30 Ağustos 1922'de Dumlupınar Başkomutanlık Meydan Muharebesi kazanılması ile Yunan ordusu imha edilmiş, Gazi Paşa 1 Eylül 1922'de "Ordular ilk hedefiniz Akdeniz'dir" emrini vermiştir. 1 Eylülde Gediz ve Seyitgazi; 2 Eylülde Eskişehir; 3 Eylülde Emet, Tavşanlı, Esme, Sındırgı, Selendi ve Bigadiç; 4 Eylülde Bozüyük, Söğüt, Demirci, Kula, Sarıgöl ve Buldan; 5 Eylülde Nazilli, Simav, Salihli, Ödemiş, Alaşehir, Gördes ve Pazaryeri; 6 Eylülde Balıkesir, Gönen, Bilecik, Söke, İnegöl, Pazarcık, Tire, Bayındır, Akhisar, Ahmetli ve Savaştepe; 7 Eylülde Aydın, Saruhanlı, Turgutlu ve Kuşadası; 8 Eylülde Manisa ve Nif (Kemalpaşa) kurtulmuş, Mehmetçik İzmir Bozdağlar Nis dağı Belkahve sırtlarında ve Sabuncubeli geçidini aşarak Bornova tepelerinde mevzilenmiştir.
9 Eylül 1922, İzmir !.. Sabaha dakikalar kala, yurdumun üstünde dinmeyecek ezan sesleri uzaktan birbirlerine ve Allah’ın büyüklüğüne şehadet ederken, bir anne evlâdını uyandırır: “Kalk oğul Kalk ! Nal sesi, kısrak sesi bunlar ! Kemal’in askerleri ! Geldiler !.. Bak ! Bir bak hele, baban da aralarında mı? Allah’ım sana şükürler olsun ! Gâvur elinde kalmanın ne demek olduğunu gâvur elinde kalmayan bilmez oğul ! Dedesi dedemin arkadaşı Marika bile nasıl değişmişti; zaten bey kızı idi de kral kızı olmuştu sanki, biz de kölesi !..”.
9 Eylül 1922, saat 11.00 !.. Türk Süvarisi İzmir'e girmiş (Resim 1) ve Konak'ı zaptetmiştir. Teğmen Ali Rıza ve bir erle hükümet konağının merdivenlerini yıldırım hızıyla adımlayan Yüzbaşı Şerafettin Bey, ikinci kattaki balkonda asılı Yunan Bayrağını indirip, Türk Bayrağını çekmektedir (Resim 2). İzmir, asırlardır hür, rahat, zengin yaşadığı yurda hain, insanına hain yerli Rumların, Yunan palikaryası ardına takılıp İngiliz gemileriyle kaçmak için Kordon’a yığılmış kalabalığı ile uğultulu; kaçarken her yeri ateşe vermeleriyle alev alev, çıkan dumanla göz gözü görmez halde. Ama neredeyse 3 yıl 4 ay sonra bayrak da yeniden Kadifekale’de, İzmir’in göklerinde !
Ve 10 Eylül sabahı. Güneşin, yangın yeri İzmir’i görmesine dakikalar var. Belkahve !.. Şafağın kızıllığını kıpkızıl yapan yangınla kızarmış, ara sıra kızıllığı karartan yangın dumanı ve bulutlarla sanki bir resme fon olmuş gök yüzü. Başında kalpağı, pür silâh, bir kayanın üstünde ve dolunayın tam da önünde bir tablo gibi bir Bozkurt, İzmir’i seyretmede. Ağzından çıkan ilk cümle: “Allah utandırmadı”.
O uğurlu 26 Ağustosta, yani 949 yıl önce bu yurdun kapılarını Türk’e açmış Malazgirt Zaferinin yıl dönümü günü başlatılan Büyük Taarruz, 30 Ağustosta Dumlupınar Başkumandanlık Meydan Muharebesi Büyük Zaferiyle sonuçlanmış, ardından başlayan Ergenekon Yürüyüşü “ilk hedef”e uygun olarak Akdeniz’de, İzmir’de kesin sonuçla bitmiştir. Gerçi İzmir’in kıyı kasabalarında def olup gitmeleri beklenen bir hayli Rum ve iş birlikçi vardır ve o kasabalar da birkaç gün sonra Mehmetçiği bağrına basacaktır. O kasaba Türkleri, Rumların giderayak kıyımlarına uğramakta, malları çalınıp tahrip edilmekte, kaçabilenler dağlara kaçmaktadır. Çanakkale, Trakya ve İstanbul da hâlâ işgal altındadır; bazı yerler bir yıl daha yarı esirdir. Ama artık iş bitmiştir; “GÜÇ” Türk’tedir.