Öğrendiğimiz devlet 'te, adalet diye bir kavram vardı. Adalet devletin temeli deniyordu. Herkes kanun önünde eşitti.Kimsenin kimseye üstünlüğü yoktu. Devlet ana idi, baba idi.
Bırakın fertleri ötekileştirmek, tam tersi ötekileşene şefkatlı kollarını açar, sahiplenirdi. Devlet kapısından içeri girince kanun konuşur, başkası susardı. Devlet hep başta idi.Devlette sen ben Yok biz var idi. Birisi kazara ben dese ,herkes karşısına dikilir, sen kimsin derdi.
Kanunlar şahıslar için değil, millet için yapılırdı.
Öyle seçilmiş , atanmış ayırımı olmaz, herkes kendi görevini yapardı. Hele üstünlük kavramı hiç yoktu.
Ben seçilmiş biriyim, atanmışlar beni yargılayamaz gibi düşünceler kimsenin aklından BİLE geçmezdi.
Hele;Devletin dilinde kendi gibi düşünmeyenlere hain, düşük, bölücü, müptezel,satılmış, şerefsiz, adi, şucu-buçu kelimeler olmazdı,Devlet yanlışta olana da sahip çıkar, yanlışlığı kendi uygulamalarına bağlardı.
Hele, seçim yarışmalarında Devleti o dönem idare edenler muhalefetle eşit şartlarda mücadele etmeye özen gösterir, devlet imkanlarını kendi Leh'inde kullanmaktan utanırdı.
İster iktidarda ister muhalefet de olsun, herkes fikrini ve oy vereceği partisini göğsünü gere gere söylerdi.
Devlet memurları , kendi devletinden Korkmaz, kendi düşüncesinden olmayan birisinin iktidara gelişinin onun özlük haklarına dokunmayacağını bilirdi.
Ben , memur olduğum 25 yılda oy verdiğim parti hiç iktidara gelmedi. Ama,çok üst görevler olmasada gelinebilecek idari görevlere geldim. Bu günleri o günlerle kıyas etmek bile mümkün değil.
Şimdilerde, devleti elinde bulunduranlar kendinden olmayanları memur BİLE yapmıyorlar.
Haksızmıyım? Bu DEVLET KAVRAMI YENİDEN YORUMLANMALI DERKEN.
Nurettin Bölük