Dr. Melahat Mürşüdlü-BAKÜ
Nasğıl dünya halklarının sözlü halk edebiyatının en yaygın epic türlerden biridir. Sözün özü konuşmak, söylemek ve bazen de masal etmek anlamında kullanılır.
Aziz okuyucu, yazıda benim amacım hiç de sözlü halk edebiyatında yaygın bu türün analizini vermek değildir. Ben sizinle bu söhbetimde neredeyse bir asra yakın söylenen ve bugün Avrupa parlamentolarının bilincine, emeline yeridilərək "gerçeğe" dönüşmekte olan bir masaldan bahsetmek istiyorum.
Genellikle masalı yaratanların yazarı belli olmur, ama bu masalın yaratıcıları bilinmektedir. Masalın adı "Ermeni soykırımı", yazarı ise hiç abartısız sanatsal yaratıcılık yeteneğine sahip Taşnaksütyun siyasileri. Geçen yüzyılın başlarında siyasiler yarattıkları masalda kendilerinin "Ermeni Soykırımı" hakkında romantik fikirlerini, hayallerini, arzularını ifade etmişlerdir. Hiçbir akla, halk bilgeliğine, düşünceye, tarihi gerçeklere dayanmayan bu masal ümumerməni malına dönüşerek zaman zaman dünya gündeminde olmaktadır..
Bugün haktan, adaletten dem vuran gelişmiş ülkelerin parlamentoları Ermeni dığa ve axçilərinin (erkek ve kadınlarının) söyledikleri "Ermeni Soykırımı" masalını bir gerçek olarak kabul etmektedir. Oysa, "Ermeni soykırımı" nı ifşa eden yüzlerce kitap, makale yayınlanmıştır.
Kendisi de Batı'da, Batı yazarları tarafından. Kaynakların birinde gösterilir ki, 1914 yılında Batı devletleri tarafından mecburen I. Dünya savaşına katılan Osmanlı Devleti dört cephede Yunan, İngiliz, Fransız işgaline karşı ölüm kalım savaşı veriyordu. Fakat en korkunç düşman arkada idi. Arkada ise Yunan tarihçilerinin yazdığı gibi Ermeni komiteçiləri ve silahlı haydut çeteleri sivil Türk-Müslüman nüfusunu katlediyor, köyleri sakinleri ile beraber imha ediyorlardı. Bu katliamlar neticesinde 1 milyona yakın Türk-Müslüman nüfusu - kadın, çocuk, ihtiyar, genç öldü.
Ancak ne yazık ki, aynı yılın ekim ayında Ermeni nağılbazları utanıp kızarmadan "Ermeni Soyqırımı" hakkında Avrupa gazetelerinde iftiralar yazdılar İşte o zaman İngilterenin Batumı konsolosu kendi hükümetine gönderdiği mektupta bu konuda şöyle yazar: "Bu Ermeni propagandasının çaldığı boru ve ona göre de buna inanmak olmaz" Galip Ermeni ordusu süngülerinin ucuna takılmış bebek ve çocuklarla, soyundurulmuş Müslüman kadınlarını geçtikleri yolların etrafına düzürdülər. "Fakat düşmanlar üzerinde zafer kazanan Türk ordusu Ermeni azgınlıklarını önleyerek onlara " dur "dedi. Ancak onlar durmadı ... "Büyük Ermenistan" hülyası onları rahat bırakmadı.
Bu kez hedef olarak Azerbaycan Türklerini seçtiler. Çünkü onlar için önemli değildi. Türk Türk'tür! ... 1918 yılı. Özgürlük hareketi Rusya'yı parçalıyordu. Böyle bir zamanda özgürlüğünü kazanmış vatanımız Ermeni-Taşnak birliklerinin hüçümuna maruz kaldı. Türk-Müslüman nüfusu imha edildi. Amaçları 1905 yılında olduğu gibi idi: Türk-Müslüman nüfusunu bir millet olarak yok etmek ve onların ezeli topraklarını ele geçirmek. Ermeniler patronlarının desteği ile Bakü', Göyçe, Zengezur, Zengibasar, Şamah, Qubada ve başka bölgelerde yerli halkı kırmaya başladılar. On binlerce yaşlı, kadın, çocuk bu katliamlar neticesinde helak oldular. Milli yas günü olarak geçen 31 Mart katliamı, Qubadakı soykırım mezarı Ermeni vandalizminin en bariz tanıklarıdır.
Ermeni katliamlarını kardeş yardımına gelen Osmanlı Türkiyesi durdurdu. 1920 yılı 28 Nisan Azerbaycan XI Kızıl Ordu tarafından işgal edildi. Yürəklənmiş Ermeniler Sovyet İmparatorluğu döneminde de el altından kendi işini görüyordu. Önce Zengezur, Göyçe mahalin, sonra İrevan hanlığını boşalttılar. Bu boşaltmalar sonraları 1948-50 yıllarında da devam ettirildi. Ezeli topraklarımız Erməniləşdirildi ve tarihte olmayan Ermeni devleti yaratıldı.Bu süreçler kansız sona ererse da halkımız büyük bir felakete düçar oldu, kendisi de bunu fark etmeden.
Evet, bugün milletimizin başına gelen musibetler kendi kaynağını tam o çağlardan almıştır. Artık bugün, Karabağ-Vatan Savaşı dünya politikasının bir oyunu gibi milletin başına oyunlar açmaktadır. Bu yıl Hocalı soykırımının 24. yıldönümünü yad ettik. 1992 Şubatın 25-inden 26-sına keçen gece şehir Ermeni-Rus askeri birliklerinin saldırısı sonucu felakete uğradı. O gece Hocalı'nın beş bin sivil nüfusundan 1500 kişiden çoğu şehit olmuş, 8 aile tamamen yok edilmiş, 421 kişi yaralanmış, 200 kişi kayıp, yüzlerce çocuk, ihtiyar, kadın, genç rehin alınmıştır. Fakat ortaya sorular çıkıyor: "acaba bir kaç gün önce Ermeni soykırımını" tanımış Almaniya parlamentosu 1915-16 döneminde Osmanlı Türkiyesinde Ermenilerin ve diger azınlıkların toplu şekilde katledilmesinin uydurma olduğunu, ya da Azerbaycan topraklarının işte Ermenistan birlikleri tarafından işgal edildiğini bilmiyorlar mı? Elbette, biliyorlar.Kuşkusuz, burada siyasi çıkarlar önemli rol oynuyor ve biz bunun edaletli çözülmesini tarihçilere bırakıyoruz.
Bizim bu sohbetimizden çıkarttığımız sonuç şudur ki, birçok Batılı devlet başkanları siyasetçileri tarihçilerin ve uluslararası hukuk uzmanlarının yerine getireceği görevi kendi üzerlerine alarak tarihin kendisine ihanet ediyorlar. Bizce, onlar küçük Ermenistan ve küçük Ermeni milletinin geleceği için bu karardan vazkeçmələri daha iyi olurdu. Çünkü bir Türk deyiminde söylendiyi kibi: "değneğin iki başı var" ve bu ikinci baş küçük Ermenilerin kendisine gelmesine yol açabilir! Fakat bu haksız kararlara türk dünyasından bakınca köksüz kuru ağaç gibidir ve biz bu kuru ağaca yapay olarak can verenlere karşı onurlu çıkmalı, seri, düşünülmüş , akıllı siyaset aparmalıyık ve hakkın kimin tarafında olduğunu dünyanın adalet mahkemesinde ispat etmeliyiz. Belki de sevgili okuyucu, "dünyanın adalet divanı" deyip düşüneceksin ve sonra da soracaksan: "Var mı o? ..." Evet, zaman gelecek ve bu mahkemeyi ben, sen, o, biz, siz, onlar, kısacası hak, adalet yanlısı olanlar kuracaktır.
Dr. Melahat Mürşüdlü-BAKÜ