Beşiği Bakü’de, Mezarı Ankara’da
Türkiye’nin kalbi olan Ankara’ya gitmek, bu şehirde ebediyete kavuşmuş iki büyük şahsiyetin -Doğu’da ilk demokratik cumhuriyetin kurucusu olan Mehmet Emin Resulzade’nin ve Türkiye Cumhuriyeti’nin mimarı Mustafa Kemal Atatürk’ün- kabirlerini ziyaret etmek ve onların ruhu önünde baş eğmek en büyük arzum idi. Nihayet arzum gerçekleşti. 1999 yılında Azerbaycan Kültür Derneği’nin 28 Mayıs İstiklâl günü münasebetiyle düzenlediği konferansa katılmak için Müsavat Partisi’nin 3 kişilik heyeti olarak Ankara’ya bir seyahat gerçekleştirdik. Heyete değerli akademisyenler merhum Prof. Şövket Tağıyeva, Prof. Elmas Alikızı ve ben dâhil idim.
28 Mayıs Hürriyet ve İstiklal Bayramı’nın coşkusunu Anadolulu, Kuzey ve Güney Azerbaycanlı kardeşlerimizle birlikte yaşadık. Güneyli kardeşlerimiz ertesi gün yapılacak konferansa katılmak için gelmişlerdi. Bu ünlü mecliste ben de “28 Mayıs’ın Işığında” adlı bir bildiri sundum. Atalarımızın Rus emperyalizmine karşı yürüttükleri şanlı mücadele neticesinde 28 Mayıs 1918 tarihinde halkımızın kendi istiklaline kavuştu.
Ulusal Konsey Başkanı Mehmet Emin Resulzade Azerbaycan Demokratik Cumhuriyeti’nin kuruluşunu şu sözlerle ilan etmişti:
“Dünya Savaşı ve Rusya İhtilali’nin etkisi ile yeni doğmuş ve siyasî yaşamına ilk adımını atmış olan Azerbaycan tarihinin en önemli döneminden geçiyor. Bu yeni Türk devleti ya bağımsız siyaseti ile kendini uluslararası camiada kabul ettirecek ya da sıska bir çocuğun kaçınılmaz sonu olarak terk-i hayat edecektir? İşte bizim zihinlerimizi meşgul eden en büyük mesele budur. Bir zaman gelecek milletin mukadderatını ellerine tutanlar Azerbaycan’ın bağımsızlığını çiğnetmemek gibi çetin, fakat onurlu bir mesuliyet ile karşı karşıya kalacaklar.”
Büyük önderimizin endişeleri boşuna değildi. Nitekim 23 ay sonra, 27 Nisan 1920 tarihinde 11. Kızıl Ordu Azerbaycan’ı işgal etti. İlk bağımsız cumhuriyetimizin kurucularından birçoğu Bolşevikler tarafından haince öldürüldü, bazıları da Türkiye’ye göç etmek zorunda kaldı. Gözaltına alınan ve Stalin’in emri ile Moskova’ya götürülen, oradan da arkadaşları tarafından Avrupa’ya kaçırılan Resulzade de ikinci vatanı saydığı Türkiye’de kendini adadığı Azerbaycan’ın bağımsızlık davasına hizmet etmeye devam etti. Ölüm döşeğinde bile son sözleri “Azerbaycan, Azerbaycan, Azerbaycan” oldu.
Konferansın 2. Gününde bu büyük şahsiyyetin mezarını ziyaret ettik. Ankara Asri Mezarlığı’nda sade bir mezar bizi karşıladı. Çok heyecanlıydı idim.
28 Mayıs gününde
Donup kalmışım bu sade mezar önünde
Elimde dondu karanfil
Hissim, düşüncem, heyecanım
Damarlarımda kanım dondu öyle bil!
Mısralar birbiri ardına dizildi. Otele geldiğimde artık büyük bir şiir tamamlanmıştı.
Aynı gün dostlarla Mustafa Kemal Atatürk’ün Anıtkabirdeki mezarını ziyaret ettik. Heyetimiz bu büyük insanın anısını saygıyla yâd ederek, mezarı önüne karanfiller bıraktı. Yıllar önce ileri görüşlülüğü ile söylediği: “Azerbaycan’ın kederi kederimiz, sevinci sevincimizdir!” cümlesi bugün sadece bir fikir olarak kalmamış, pek çok sahada hayata geçirilmiştir. Ankara’ya her gelişimde bu mezarları ziyaret ederim. Ziyaretlerimin sayısını unuttum. Resulzade’nin kabrinin yeri değiştirilmiş, kabrin etrafı mermer sütunlarla çevrilmiştir. Anıtkabir aynı zamanda büyük bir müze kompleksidir. Burada geçen yüzyılın başlarında Türkiye’nin yaşadığı ağır günlerin canlı şahidi olursunuz. Bir an için Atatürk’ün “Size taarruzu değil, ölmeyi emrediyorum!” diyen sesini duyar ve büyük bir kahramanlık dersi alırsınız.