Çocukluğumda susuzluğumu pınarlardan kana kana şu içerek giderirdim.
Her evin çatısına leylekler konardı. Akşam üzeri kırlangıçlar gökyüzünü kaplar, saatlerce onların gökyüzündeki muhteşem danslarını seyrederdik.
Kışta kış olurdu. En az 3 ay kar kalkmaz, aç kalan kurtlar ahırlara, tilkiler kümede dalarlardı.
Hele kuzine sabanın bahsinde geçen zamanımız. Akşamları sabanın deliklerinde duvara nakşeden alevlerin dansı farklı olurdu
Tamda mart ayında karlar erimeğe başlar, tarlaların üzerinde bütün ova da şu buharları yükselirdi gökyüzüne.
Koyunlar kuzulardı. Emen kuzuları sevmek, at yavrusu kurumlara binmeye çalışmak çocukların zevkiydi.
Çiğdem toplamak için kırlara koşardık.
Kartallar alıcı kuşlar süzülürdü gökyüzünde.
Şimdi pınarlar körelmiş, leylekler gelmez olmuş, kırlangıçlar kaybolmuş. Hele mektebin çatısını yuva yapan güvercinlerden eser kalmamış.
Kartallar yok artık. Alıcı kuşlar gitmişler.
En az üç ay yerde kalan karda yok. Kış, kış olmaktan çıkmış.
Kısın bahara dönmeye hazırlandığı bu ayda SAYA oynanırdı. Bilen yok!
Kışı baharı, sonbaharı, yazı doyasıya yaşardık.
Şimdi bizim oralarda ne kış kalmış ,nede yaz.
Sonra şehre geldik.
Mektep yollar. Tahta çantaları tokuşturarak koşa koşa isteyerek koşarak gittiğimiz yuva. Ailemizden önde gelen öğretmenlerimiz.
Ankara Aktaş mahallesi ve kurtuluş Dede efendi Sokak
Suyun parayla satıldığını ilk şehirde gördüm.
Ama yine de köyden şehre gelenlerin oluşturduğu gecekondular.
Her yüz, iki yüz metrede bir çeşme, kaynak suları… Şebeke suyu paralı. O yüzden çeşme başları hep kalabalık.
Dostlukların başladığı, sevgi kıvılcımlarımın ateşe dönüştüğü mekanlar.
Sırf yüreğine düşen sevdaya bakmak için eline kovayı gücümü alıp koşan gençliğe yeni adım atmış kızlar.
Çeşme başları mahallenin haber merkezi gibi.
Kula düşen söz, dalga dalga yayılırdı mahalleye.
Herkes birbirini tanır kollar. Hiç konuşmamış olsalar bile aynı mahallede oturmak sahiplenmeyi de beraberinde getirirdi.
Bir ömür geçmiş. 70 senede birçok değerimizi yitirdiğimize şahit oldum.
Muallim öğretmen oldu. Aileler eti senin kemiği benim diyerek mektebe muallime teslim ederlerdi çocuklarını.
Öğretmen seçilmiş gençlerin iyi eğitilmesi, idealist yetiştirilmesi sonucu toplumda farklı bir yerde dururdu.. Yolda yürüyüşünden öğretmen bilinirdi. Çocuklar korku ile beraber öğretmenlerini severlerdi.
Öğretmen gibi konuşmak, yürümek isterlerdi.
Şimdi öğretmeni velilerin ve öğrencilerin ayakları altına serdik.
Tabii öğretmende öğretmen olmalı. Özel seçilerek özel eğitime tabii olmalıdır. Bu yüzden öğretmen seçimi merkezi sistemde çıkarılmalı ve kısa sürede öğretmen akademileri kurulmalıdır.
Bahar geliyor ağaçlara bitkilere can geliyor.
Bilinmez bir sevinç kaplıyor yürekleri.
Baharın geldiğini geçtiğini anlayamadığımız bir dönem yaşıyoruz.
Teknolojinin esiri bağımlı bir nesil.
Niye yazdım ki,
Yaşamayınca nasıl bir sevdadan mahdum kaldığınızı anlayamazsınız.
Galiba geçmişi, çocukluğunu, Ata yurdum Mucurun Geycek , Ama çocukluğumun geçtiği ilk mektep şahadetnamesini aldığım Anayurdum Hacıbektaşın Kara ovalar koyunu özledim.