Hani söylemek istediklerini anlatmaya çalışırken, benliklerini öne çıkararak ben falan yerdeyken, ben şunu yaptığımda, ben şunları söylemiştim, ben şu okulda okurken, ben okuduğum eserde şöyle bir şeye rastlamıştım ve ben dememiş miydim gibi hep ben ben ben kelimesini kullananlar var ya. Bu ifadeleri kullananların kimine göre ego, kimine göre benlik duygularını tatmin için yaptıkları bilinmektedir. Siz bunun adına ne derseniz deyin, her insanın içinde yatan bir ben duygusu mutlaka vardır. Ancak; kimi bu duygusunu öylesine besler ki önüne geçilmez bir canavar yapar, kimisi ise terbiye ederek uslu bir kediye dönüştürür. O ben öyle bir şey ki, ne kadar besler büyütürsen zararı da o denli büyük olur. Böylesine bir kötünün korunup kollaması kişinin hastalanarak yalnızlığına ve giderek kaybolmasına neden olur.
Nedendir bilinmez ama, en çok benlik yapanlar ise sözde en güçlü gözükenlerdir. Bunların benliklerini öne çıkarmaları ellerindeki maddi veya toplumsal gücün verdiği azgınlaşma mıdır, yoksa aşağılık komplekslerini gidermelerinin bir gereği midir? Tıpkı bazılarının yaptığı gibi bilmediği konularda ahkam keserek kendini gülünç duruma düşürme, parasıyla övünme ve başkalarını hakir görme gibi zavallılıklarını da ortaya koymalarıdır. Diğer bir tabirle aşağılık kompleksi denen hastalığının nüksettiği anın bir işaretidir.
Parayla benliğini tatmin ettiğini sananların çoğunun yaptıkları çirkinlikler ve kırdıkları kalpler sonucu ulaştıkları sonları hiç de hoş olmamaktadır. Belki kendileri gibi hastalar sağlığında onları şımartmış veya pohpohlamış olabilirler. Ancak bu tiplerin güçlerini kaybettiklerinde kendilerine selam dahi verilmediğini görerek kahroldukları da bilinmektedir. Giderlerken geride pek de bir dostunun olmadığı, hatta arkasından hayır yerine küfürle birlikte anıldıkları da olmaktadır.
Bu tiplerin sadece parası olanlar olmayıp, makam mevki sahibi olanlar, hatta partiler de dahil olmak üzere belli yerlerde başkanlık yapanların da olmasıdır. Bunlar öylesine zavallılar ki, gücü ellerine alıncaya kadar el etek öper, gücü ellerine alınca da, kendini bir halt zannederek mahiyetine ve alttakilere saldırmayı yiğitlik zannederler. Ta ki o güçlerini kaybedinceye kadar. Güçlerini kaybettikten sonra da kendilerini tanıtırken ben şuradayken, ben şu görevi yaparken, ben şöyle yapmıştım diyerek zavallılıklarını sergilemeye devam ederler.
Bu bencilerin bir diğer zayıf tarafları da kendilerinden güçlü gördüklerinin karşısında süt dökmüş kedi gibi oluşlarıdır. "Kişi kendini nasıl bilirse karşısındakini de öyle bilir." derler ya, bunlarınki de tıpkı onun gibidir. Oldukça korkak olup, ellerindeki gücün sayesinde cesur göründüklerinden, kendilerine karşı gelecek bir sıkıntı karşısında başlarlar feryada. Tehlike gördükleri kişilere öylesine yaftalar takarlar ki, casus olmalarından başlayarak neler neler söylemezler ki, başında bulundukları kuruluşlara zarar verildiğinden başlayarak akla hayale gelmeyen itham ve iftiralarla kendilerini korumayı, bulundukları konumlarını güçlendirmeye çalışırlar.
Çünkü bu kişiler bilgisiz, görgüsüz oldukları kadar yetersiz olduklarını da bilmektedirler. Olacaklardan korunmak için demokratik ve demokrasi kuralları içinde hareket etme yerine zorba ve iftiralarla kendilerini koruyacaklarını sanırlar. Eğer yaptıklarının bir çıkış yolu olmadığını görürlerse, bu sefer de güçlü birine payanda olarak ve onlardan alacakları destekle hayatlarını idame ettirmeye çalışırlar. Bu nedenledir ki, demokrasi derler, demokrasiye kendileri uymaz. Hukuk derler, hukuk çiğnemekte bir beis görmezler. Her türlü yola başvurmayı kendileri için mubah sayarken başkaları için haram ilan ederler.
O zaman akla şu sorular gelmektedir. Bu kişilerin yönettiği kurum ve kuruluşlardan amacına yönelik bir fayda sağlanabilir mi? Ülke sorunlarına çözüm bulanabilir mi? Kendilerinden güçlülerinin haksız isteklerine karşı direnebilirler mi? Tabi ki en makul cevabı hayırdır. Öyleyse bu tür yerlerde neden hep benciller olur dersek, onun cevabı da kullanılmaya müsait, emir almaya alışkın, gerdan kırmayı sevmeleri ve kendi çıkarları uğruna her şeye rıza gösterenlerdir de ondan. Bilirler ki, o makam varsa varlar, yoksa bir hiçdirler.
Bunlardan kurtulmanın en iyi yolu onların oralara gelmemelerini sağlamaktır. Buna çeşitli vesilelerle güç yetmiyorsa, orada kalmamaları için çalışmaktır. Yoksa kader diye boyun bükerek, köleliği kabullenmek değildir. Bugün olanlara bakılırsa herkes bana ne diyerek bir köşeye çekilip seyretmeye dalmıştır. O zamanda canın yanınca feryat etmeyeceksin. Hele de arkadan hiç konuşmayıp susmasını bileceksin.