üniversiteler ve eğitim fakülteleri “out,” ME Akademisi “in.”
Dahası da var. Madde 27:
“ğ) Eğitim öğretim alanında bilimsel ve teknolojik gelişmeleri takip etmek; görev alanına giren konularda yayın yapmak, araştırma, geliştirme, proje faaliyetleri ve bilimsel çalışmalar yürütmek.
h) Görev alanıyla ilgili konularda yurt içi veya yurt dışı üniversiteler ile diğer kurum ve kuruluşlarla iş birliği gerçekleştirmek.”Tanım tam bir yükseköğretim işlevini tarif ediyor. Eğitim Fakülteleri’nde yapılacak veya yapılması gereken işler artık ME Akademisi tarafından da yerine getirilecek. ME Akademisi yurtiçi ve yurtdışı üniversitelerle işbirlikleri yapacak, gerekirse ortak programlar düzenleyecek.Son bir konu. Öğretmen adayları bütün Türkiye’den geleceğine göre akademinin öğretim binalarının sadece Ankara’da olması beklenemez. 21 bin lira maaşla adaylar Ankara’da sadece kümes bulabilir! Bu durumda ME Akademisi’nin Türkiye’nin belirli bölgelerinde binaları veya kampüsleri olacak. Alın size 81 ilde örgütlenmiş bir öğretmen yetiştirme kurumu!
Boşuna demedik “eğitim fakülteleri out” diye.Sizin için özetleyeyim:
1.Bu yasayla “herkes bir gün sözleşmeli öğretmenliği tadacak!”
2.Sözleşmeli öğretmenlik norm olacak
3.Üniversiteler ve eğitim fakülteleri eğitim ve okul meselelerine ilişkin olarak bundan sonra sadece “dışarıdan ahkam kesecek”,
4.Eğitim fakültelerinden akademiye göç başlayacak (herkes heveslenmesin, bu yol sadece belirli kişilere açık olacak; hatta onların kim olacağı şimdiden bellidir)
5.Öğretmenlik mesleğine hazırlık fiili olarak 6 yıla çıkacak
6.Hangi eğitim fakültesi mezunlarının (dolayısıyla hangi eğitim fakültelerinin) adaylığa kabul edileceğine akademi karar verecek
7.YÖK mevzuatına tabi olmayan bir yükseköğretim kurumu ortaya çıkacak
8.Bu aşamada size hayal gibi gelebilir, ancak uzun vadede Akademi giderek eğitim ve öğretmenlik alanında lisans ve lisansüstü programlar açabilecek
9.Bu yasa 1983 yılından beri eğitim fakültelerine atılan en büyük goldür.
10.Son olarak, öğretmenlerin “atanamama” sorunları devam edecek, çünkü akademi bütün eğitim fakültesi mezunlarını adaylığa kabul etmeyecek (sadece atama için yapılacak planlama ile açılan ihtiyaç kadar aday akademiye kabul edilecek).Odatv.com