Var olan her toplumda her daim kimsesiz ve yardıma muhtaç insanlar, kaderin savurduğu aileler, derdine deva arayan hastalar, çeşitli nedenlerden dolayı oluşan engelliler, yalnızlığa mahkum olmuş yaşlılar, her hangi bir sebep sonucu sahipsiz kalmış çocuklar mutlaka vardır. bu insanlar yaşamlarına devam edebilmek için mutlak ve mutlak başkalarının maddi veya manevi yardımına ihtiyaç duyarlar. Hiç öyle olmasaydı atalar "Komşu komşunun külüne muhtaçtır." derler miydi? İnsanlar dayanışmayı sağlayabilmek için uzmanlaşmalara alanlarına ayrılmamış olabilir miydi? Her insan olanlar karşısında bana ne deseydi, o toplum millet olarak birlikte ve bir arada yaşayabilir miydi? Demek ki, insanın havaya, suya , ekmeğe muhtaç olduğu kadar birbirlerine de muhtaçlığı vardır. Yani hastanın doktora, özürlünün sağlıklıya, imkansızın imkanı olana, işçinin patrona patronun işçiye, milletin çiftçiye olduğu misali herkesimin bir birine ihtiyacı vardır. Hiç bir zaman kişi kendi kendine yeterli olamamıştır olamazda. Öyle olunca da bir birimizin yardımına koşan bir ve iri olanlar olmak zorunluluğumuz var.
Demek ki, toplu yaşamanın da belli kuralları var. Toplumda birlikte yaşadığımız diğer hemcinslerimizle huylarımız, mizaçlarımız, düşüncelerimiz nasıl ki aynı değilse, maddi gücümüzde aynı değildir. Öyle olunca da iyi bir toplum olabilmek ve mutlu yaşayabilmek için ise bir birimizi olduğu gibi kabul edip ihtiyacı olanlara yardım etme imkanı olanların daha duyarlı olması gerekiyor. Bu durum ise herkesi mutlu edecek, insanlar arası güveni tesis edip, edep ve adabı artıracak bir güzelliği oluşturacaktır. Demek ki insanların bir birine sahip çıkması, sosyal yaşamda ki bir anlayışın gereğidir. Başkalarının derdini kendine dert etmeyen insan zaten insan olamaz. Her insan kendisini düşündüğü kadar başkalarını da düşünmeli, düşünmeli ki karşılıklı sevgi ve saygı artsın kardeşlik bağları güçlenebilsin. İnsanlar arası sıcak bir selam, hal hatır sorup dertli olanların derdini mutlu olanların sevincini dinleyip görmek, düğününde, bayramında ve cenazesinde yanın da bulunmak onunla neşelenip onunla hüzünlenmek ayrı bir motivasyona neden olmaktır. Yoksula verilen bir sadaka ise o fakirin yaşamında çok şeylere neden olacağı için vereni de mutlu edecektir.
Demek ki, yapılan hiç bir iyiliği küçük görmeden, herkes gücü oranında bir birine iyilik yapıp güzellikle yaklaşmalı ki, o toplum mutlu ve mesut olsun. Her insanın bir birine ihtiyacı olduğu kadar karşılıklı güzel örnek olmasına ve iyilikle davranmasına da ihtiyacı bulunmaktadır. Çıkar uğruna, makam ve mevki için başkalarını harcama ve karalamaların bir gün kendisi içinde olabileceğini iyi düşünüp doğru karar vermek gerekir. Yapılan hiç bir şeyin karşılıksız kalmayacağı, ne yaparsan onunla karşılaşacağını unutmayacaksın. Ne demiş atalarımız "Ya bu deveyi güdecek ya bu diyardan gideceksin." Yani kişi yalnız yaşayamayacağına göre birlikte olduğu toplum içinde mutlu olabilmesi için o toplumun tüm fertleri insani ve inancının gerektirdiği hareketleri yaparak bir birine arka kale olup güç birliği yapmasını bilmelidir. Yoksa bugün olduğu gibi, bir birini karalamak, malına canına kastetmek, yalanı esas gibi, riyayı iyilikmiş gibi söylemek ve çekememezlik krizlerine girmek değildir. Hülasa kendine yapılmasını istemediğini bir başkasına yapmayarak, her ne yaparsan yapılanın kendine yapılıyormuş kabul ederek yapman gerekir.
Bunun içindir ki yetimin başını okşayıp, yolda kalmışın yardımına koşup, acın karnını duyurmayı bilmeliyiz. Hülasa ihtiyaç sahiplerine gücümüz oranında el uzatıp onun derdine dermen olmak olmalıdır. Acısı olanın acısını paylaşarak, mutlu olanın ve sevinçlinin sevincine katılmasını bilelim. Düşenin elinden tutup kaldırarak yaralanın yarasını sarmakla kötülüğe meyilli olanın yolunu değiştirtip güzele meyletmesini sağlamak, aslı görevimiz olmalı. Kapımıza geleni boş çevirmeden,hasta olanına moral vererek, dertli olana deva için yol göstererek insanlığımızın gereğini yapmalıyız. Unutmayalım ki yaptığımız iyilik ve güzelliklere bir gün gelir bizim ihtiyacımız olur. Eğer bunları yapmıyorsak bir başkasından da ihtiyacımız olduğu anda bunların bize yapılmasını beklememeliyiz. Günümüz hep aydınlık, mutluluğumuz yerinde olsun istiyorsak insanlığımızın ve imanımızın gereklerini yerine getirerek tadına varmakla mümkün olacağını unutmamalıyız. Allah bizleri güzel işler yapan, güzellikler içinde yaşayan kullarından eylesin.