Ülkede olanlara ve yaşananlara bakıldığında bir çürümüşlük ve kokuşmuşluk almış başını giderken pis kokular her tarafa yayılıyor. İnsanlar ise bu pislik içinde, aç ve susuz bir şekilde bir yaşam mücadelesi vermeye çalışırken, ayrıca salgın hastalıkla savaşarak binlerce sevdiklerini toprağa veriyor. Bu kötü gidişat öyle bir hal almış ki, halk sesini çıkarma yerine intihar ediyor veya yurt dışına kaçmanın yollarını arıyor. Peki ama ülkemin ve insanlarımızın bu hale gelmesinin sorumlusu kim dendiğinde, boğazlarda düğümlenen hıçkırıklar eşliğinde buğulu gözlerle "Kendim ettim kendim buldum" sözleriyle, şimdi yaptıklarımızın sonucuna katlanmaya çalışıyoruz diyerek ağlıyorlar. Göz yaşları arasında söylenen bir başka söz ise "Sabrediyoruz, elbet bir gün bizimde hesap soracağımız sandıklı günler gelecek" diyerek demokrasiye olan güvenlerini ifade ediyorlar. Ha! tüm halk mı böyle düşünüyor diyecek olursanız, elbette ki hepsi değil. Ülkede yaşayan öyle bir mutlu azınlık var ki, bu devran hep böyle devam etsin diye her türlü ayak oyununu oynamaya devam ediyor. Kendilerince haklılar da, çünkü yüksek maaşlarla bir kaç yerden beslenmek, pahalı makam araçları, yedikleri önlerinde yemedikleri çöpte, döviz karşılığında yap işlet devret modeliyle halkın vergilerini mafyayla iş birliği içinde geğirinceye ve tıksırıncaya kadar yemek. Onlar için bundan daha büyük nimet ne olabilir ki?
Gelin hep birlikte ülkemizde yaşananların ve yapılanların bazılarına bakarak olayların nasıl geliştiğinin kararını birlikte verelim. Halk pahalılık, işsizlik, adaletsizlik ve korku altında inim inim inlerken kimileri ise çözümü sevdiklerinden ayrılarak dünyasını değiştirmek de buluyor. Üretici ürettiğini satamıyor yol kenarlarına döküyor, satabildiklerini de maliyetinin altında satarak bir daha çiftçilik yapmamaya yemin ediyor. Tüketici ise o maliyetinin altında satılanları marketlerden veya pazarlardan on katı, yirmi katı pahalıya ancak taneyle alarak yeme yerine nefsini körletiyor. Esnaf dükkanlarını kapatmış ama kira, stopaj, elektrik, su, doğalgaz ve vadesi gelen senetlerini ödemek için oturduğu evini, bindiği arabasını satıyor yada bankalardan yüksek faizlerle krediler alıyor. Elektrik borcunu ödeyemediği için 3,7 milyon insanın elektriği kesilirken, elektriği kesen şirketlere ise yine o elektriği kesilen ve diğer vatandaşların vergisinden 3 milyar lira pandemi yardımı yapılarak ödüllendiriliyor. TÜİK tarafından yayınlanan enflasyon ve işsizlik rakamlarıyla halkla adeta alay ediliyor. Aileler bir boğazdan kurtulma adına 18 yaşından küçük kız çocuklarını evlendirilmesine göz yumarak çocukların hayatlarını karartıyorlar.
Şimdi de olan tüm bunlarının nedenlerine bakacak olursak; yandaşları besleme adına girdilere yüksek oranda zamlar yaparak, ithalata yönelip köylünün ürettiğini elinde bırakarak maliyetinin altında alıp, zafer kazanmış komutan edalarıyla arabalara bayraklar takarak konvoylar yapıp ellerinde patates ve soğan çuvallarıyla medyaya poz verip reklamlar yapıyorlar. Görevleri halka hizmet olan bir kısım belediyeler ise halka hizmet veren ekmek büfelerini kaldırmaya çalışıp, bazıları, para karşılığı kendi yandaşlarını özel pasaportlarla yurt dışına gönderiyor. Bu kaçırılanların sayısının bilinen kadarıyla sekiz yüz kırk kişi olduğu ve bunlardan gereken çıkar elde edildiği, bir başka belediyenin de kendilerine teslim edilen atların PKK'nın eline geçmesine vesile oluyor. Yine bazı belediyelerin, belediye işlerini ihalesiz gizlice kendi akrabalarına vererek akrabalara çıkar elde ettiği görülüyor. Dün sırtında ceketi olmayanlar, bugün iktidar partisinde görev alıp lüks arabalara binerek esrar kullanırken yakalanınca pudra şekeri kokluyorlardı denerek temize çıkarılıyor. Tüm bu olanlara rağmen iktidarın ortaklarının oylarıyla araştırma önergeleri reddediliyor, yargı soruşturma dahi açamıyor.
Hani hatunun biri balık almaya gidince başlar balıklarının kuyruğunu koklamaya da, "Balıkçı olanları şaşkınlık içinde izlerken birden irkilip "Hanım hanım sen ne yapıyorsun" diye sorar. Balığı kuyruğunu koklayan bayan ise "Balık kokmuş mu diye kokluyorum oğul" der. Balıkçı "Hanım hanım balık baştan kokar, sense kuyruğunu kokluyorsun" deyince. Hanım cevabı ise " Biliyorum evladım elbette balık baştan kokar, ama ben kuyruğa kadar inmiş mi diye kuyruğunu kokluyorum" der. Tabi ki belediyeler ve kişiler bunları yaparken kendilerine ses çıkarmayan ve iyi örnek olmayan büyükleri örnek almışlardır. Nasıl mı? Çiftlik bankın sahibi gibi kayıplara karışan tosuncuk gibi sanal para dolandırıcısı zat hükümetin bakanlarıyla fotoğraf çektirip halka mesaj vermeye çalışır ve diğer taraftan aynı kişi hükümetin küçük ortağının bir vekilinin oğluyla ortak şirket kuruyorsa. Bunu yapanlar üç gün konuşulduktan sonra unutuluyorsa, elbette milyarlar yurt dışına güle oynaya yenmeye devam edilir. Bakanların bazıları kendi şirketlerine 1 444 milyon lira teşvik alırken, ürettiği dezenfekte ürününü piyasaya 100 liraya satarken, başında bulunduğu bakanlığa 175 liraya satıyor. O bakan ki daha önceleri yolsuzluk yapacak diye Gümrükler Genel müdürlüğü uyarılırken, bilahare gümrüklerinde bağlı olduğu bakanlığın başına getiriliyor ve ayrılırken de kendisine millet adına şükranlar sunuluyorsa.
İlgili bakanın yerine getirilen başka bir bakan hanım ise geçmişte erkek çocuklara tecavüz edilen vakfı savunurken, ülkeyi kana bulayan FETÖ övücüsü Adnan Oktanla birlikte pozlar verip davetlere katılıyorsa. Merkez bankasında halkın vergileriyle oluşan 128 milyarı ile şirketler kurtarılırken, hesap soranlar vatan hainliği ve cahillikle itham edilip, gerçekler halktan saklanıyor ve üstü örtülmeye çalışılıyorsa. Konya'da esnafa verilmek üzere belediyeye teslim edilen 6 milyon lira buharlaşıyorsa. İktidar halka tasarruf çağrısı yaparken yandaşlara üç beş yerden on binlerce lira maaş verirken, makamdakilerin kullanması için tanesi 500 milyondan makam araçları alınıyorsa. Yandaş müteahhitler için pandemi döneminde devleti ödemesi gereken borçları ödendiği gibi o müteahhitlerin devlete olan borçları affediliyorsa. Aynı iktidar koranadan korunmak için maske, mesafe , temizlik derken tarikat mensuplarının cenazelerine ve toplantılara mahşeri kalabalıklarla katılıyor, yakınının cenazesine katılan ve sokağa çıkan sade vatandaşlara 3100 lira ceza kesiyorlarsa. Tüm bunlara rağmen pandemi bahane edilerek milli bayramlara katılmayıp halkın değerleriyle alay ediliyorsa. Büyük ortak andımızı yasaklarken küçük ortak nutkun gençlerle buluşmasını yasaklıyor ve dağıtanları cezalandırıyorsa. Rüyamızda görsek hayra yormayacağımız İslamcı, Türkçü ve Maocu geçinenlerin bir araya gelip ortaklık kurmalarından çıkacak sonuncun anca bu kadarı çıkacağı bilinmelidir. Bunun adına çürümüşlük denmezde ne denir?