Ayasofya Müzesininin bütününü camiye dönüştüren Siyasi Şölende, Cuma hutbesinde Atatürk’e ‘’lanet’’ okuduğu öne sürülen Diyanet İşleri Başkanı ve iktidarla alakalı;
Siyesetçi ünvanıyla, ancak, siyaset üstü Tarihci kimliğiyle Ayasofya siyasete alet edildi’’ diyen Akşener, bir süre önce mabedin açılmasına itiraz edenlerin, bugün ‘ Kurtarıcı Fatih’ gibi poz vermesini kınayan grup toplantısında milletvekillerine hitap konuşmasında: Özetle;
Siz Ayasofya’yı düşmandan kutaran ecdadımıza saygısızlık ederken, 16 Türk adasında Yunan bayrağı dalgalanıyor, şanlı bayrağımızı ateşe vererek milli onurumuza hakaret ediyorlar. Ama siz hala Mustafa Kemal’le uğraşıyorsunuz. Yazıklar olsun
Güzel Ayasofya’nın o güzel gününde, hepimiz şu cümleleri beklerdik;
‘’Selam olsun Anadolu’nun kapılarını açan Alparslan’a, Selam olsun İstanbul’u fetheden Fatih’e, Selam olsun, İstanbul’a ve Ayasfya’ya istiklalini yeniden kazandıran, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e…’’
Söylenmesi gereken buydu.
Ecdadımıza ve tarihimize saygının gereği buydu. Devlet insanlığına, cumhurun başkanlığına yakışan buydu.
Ama bu bile efendilere zor geldi. Bırakın saygıyla selamlamayı, saygısızlık etmekte hiçbir beis görmediler.
Böylesine güzel bir günde bile düşşmanlık etmekten utanmadılar.
O efendilere sesleniyorum; Türk tarihi bir bütündür. Türk kahramanları, aynı emanetin savunucuları, aynı bayrağın sancaktarı; aynı davanın mihmandarlarıdır.
Alpaslan da bizimdir. Fatih de bizimdir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk de bizimdir.
Tarihte Atatürk’e düşman olup da, Türk’e dost olan çıkmamıştır. Bunun tek bir istisnası bile yoktur.
Çünkü Atatürk; Asya’dan Akdeniz’e, bir kısrak başı gibi uzanan bu memleketin ve büyük Türk milleti’nin, mavi gözlü bozkutudur.
*
Bu topraklarda 1920 de hep birlikte bir devrim yaptık; devrimle Osmanlı patişahlarının kulu olmaktan çıktık, millet olduk. O nedenle büyük devrimci Mustafa Kemal Atatürk şöyle dedi: ‘’Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türk halkına Türk milleti denir.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarının kurtardıkları öz yurdunda gerçekleştirdikleri devrimleriyle birlikte günde beş vakit ezan sesinin yankılandığı Türk vatanında, şan, şeref ve nur içinde yatmaktadırlar.
‘’Önce vatan’’ diyenlerle, atasını bilmeyen vatansızlar arasındaki farkın bu kavramları sindiremediklerini, Türk kültür genlerinden mahrum olduklarını tarihi süreçlerden biliyoruz; son örneğini Diyanet İşleri Başkanının Ayasofya’nın ibadete açılışını siyasi şölene dönüştüren iktidarın önünde Cuma hutbesinde okuduğu, isim vermeyerek bu ülkenin kurucusuna lanet okuması rezilliğine muhtap olduk.
Varsın onlar günlerini aynı vefasızlıkla, aynı nankörlükle, kadir kıymet bilmezlikle geçirmeye devam etsinler; ancak Türk milletine mensup olmaktan onur duyan Atatürk’cü Türk milliyetçileri bu rezil projenin paçası olmaktan uzak durmasını görebilsin; bu bilinçle, bu şuurla, Üniter, Laik Türkiye Cumhuriyetini dönüştürmeye yönelik dış güçlere, onların işbirlikçisi yerli taşeronlarını dikkatle izlemek zorunluluğu,esnek davranışlarla günümüzün önemli bir süeci haline dönüştürülmeye çalışıldığını gözardı etmesinler.