Müsteşar olduğu dönemde bir gece yarısı on binlerce yöneticiyi görevden alarak bakanlığı hallaç pamuğu gibi atan,
Hakkı olmadığı halde profesör olup, hak etmediği rektörlük koltuğuna haksız olarak oturan,
Her fırsatta iyi olan her şeye tabandan karşı olduğu bilinen tarikat ve cemaatleri sivil toplum örgütü olarak gördüğünü ifade etmekten çekinmeyen,
Onlarla çağ dışı örneğin ÇEDES gibi projelerde yan yana gelip protokol üstüne protokol imzalayan,
Öğretmen yetiştirmeyi, öğretmen atamayı, öğretmeni geliştirmeyi beceremeyen,
Ancak öğretmenleri öğretmenlik meslek kanununda olduğu gibi korku içeren metinlerle korkutan,
İşlenen, üstelik öğrencileri tarafından işlenen öğretmen cinayetlerini kınamaktan başka icraat göstermeyen, gösteremeyen,
Özel okul ve kurum öğretmenlerinin açlığa mahkum olduklarını umursamayan,
İtibarı yekle yeksan edilen, Atatürk'ün, "Sınıfta cumhurbaşkanı bile öğretmenden sonra gelir." diyerek saygı gösterdiği öğretmenlere itibar kazandırma yerine onun çayıyla, kahvesiyle uğraşmayı marifet sayan,
Öğretmene eleman bile diyebilen,
Üç beş bin dolara dağıtılan sahte üniversite diplomalarından bi haber,
Öğrenciyi imam hatibe mahkum ederek milyonların kaderiyle oynayan,
Açık öğretim liselerini organize yeteneğinden yoksun,
Bütçesini hortumlayan akıllı tahtaların aklının kalmadığını fark etmeyen,
MESEM'lerin adeta ölüm merkezi haline gelmesine ses çıkarmayan,
Gençleri çağdaş ve bilimsel veriler ve yaklaşımlar doğrultusunda etik ve ahlaki kurallara uygun eğitemediği için suç makinesini haline getiren,
Çocuğun okula devamını sağlayamayan,
Yatağından aç yattığı için aç kalkan çocuklara kahvaltı veya bir öğün yemek vermeyen, veremeyen,
Dünyanın en gerici eğitim yapısını kurmak için devreye aldığı "Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli" ile ülkenin geleceğini karartan,
Sırf bu model için hiç edilecek kaynağı hiç etmekten çekinmeyen,
Milli eğitim basımevi varken ders kitaplarını piyasadan tomar tomar para ile satın alan,
Milli bayramları bayram olmaktan çıkaran,
Milli eğitim vakfına trilyonlar aktaran,
Atatürk'ün çok önem vererek bizzat ilgilendiği MEB'i milli olma özelliğinden ve Atatürk ilkelerinden hızla uzaklaştırmayı görev edinen milli eğitim bakanı, "Okullarımızdaki internet bağlantısının faturasını biz ödüyoruz. Bu bedava değil. Her ay yüz milyonlarca lira internet faturası ödüyoruz." diyerek yine çam devirdi.
Allah Allah...
Ne demek okulların internet faturası?
Hangi çağdayız?
Elbette o faturayı ödeyeceksin.
Avrupa'da bedeva olan internetin faturasını bal gibi ödeyeceksin.
Bugün değilse bile yarın mutlaka ödeyeceksin. Hem de çok karşı olduğun (!) gecikme faiziyle birlikte...
Burası Atatürk'ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti, alacağından hiç vazgeçer mi?
O değil de, yoksa niyetin dili kirli, içi boş, cumhuriyeti hedef alan, Atatürk'ü reddeden, O'na saldıran, kadına düşman, düşünceye düşman, bilime düşman, cebinden başka kimseyi düşünmeyen, taciz ve tecavüzle anılan tarikat ve cemaatlerin faturasını ödemek mi?
Gerek yok, çünkü onlar hem halkın tertemiz duygularını sömürerek çok büyük rant elde ediyor, hem de devletin yağlı ballı ihalelerinden nasiplenerek servetlerine servet katıyor.
Gerek yok, çünkü onlar senin gibi düşünen yerel yönetimlerin kaynaklarını tepe tepe kullanarak değeri milyar dolar olan lüks arabalara biniyor, başta bakanlığın olmak üzere çeşitli bakanlıklarla yaptıkları göstermelik protokollerle keyif çatıyor.
Ey hukukun arkasından dolanan bakan hukukun arkasından dolanmayasın.
Neden mi?
Bugün arkasından dolandığın hukuk bir gün mutlaka sana da lazım olacaktır da ondan.