Uluslararası Avrasya Eğitimciler Federasyonu Başkanı Sayın Yaşar Yeniçerioğlu, "Her şeyden önce Türk Birliği" başlıklı makalesinde, zaman zaman basında çıkan en önemli konuları, röportajları özetledi. Bu makaledeki amacım yazarın mektubunu analiz etmemek. Sadece. politik ve ideolojik anlara değinmeden yürek ağrısı ile okuduğum makaleden almış olduğum düşünce ve fikirlerimi sizlerle paylaşmak istedim.
Ama kalbimin ağrısının sebebi konu, yazarın kalemi, tarzı değil. Kalbimin acısı, bu birliği başarmak için yapılması gereken çok iş olsa da, pratik bir faaliyeti yapamadığımızdır. Ancak "Ne Mutlu Türküm” deyip konuşuruz. Hemen hemen bu sözlerden korkanlar: "Ben Müslümanım" ya da "Azerbaycan’lıyım" diyor. Ne yazık ki, aralarında milletvekilleri, yazarlar ve bilim adamları da var. Dünyanın en büyük bilim ödülünü alarak, Amerika Birleşik Devletlerinin göbeğinde oturmuş Sayın Prof. Dr. Aziz SANCAR Türklüğe, Türk’e, Atatürk’e karşı tutumlarını bulunduğu her durumda ifade emekdedir.
Bu adamların böyle konuşmalarının nedeni nedir? Bilgisizlik mi? Cesaretsizlik mi? Meğer Türkçülük ırkçılık mı, Türk olmak faşist olmak mı? Bir başka konu da Sayın Prof. Dr. SANCAR'ın en büyük hayali olan Türki Birliğinin yaratılması meselesi. Bu arzuda milyonlarca insan yaşıyor. Geçen yüzyılın 90'larında Bakü’ye ziyarete gelen Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın, "XXI. Yüzyıl Türk Yüzyılı olacaktır" sözlerini hala unutmadım. O zamanlar, Azerbaycan’daki gençlerin anlamadıkları bu fikir Sovyetler Birliği'nden ayrılan genç Türk Devletleri, va paramparça Avrupa ya dağılmış Türk toplumları arasında kültürel, sosyal, ekonomik birlikteliğini elde etmek için bir mesaj, bir çağırış idi.
Yaklaşık o dönemden 30 yıl sürüyor. İster devletler, isterse de Sivil Toplum Kuruluşları, dernekleri tarafından büyük önem kazanan bir faaliyet oldu mu? Bana göre, bugün övünecek bir birlik yok. Arkadaşlar, her şeyi devletten beklememeliyiz. Tabii ki devlet in maddi ve manevi desteğine ihtiyaç var. Ben bunu inkâr etmiyorum. Bu Sayın Yaşar Yeniçerioğlu’nun da yazdığı kimi problemin en önemlisidir.
Söylediğim şudur: Bizler Devletten bu desteyi almalıyız. İzlediğim kadarıyla Türkiye'de ve Azerbaycan'da yüzlerce STK ve dernek var. Onların isimlerini söylemek istemiyorum. İçinde söz sahibi olanlar var. STK’ler ve dernekler tarafından bu birlik için az ve ya hiç adımlar atılmağında, bu yönde yapılan çalışmaların yetersiz olmasından bizler de sorumluyuz. STK’ler ve dernekler olarak bu desteği devletlerden almak için ölçülü biçimli adımların atılmasının gerektiğini düşünüyorum. Bu yönde inisiyatifler yapalım, adım atalım. Bu imkânı bize 15.09.2010 tarihinde Nahcivan’da Türkiye ve Azerbaycan Cumhuriyeti Cumhurbaşkanları Tayyip Recep Erdoğan ve İlham Aliyev tarafından imzalanan “Azerbaycan Cumhuriyeti ile Türkiye Cumhuriyeti arasında Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi'nin Kurulması Hakkında Ortak Deklarasyon” başlıklı yasal bir belge vermektedir.
Bu belge, ülkelerimiz arasında her alanında olduğu gibi STK'nın ve derneklerin de işbirliği için çok çeşitli fırsatlar sunmaktadır. Forumlar, konferanslar ve seminerler vb. gibi…
Gelin, bu fırsatlardan yararlanarak 2012'de başladığımız işe devam edelim. Devam edelim ki, 30 yıl sonra gelecek nesillere söylemeye sözümüz olsun. Hala geç değil!....