Son yıllarda “Türk” kavramına karşı eylem ve söylemler, devlet kurumlarından “T.C.” ibarelerinin ve Atatürk’ün “Ne mutlu Türk’üm diyene!” vecizelerinin kaldırılması ile başladı. Ardından çözüm süreci ve tavizler dönemi başladı. Bu süreçte, 2013 yılında 80 yıldır ilkokullarımızda her sabah söylenen ve “Varlığım Türk varlığına armağan olsun” diye biten Andımız’ın okutulmasının yasaklanması ile devam etti. Bunlara Türkiye Cumhuriyeti devletinin yüce kurucusu Atatürk’ün adının yenilenme bahanesiyle tesislerden kaldırılması ile devam edildi. Son yıllarda ise bazı dernek, kuruluş ve meslek odalarının adındaki “Türk” ve “Türkiye” kelimesinin çıkarılması girişimleri ortaya çıktı.
Birçok kuruluşla, adındaki "Türk" ve “Türkiye” ifadeleri üzerinden bir kavga sürdürülüyor. Türkiye'de faaliyet gösteren ve adında "Türk" ve “Türkiye” ifadesi geçen birçok kurum, kuruluş ve STK var. Bunların büyük bir kısmı resmi kurumlar: Türk Dil Kurumu (TDK), Türk Tarih Kurumu (TTK), Türk Hava Kurumu (THK), Türk Standartları Enstitüsü (TSE), Türk Coğrafi Kurumu, Türk Patent ve Marka Kurumu vb. Adında "Türk" ve “Türkiye” ifadesi geçen birçok meslek birliği de var: Türk Tabipleri Birliği (TTB), Türk Mühendis ve Mimar Odası Birliği (TMMOB), Türk Diş Hekimleri Birliği, Türk Eczacıları Birliği, Türk Veteriner Hekimler Birliği, Türk Kadınlar Birliği. Türkiye Barolar Birliği (TBB), Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB). Bu kuruluşların çoğu Cumhuriyet’in ilk yıllarında Atatürk döneminde kurulmuştur. Bu kuruluşların hepsinin adından tek yasa ile "Türk" ve “Türkiye” ifadeleri çıkarılmak isteniyor.
Bu konuda dikkat çekici bir örnek vermek istiyorum. Tüzüğünde ismi “Türkiye Kızılay Derneği” olarak geçen ve kurumsal adı “Türk Kızılayı” olan insani yardım kuruluşumuz, 2005 yılından beri “Türk Kızılayı” adıyla satışa sunulan maden sularının adındaki “Türk” ifadesini kaldırdı. Konuyla ilgili açıklama yapan Kızılay yetkilisi, bu değişikliğin sebebini, “Kızılay Maden Suyu ticari bir üründür. Bu yüzden, imajını günümüz trendlerine uygun ve tüketici alışkanlıkları doğrultusunda değiştirdik” diye açıkladı. Ama bu açıklama vatandaşlarımızı kesinlikle tatmin etmedi. Bu eylemi “Türk” kelimesine karşı açılan savaşın bir devamı olarak görüldü, büyük tepkilere yol açtı. Çünkü böyle saçma bir savunma olamaz. Tam aksine her devlet, kendi ürettiği malin üzerine devletinin adını yazar.
Bu kavgayı yürütenler, sebep olarak, adında “Türk” ve “Türkiye” kelimesi bulunan bazı kuruluşların yöneticilerinin suç oluşturabilecek siyasi içerikli söylem ve eylemlerini gösteriyorlar. Bu kavgayı 2018 yılında, Türk Tabipleri Birliği’nin (TTB) adından ‘Türk‘ ve Türkiye Barolar Birliği’nin (TTB) adından ‘Türkiye‘ kelimesinin çıkarılması planı olarak başlatanlar, gerekçesini “Bunların Türk kavramı ve Türkiye’ye layık değiller” diye açıkladılar. "Bu kurumların başındaki Türk kelimesinin kaldırılması için hukuki düzenleme yapılacak" dediler.
Son günlerde bir milletvekili, Türk Tabipleri Birliği (TTB) Başkanı Şebnem Korur Fincancı’nın Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) sınır ötesinde “kimyasal silah kullanıldığı iddialarının soruşturulması gerektiği” yönündeki sözlerinden dolayı, Türk Tabipleri Birliği’nin isminin ‘Tabipler Birliği’ olarak değiştirilmesini içeren kanun teklifini TBMM Başkanlığı’na sundu. Halbuki Türk Tabipleri Birliği (TTB), 1953 yılında kurulan ve 100 bin Türk hekiminin 90 binini çatısı altında toplayan bir meslek örgütüdür. O zaman Türk Tabipleri Birliği’nin adından “Türk” kelimesinin çıkarılmasını isteyenlere soruyorum. Atatürk’ün “Beni Türk hekimlerine emanet ediniz” sözünden de “Türk” kelimesini çıkaracak mısınız?
Adından “Türk” kelimesi çıkarılmak istenen kuruluşların yöneticilerinin eylem ve söylemlerinde gerçekten suç unsuru bulunabilir. Ama buna siyasiler değil, bağımsız mahkemeler karar verir. Hukukta evrensel bir kural vardır. Suçlar şahsidir ve kim işlemişse o cezalandırılır. Bir kuruluşu, bir yöneticisinin veya üyesinin işlediği suçtan dolayı sorumlu tutup cezalandıramazsınız. O kuruluşun adındaki “Türk” kelimesi, bir yöneticisinin suç oluşturan eylem veya söylemlerinin arkasına saklanarak kaldırılamaz. Kaldırılırsa, bunu yapanlar, her türlü yorum ve suçlamaya muhatap olurlar.
“Türk” ve “Türkiye” kelimesinden alerji duyan herkese iki çift sözüm var. Böyle yapmaya devam ederseniz, “Türklük ve Türkiye kavramına karşı” olarak değerlendirilirsiniz. Her şeyden önce bu devletin adı, “Türkiye Cumhuriyeti”. Göktürk devletinden sonra “Türk” adını taşıyan ikinci Türk devletidir. Türkiye Cumhuriyeti, milli bir devlettir ve Türk kimliği üzerine kurulmuştur. Biz Türkler, bundan sadece gurur duyarız. Kişilerin suçlarından dolayı yönetici veya üye oldukları, adında “Türk” kelimesi bulunan kuruluşlardan “Türk” adının kaldırılmasını isteyerek kime hizmet ediyorsunuz? Şairin dediği gibi “Bu terazi bu kadar sıkleti çekmez.” Türk milleti, milli kimliğine yapılan bu saldırıya daha fazla sessiz kalamaz. Onun için bu milletin sinir uçlarıyla daha fazla oynamayın. “Türk” adı ile kavgaya bir an önce son verin.
Kuruluşların adından “Türk” kelimesinin çıkarılmasını isteyenlere son sözü, Türkiye Cumhuriyeti devletinin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk söylesin: “Bu ülke, tarihte Türk’tü, bugün de Türk’tür ve sonsuza dek Türk olarak yaşayacaktır.”
Ne mutlu Türk üm diyebilene…