Gagauz Türkçesi Türk dillerinin Oguz grupuna giren Türkiye ve Azerbayacan Türkçelerine en yakın dil sayılmaktadır. Sovet türkolojisi Gagauz Türkçesini ayrı bir dil gibi ortaya çıkarırken, aslında Türkiye Türkçesinin Trakiya şivesine çok benzeyen; ve bu gün Bulgarıstan ve Romanya Türklerinin gündelik kullandığı dildir Gagauzca.
Araştırmalar bu Türk boyunun 10-11. yüzyıllada Balkanlar`da, Dobruca`da oturduğunu, ve daha sora orada Uz devletini kurdukları söylemektedir. Osmanlı devletinde yaşayan Ortodoks Gagauz Türkleri kendi dilini ve dinini de muhafaza etmişler, halbuki, o dönemi araştıran yabancı araştırmacılar bu toplumu türkkökenli değil de, asemile sonucunda türkleşmış bir toplum gibi vermektedirler. Bu toplumun Türk kökenli olduğunu ispatlamağa ise hiç gereği yok bile.
Bu dönemlerde Bulgar, Yunan ve başka halkar ile komuşulukları sonucunda Gagauz dilinde çok sayılmayacak kadar kelime alınmaları mevcuttur: giyim, din, maişet terimleri ve antitürk propogandası içeren folklor örnekler de aslında alınma sayılmaktalar. Bu Türk toplumunun çocukları bulgar okullarında bulgarca, yunan okullarında yunanca okumuşlar.
Maalesef, Osmanlı develtinde gagauzların içinden çıkan ünlü, okumuş insanların olup olmadığı bizlere malüm değil.
Oguz, Kıpçak ve Bulgar boylarının karışımından oluşan Gagauz Türklerinin diline arap ve fars menşeli kelimeler Osmanlı döneminde dahil olmuş, ve benimsenerek bu günkü Gagauzlar tarafindan aktif kullanılmaktadır.
1780-ci yıllar. - İlk Gagauz göçleri. İlk Rus-Türk savaşı zamanı Dobrucada, denize yakın yerlerde yüzyıllarla yaşayan Gagauzların ilk göçleri başlar. Çok zor şartlarla Basarabiyanın verimsiz topraklarında yerleşen Gagauz Türklerinin göçü 1828 yılına kadar devam etmiştir.
1818 yıllar. Gagauzların göç sonucunda yerleştikleri Basarabiya, Rus Çarlığının toprağı oluyor. Zorluk ve fakirlik çeken Gagauzlara 100 yıl sürecinde köylede toplu bir şekilde yaşadıkları için Gagauz dilini korumuş ve kullanmışlar. Rus dili bilen insanlar çok-çok az olmuştur. Okullarda verilen dersler daha çok din ağırlıklı ve de eski slavyan dilinde veriliyordu. Gagauz tarihçisi S. Kuroglu yazıyor ”Kiliselerdä rusça dualar okunurken Gagauzlar sıkılıp esniyormuş...., ama büyük merakla dinliyormuş Gagauzlar karamanlıca duaları”.
Rusya Çarlığı döneminde gagauzların eğitimi konusunda ve bilgili adamların var olup-olmaması konusunda pek bilgi yoktur.
Ve İLK defa Basarabiyada 1908-ci yılda Din adamı M. Çakırın çabaları sayesinde “Hakikatin sesi” adlı din konulu İLK Gagauzca gazete çıkmaya başlar. İlk defa o yıl kendi konuştukları dili yazılı şekilde görüyor gagauzlar. Elbetki, Çar Rusiyası döneminde yaşayan bu Türk toplumunun dili Gagauzça olsa da yazılar eskislavyan harflarıyle yazılıyordu. Taa 1918-ci yıla kadar.
1918. yılda Basarabiya Romanya Krallığına geçiyor. Ve Mihail Çakır kendi araştırmalarını “Besarabiyalı Gagauzların İstoriyası”, dualar, romence gagauzca (türkçe) laflık, ve bir sıra başka eserlerini Latin harflarıyle romın ortografisine göre yazıyor.
Gagauzların Romanya Krallığı içinde yaşamaları 1944 yıla kadar sürer. Gagauz dili sokaklarda bile yasaklanıyor ve kullananlara ceza veriliyordu. Okullarda dersler ancak romence verilmeye başlıyor. Ama buna bakmayarak Gagauz Türkçesi her ailedä kullanılmıştır.
Bunca zorluklara rağmen bir teselli vardı: Gagauzlarla, 100 yıldan fazla süren bir kopukluktan sora yeniden Türkiye bir bağ kurdu.
1930. Yıllar. Gagauzların kaderine Romanyanın Büyükelçisi Hamdullah Subhi Tanrıöver yazılmıştı. 1931 yılında Bükreşte göreve başlayan Bükreş Büyükelçisi Gagauzların yaşadığı köyleri ziyaret eder, bilgi toplar ve bu Türk toplumu ile özel olarak ilgileniyormuş. Bilgileri Türkiyenin önderi Mustafa Kemal Atatürke iletiyor ve böylelikle, Gagauzlar ve Türkiye arasında yeniden bir bağ kuruluyor. Bu yıllarda 100 civarında Gagauz gencinin Türkiye`de okumasını sağlamış, Onların bazıları vatana dönmüş, bazıları ise Türkiyede kalmış ve bir çoğu da ünlü müzisyen, matematikçi, tarihçi olmuştur.
Hep o yıllarda Basarabiyaya Türkiye`den ders kitapları ve Türk öğretmenleri göndermiştir. (3, 31-51). O Türk öğretmenler yaşlı Gagauzlar’ın hafızalarında kalmış ve Gagauz edebiyatına da aks ettirilmiştir. (Bunlardan biri Ali Kantarelli. Kıpçak köyünde Türkçe öğretmeni olmuş, orada bir Gagauz kızıyla evlenmiş ve Stalin zamanı casus adıyla Sibiryaya sürgün edilmiş ve 60- yıllada gene Besarabyaya dönerek yaşamını sürdürmüş. Mezarı Ukraynanın ve Gagauziyanın sınır şehri olan Bolgrad`da bulunmaktadır).
Basarabyada görevde olan Türk öğretmenleri Komrat`ta halk edebiyatı metinleri toplamış ve 1938 yılında “Varlık” dergisinde yayınlamışlardır.
Hamdullah Subhi Tanrıöver gagauz köylerini gezerken bir genç Gagauz türkü ile konuşurken gagauzların dili ile ilgili şöyle ilginç kayıtlar etmiş. Sanırım size de meraklı olur.
Büyükelçi soruyormuş:
“Nece konuşuyorsun?.
-Gagauzca.
-Ben nece konuşuyorum.
-Sen de Gagauzca konuşuyorsun.
-Türkiye’de 14.000 000 adam var. Onlar da bizim gibi konuşuyorlar.
-Türkiye’de bu kadar Gagauzca konuşan adam olduğunu bilmiyordum…
-Oğlum, sen de, ben de, Türkiye’de olanlar da hepimiz Türkçe konuşuyoruz.
-Evet, hakkın var, bizim dilimize Gagauzca da derler, Türkçe de derler.” (B.C.A. 030.10.246.666.30: 18).
Büyükelçinin dikkatini çeken şuymuş: aslında gencin konuştuğu dilin Türkçe olduğunu bilmesine rağmen öncelikli olarak dilini Türkçe değil, Gagauzca olarak ifadelendirmesi ve Türkiye Türkleri ile ilgili pek fazla bir şey bilmiyor olmasıdır. Bu durumun sebebi de malum,100 yıllık bir kopukluktur.
Bükreş Büyükelçisi Hamdullah Subhi Tanrıöverin hizmeti bağı kopmak üzere ayrı düşmüş iki kardeşlerin arasında bir sarsılmaz köprünün temelini koymaktı.
1944. yılında Basarabiya Sovyet Birliğine girer. Ve Gagauzların zor günleri devam eder. Türklerle bağlar yeniden kopar. 1946-47 yıllarında yapılan açlık Gagauzların 40 % alır. Aynı yılarda sürgünler başlar. Ve onların gözüyle “zengin” sayılan Gagauzların büyük bir kısmı Sibire ve iklimi sert olan başka yerlere sürülür. Ve bunca işlere rağmen Aynı zamanda Lenin, Stalin Gagauzlara sevdirilir.
(devam edecek)