Tehcir, bir yerden başka bir yere göç ettirmek anlamındadır. Osmanlı Devleti’nin 1915 yılında Ermenilere uyguladığı insani bir önlem olarak karşımıza çıkan tehcir, maalesef günümüzde farklı mecralara çekilmiştir.
100 Yıl Önce Ayrılıkçı Ermeni Terörü;
Yüzlerce yıllık komşusunu, hem de Ermenileri kendi ülkesinde misafir eden komşusunu yani Türkleri, Rus uşaklığını hak etmek için toplu katliam hatta soykırımlarla yok etmeye çalışan Ermeni….Türk ordusu batıda yedi düvel ile savaşırken arkadan hançerleyen Ermeni….İnsanları yaşlı, çocuk, hamile demeden işkencelerle katleden Ermeni…Hamile kadının karnındaki bebeğe “kız mı erkek mi” diye aralarında bahse tutuşan ve bıçakla yararak bahsi sonuçlandıran Ermeni…Türkleri camilere toplayarak yakan Ermeni…Doğudaki kasaba ve köylerimizi basan, yakan, yıkan Ermeni…Sansa Deresini haftalarca kızıl Türk kanıyla boyayan Ermeni…100 yıl önce ermeni teröründen çeken Türkler, aynı bölgede bugün kılık değiştirmiş yeni bir ermeni terörüyle uğraşmaktadır. Söylesenize bu ihanetin bugünkü rolünü kimler üstlenmiştir?
100 yıl Sonra Ayrılıkçı Kürt/Kripto Ermeni Terörü;
Günümüzde de kundaktaki bebeğe kurşun sıkan pkklı teröristler….Çocuklarının yanında babasına kurşun sıkan pkklı teröristler…Köy meydanına topladıkları vatandaşlarımızı kurşuna dizen pkklı teröristler…Hamile kadınlara kurşun sıkan pkklı teröristler…Karılarını, kızlarını, çocuklarını kendine siper yapıp saldıran pkklı teröristler…40 bin vatandaşımızın kanına giren, ülkemizi ekonomik yönden zora sokan pkklı teröristler…
Bugünkü pkk terör örgütünün yaptığı eylemlerin yoğunluk oluşturduğu illere bakın. Hep aynı yerler; iller, ilçeler, mahalleler, köyler belli. Gerek İstanbul’da gerekse Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da terörün sıklıkla görüldüğü yerleşim yerlerinin ortak özelliği, teröristlerin yerel destek görmeleridir. Bu destek gönülden veya zoraki olabilir. Ancak destek verildiği bellidir. Eylem yapan hainler, istediği evde rahatça saklanıp gizlenmektedir. Hatta eylemin olduğu bölgelere bakınca, masum zannedilen birçok hainin evinden askere, polise ateş açıldığı da ayan beyan ortadadır. Hatta pkklı itler bu kahpeliği daha da ileri götürüp, meydanda toplanan sivil halkın arasından askerlerimize ateş açarak şehit etmektedir. Pkk yandaşlarının rahat hareket ettikleri bu bölgeler, 100 yıl önce de Ermenilerin cirit attığı bölgelerdir.
Bu durumun yani ihanetin tespiti çok kolay ve her şey ortada iken çözüm de, teröre direkt veya dolaylı olarak destek veren yerli halkın tehciridir. Bu tehcir, milliyetçi muhafazakar bölgelere dağınık bir şekilde ve geçici bir süreyle belli şartlar altında olabileceği gibi çare olursa kalıcı da olabilir. Yurtiçi olabileceği gibi yurtdışına da olabilir.
Şimdi bu çözüm önerime karşı; “terörle böyle mücadele edilir mi, bu konuda başka projeniz yok mu, kolaycılığı seçiyorsunuz” gibi yorumlar ve tepkiler gelecektir. Ancak Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bugüne kadar bölgeye pozitif ayrımcılık yaparak yardım yaptığı, yıllardır boş tarlalara trilyonlarca Lira çiftçi mazot desteği ödediği, Batıdaki imar faaliyetlerinden çok, terörden zarar görmüş bölgelere yatırım yaptığı da ortadadır. Ancak bu yatırımlar ekseri ahali tarafından hiçbir zaman takdir edilmemiş. Aksine devlete düşmanca tavır devam etmiştir. Hatta bölgedeki bu yatırımlardan ihale kapan bazı terör sempatizanları, iyice zenginleşmiş ve pkkya desteklerini artırmışlardır. İhanet süreciyle birlikte şımaran pkk ve yan örgütleri işi iyice zıvanadan çıkarmış, devlet otoritesini bölgede yok etmişlerdir. Teröre karşı operasyon yapmayan yetkililer, şimdi bin pişman, ama atı alan Üsküdar’ı geçti. Bu saatten sonra kimse terörle müzakere lafını etmemeli, edenler de vatana ihanet ile yargılanmalıdır. Bugüne kadar terörü azdıran, destek veren, terörle mücadeleyi engelleyen, terörle mücadele edecek yetkililerin elini kolunu bağlayıp siyasi hesaplarını, memleket menfaatlerinin üzerinde tutan tüm yetkililer ve sorumlular vatana ihanet ile yargılanmalıdır. Ve derhal devletin yaptığı tespitler ışığında tehcir uygulanmalıdır. Tehcir esnasında haksızlığa uğrayan, devletine bağlı, teröre karşı olan vatandaşlarımızın hakları ise teminat altına alınmalıdır.
Ben bir eğitimci olarak bu çözüm önerilerini ülkemin menfaatleri için sunuyorum.