Adamın biri yazın sıcak günlerinde, insanlar güneşin sıcağından bunalmış bir halde serinleyecek bir köşe ararken bu durumu nasıl lehime çeviririm diye düşünür. Bu insanları nasıl serinletirsem paralarını alabilirim diye kafa yorarken, aklına kendince dahiyane bir fikir gelir. Koşarak eve gidip, eşeğine semerini vurup heybesini semerin üzerine atarak eline küreğini alıp yola revan olur. Bu şekilde ne yaptığını ve nereye gideceğini soran eşine ise "Para kazanmaya" der. Bin bir hayal içinde epey bir yol gittikten sonra, geldiği dağın tepesindeki kardan heybesini tıka basa doldurarak geldiği beldeye doğru geri dönüşe geçer. Yol boyu, getirdi bu karı nasıl ve ne kadarını kaça satacağını hesap ederek yapacağı bu ticaretten kısa zamanda zengin olacağını düşler. Hayallerinden sıyrıldığında yolun bittiğini kendisini, sıcaktan bunalarak ağaç gölgelerine sığınmış serinlemeye çalışan insanların arasında bulur.
Adam hem encek getirdiği buzları satışa sunar. Ancak insanlar öğle sıcağından serinlemek için kendilerine bir yerlerde su başı ve ağaç gölgesi bulmaları sonucu olacak ki, alış verişe yanaşmadıkları için olacak ki bin bir zahmetle getirdiği karlar satılmadan elde kalır.
Karlar satılamaması ve öğle güneşinin verdiği sıcağın da etkisiyle erimeye başlarlar. Satıcının elindeki tek sermayesinin dağdan şehre kadar eşek üzerinde uzun bir yolculuk sonucu getirilen karlar olması, onlarında erimesiyle sermayenin elden gittiğini gören satıcı, canhıraş bir şekilde bağırmaya başladı: "Sermayesi eriyen bu garibandan kar alan yok mu?" O sırada oradan geçmekte olan ermiş birinin bu sözleri duyması üzerine aniden durarak, bulunduğu yerde diz üstü yere çöküp başını ellerinin arasına alır. Çevredekiler merakla yere çöken adamın başına toplanarak "Ne oldu da böyle yaptın" diye sorarlar. Ermiş olan o zat soranlara olayı şöyle açıklar "Bu adamın söylediklerine dikkat edin! Eriyenin sadece karlar değil, aynı zamanda bir ömür olduğudur. Bilmem fark ettiniz mi?"
İşte insan ömrünü tüketen bir çok olayla birlikte zamanın yanlışlarla da dolu olduğudur. Bu zamanı kendi çıkarları için kullananların, başkalarının ömrünü törpüleyerek bitirdiği gibi kendi ömrünü de yavaş yavaş tükettiğidir. Bu tükenişten en az ömürleri törpülenen halk kadar kendi ömrünü doğru yerde ve doğru zamanda kullanamayanlarda zarara uğramaktadır. Ancak günümüze gelindiğinde görüleceği üzere en kolay kullanılan inançlarımızla halk kandırılıp, bir hiç uğruna bundan nemalandığını sananlarda zamanı gelince hesaba çekilecektir. Hani meşhur bir atasözümüz var ya "İnsan ne yaparsa kendine yapar" diye. İşte bu nedenledir ki, insan denen varlık elindeki en önemli sermayesi olan yaşama hakkını, onurunu, şerefini ve haysiyetini de kendi eliyle bitirir. Kendisine lütfedilen bu sermayeyi bitirdiğini düşünmeden edindiğinden daha çoğunu istiyorum diye yalana dolana baş vurarak yürüdüğü yolda elindeki o kıymetli sermayenin bittiğini başka insanların kendisini adam yerine koymayıp görünce yolunu değiştirdiğini, gittiği asıl hayatta yaptıklarının hesabını veremediğini anlayınca görecek ama geri dönüşün olmadığını da bilecektir.
Esnaflıkta kendine sunulan malının kıymetini bilmeyerek, kendine lütfedilen nimetleri kendi mahirliğinden kaynaklandığını sanan, insanlara farklı davranışından dolayı ve zaman aşımı nedeniyle müşteri bulamayıp sonunun hüsran olması gibi siyasette de bir devirde insanları sağcı, solcu, alevi Sünni diye kullanmaya kalkanların halkın anlamasıyla sonlarının siyasi arenada iflas edip mevta oldukları gibi, günümüzde de İslam dinini gibi ulvi değerleri kullanılarak kandırılmaların sonuna gelinmiştir. Sadece dinin kullanılmasıyla yetinilmeyip, bugün söylenenin bir gün sonra inkarı ve halkla alay edilerek parti liderlerinin bir birlerine karşı garız küfürlerle demokrasinin çıkara göre kullanımı ile uygulanan siyaset iflas etmiş olup, tutulan bu kötü hastalık sonucu siyasi mevta mezarlığına kadar gitmişlerdir.
Kar satan adamın söylediklerine bakıldığında! demek ki eriyenin sadece kar değil, aynı zamanda ülkenin kaderi olduğunu fark etmemiz gerek. Sıcak, adamın maddi sermayesi olan karı eritip tükettiği gibi, zaman da bir kısım siyasilerin elinde bulunan asıl sermayemiz olan memleketimizin geleceğini tüketiyor. Saniye saniye, dakika dakika ve gün gün ülkenin geleceği eriyor bilmem hissedebiliyor musunuz? O kar satıcısının, karlarının erimesine sızlandığı kadar ülkemizin ve onunla birlikte ömrümüzün eriyip gitmesine karşı içi sızlamayanlara ise vahlar olsun...