Günümüzde ibadet kavramı kadar anlamı daraltılmış, içeriği boşaltılmış çok az kavram vardır.
Hâlbuki içeriği bu kadar zengin, kapsamı bu kadar geniş çok nadir bir kavram olan İBADET; Allah’ın sevdiği, gizli ve açık söz ve davranışların tümünü içine alır.
*
Genellikle ibadet denilince, namaz, oruç, zekât, hac gibi ibadetler aklımıza gelir.
Kur’ân bunları ibadet kategorisine almaz bile. Bunlar Kur’ân’da; “ ibadet şekilleri” olarak geçer. Birtakım ritüellerin toplamına “ibadet” denilmez İslam’da!
*
Anne-babanın evladına şefkati ibadet olduğu gibi, tüccarın dürüstlüğü de bir İBADETTİR.
Hatta İBADET zalim idareciler karşısında hakkı söylemek ve sözünde durmaktır.
İslam, birtakım ritüeller toplamından ibaret bir ibadet dini değildir.
Aksine, İSLAM hayatı ibadetleştiren bir dindir.
Gün boyu işlenen ahlaki her davranış ibadettir.
*
İBADET salih ameldir, yani düzgün ve kaliteli iş yapmaktır, üretmektir. Yararı yalnızca kendimize olan ameller değil, belki faydası başkalarına da olan iyiliklerdir.
İSLAM tevhit ve adalet, sevgi ve merhametten ibarettir. Allah’ın hakkına tevhit, kulların hakkına da adalet çerçevesinde riayet etmektir!
İBADET, mutlak itaati yalnızca O’na özgüleyerek, Allah’tan başkasına boyun eğmemektir!
İBADET, O’nun mahlûkatına sevgi ve merhamet ile muamele etmek, yani kul hakkı karşısında saygıyla eğilmektir!
*
İbadetler; “köşk, şarap, huri vs. gibi” ahirette zevk-ü sefa sürmek için yapılan birtakım ritüeller (ayinler) değildir. Asla bir Müslüman ibadetlerini, kâr-zarar hesabı yapan bir tüccar mantığıyla yapmaz!
Allah’ın rızası dışında hiçbir mükâfat beklentisi yoktur! Örneğin bir mümin sevap toplamak için Kur’ân okumaz! Namazını; psikolojik olarak kendisini rahatlatan bir tür yoga-meditasyon olarak görmez!
*
DİN ahireti kazanmak için dünyayı terk etmek değildir!
DİN dünya içindir, dünyayı ıslah içindir. AHİRET yaptıklarımızın karşılığıdır!
DİN gün boyu iyiliği, adaleti, hakkaniyeti ayakta tutmak, bunları ikame etmektir.
UBUDİYET (Kulluk / itaat), kötülüğü, haksızlığı, zulmü engellemektir. Emr-i bil ma’ruf ve nehy-i ani’l-münkerdir! (İyiliği emredip, kötülükten sakındırmaktır.) İnsan hakkına tecavüzün en büyük günah olduğunu idrak etmektir.
*
İBADET zulme savaş açmak, zalimlere hasım olmaktır. Yolsuzluğa, yoksulluğa isyan etmektir. Fahşa ve münkerin (hoş olmayan ve çirkin tavırların) karşısına dikilmektir. Yetimlerin, mazlumların koluna girmek, onların önünde yürümektir!
Mazlumların ahı göğü inletirken, bir köşede doksan dokuzluk tespih çevirmek hiç değildir. İnsanları aç-bî ilaç -boğaz tokluğuna bile değil- çalıştırıp, bunların sırtından iktisap edilen sermaye ile cömert görünmek değildir!
Vurana elsiz, sövene dilsiz, devletlüler karşısında el pençe divan duran, ensesine vurulduğunda ağzındaki lokmayı da veren pasif, miskin itaatkâr vatandaşlar olmak hiç değildir.
*
İBADET bir duruştur. İlkeli olmak samimi olmak, diğergâm olmak (başkalarının yararını da kendi yararı kadar gözetmek), velhasıl adam gibi adam olmaktır. Kölelikten özgür insan olma eylemine inkılâp etmektir."
*
Dinin doğru anlaşılmasının eğitimi-öğretimi yapılmalı, yanlışlar delileriyle ikna edici şekilde aydınlığa kavuşturulmalıdır. Türkiye bunun için iyi yetişmiş yeteri kadar uzmana sahiptir. Yeter ki bu iş siyasetin ikbal ve menfaat çarkının istismarına kurban edilmesin.
Din, devletin dışındaki odakların bigisine, eğitimine ve etkisine bırakılmamalıdır. Din için en büyük tehlike,günümüzün orijinal tabiriyle ‘’merdivenaltı’’dır
Sözün özü; ibadet kavramını rutinleştirirseniz, "Kur'ân anlamak Kuran’ın tebliğcisi ahlak Peygamberi Hz Muhammet’in hayat felsefesini öne çıkartmazsanız Kuran sadece rutini ibadet için okunur" derseniz IŞİD/DEAŞ, FETÖ nereden çıktı demeye hakkınız olmaz.
*
Kur’an adıyla Müslüman’a sunulan dünyevi ve uhrevi İlahi Hayat kılavuzu hazinenin neresindeyiz; Kuran’ın tebliğcisi ahlak Peygamberi Hz Muhammet in hayat felsefesinin neresindeyiz sorusu içtenlikli yanıtını bekliyor.