Köprülülü Hamdi Bey, 1888'de Makedonya’da, Vardar'a bağlı Köprülü kasabasında doğdu. Babası Kolağası İbrahim Bey'di. İlk öğrenimini Köprülü kasabasında, orta öğrenimini Üsküp İdadisi'nde yaptı. İstanbul'a gelerek Mülkiye'yi bitirdi. Memurluğa Kosova'da maiyyet memuru olarak başladı.
Balkan Savaşında yedek subay olarak Kumanova Cephesinde Sırplara karşı savaştı. Cephe çöküp birlikler dağılınca Hamdi Bey 200 kişilik kuvvetle, çarpışa çarpışa Edirne’ye, Şükrü Paşa kuvvetlerine ulaştı. Edirne'nin kurtuluşu sonrası (10 Temmuz 1913) Edirne Polis İdarî Başkanı, Demirköy, 1915'te Malkara, 1916'da Keşan ve Balıkesir Sındırgı, 1917’de Edremit kaymakamı oldu.
6 Nisan 1919'da Damat Ferit Paşa Hükümeti tarafından ittihatçı olduğu için görevden alındı, tutuklama kararı çıktı; Balıkesir mutasarrıfı ve yakın arkadaşı olan ünlü Türkçü Tunalı Hilmi Bey sayesinde kurtularak Yunan İşgali altındaki Burhaniye'ye gitti ve bölgedeki dağınık Kuva-yı Milliye'yi örgütledi. Yunanlıların Ayvalık’ı işgali üzerine bölgedeki 172. Alay Komutanı Yarbay Ali (Çetinkaya) Bey’in oluşturduğu birlikleri ve yöre halkından gönüllülerle Yunan ilerlemesini durdurdu. 1919 Ağustosunda Hamdi Bey, Balıkesir Heyet-i Merkeziye üyesi oldu. Asker ve silâh tedariki, Anzavur Ayaklanması, Yunan birliklerinin Soma - Salihli hattında gelişen taarruzlarında Hamdi Bey aktif rol aldı. Bundan 97 yıl önce bu sabaha karşı (26/27 Ocak 1920) Gelibolu yakınlarında Fransız kuvvetleri denetimindeki cephaneliğe tarihe Akbaş Baskını olarak geçecek müthiş olayı Hamdi Bey, komutasındaki 40 atlı arkadaşı ile birlikte düzenlemişti. Çok sayıda silâh ve mühimmat ele geçirmiş, bunları Anadolu içlerine göndermişti. Baskından sonra Biga’da görevliyken 17 Şubat 1920’de Padişah ve Damat Ferit’in has adamı Çerkez Anzavur Ahmet güçlerine esir düşmüş, ertesi gün Biga’ya getirilirken alçakça katledilmişti.
Atatürk BÜYÜK NUTUK’ta Akbaş Cephaneliği Baskını ve Köprülü Hamdi Bey’i şöyle anlatmaktadır:
“Efendiler, Rauf Bey'e yazdığımız son şifrede, Akbaş Cephaneliğindeki cephanenin bir kısmının İngilizlere verilmesine yardım ettikleri yolunda bir eleştiri vardı. Bu meseleyi biraz açıklayayım. Rumeli sahilinde, Gelibolu yakınlarında, Akbaş denilen yerde, bir cephane deposu vardı. Orada Fransızların eli altında bol miktarda silâh ve cephane bulunuyordu. Hükümet, İtilâf Devletlerine tamamıyla boyun eğmiş görünmeyi yararlarına uygun saydığından, sözünü ettiğim cephanelikteki silâh ve cephanenin bir kısmını İtilâf Devletlerine vermeyi vaat etmiş. Onlar da Wrangel ordusuna göndereceklermiş. Rusya'ya nakli için bir Rus vapuru da Gelibolu'ya gelmiş. Hükümet daha önce, İstanbul'daki teşkilât başkanlarımızın izin ve yardımlarını da sağlamış...
Halbuki, Efendiler, Köprülülü Hamdi Bey adında kahraman bir arkadaşımız, Kuva-yı Milliye'den bir müfreze ile, 26/27 Ocak 1920 gecesi, sallarla Rumeli sahiline geçti. Akbaş cephaneliklerini ele geçirdi. Depo bekçileri olan Fransızları tutukladı ve haberleşme hatlarını kesti. Silâhların hepsini cephanenin bir kısmını ve muhafız Fransız askerlerini de göz altında Lâpseki'ye nakletti. Silâhları ve cephaneyi Anadolu'ya gönderdikten sonra, Fransız erlerini iade etti. Akbaş deposunda sekiz bin Rus tüfeği, kırk Rus makineli tüfeği, yirmi bin sandık cephane bulunduğu tahmin ediliyordu (Belge : 2.39).
Bu olay üzerine, İngilizler, Bandırma'ya iki yüz kişilik bir kuvvet çıkardılar. İtilâf kuvvetlerinin, millî savaş bölgelerinin gerilerinde İtilâf Devletleri askerlerinin de bulundukları yerlerdeki depolarda bulunan silâhların ve cephanenin başka yere nakli, kullanılamaz duruma getirilmeleri veya bu gibi yerlerin işgal edilmeleri ihtimaline karşı, komutanlara verdiğimiz emirde, bazı tedbirler tavsiye etmekle birlikte, bütün komutanların büyük bir kararlılık ve kesinlikle hareket etmeleri gereğini bildirdik (Belge : 240).”