Bölüm:3
Çin ekonomiye dayalı bir devlet ve her sömürgen devlet gibi o da ekonomik savaştan anlar. Bütün Müslüman ve Türk dünyası bir araya gelerek ekonomik olarak Çin’e karşı bir savaş başlatmalı Çin’e karşı bağımlılığı azaltacak iş birliği içerisinde projeler geliştirip uygulamaya konmalıdır. Politik baskılar uygulanmalı, uluslararası kurum ve kuruluşlarda Çin aleyhine girişimlerde bulunulmalıdır. Doğu Türkistanlıların her türlü sığınma talebi kabul edilmeli kesinlikle Çin’e iade edilmemelidir.
Maalesef makam uğruna susan “aman düzenimiz bozulmasın” diyenler yüzünden dünyanın düzeni bozuluyor. Belki de bu yüzden en başa Türklerin bilinen ilk yazılı eserine tekrar bir göz atmak düşmanca tutumu hiç değişmeyen Çin hakkında ilk nasihatlerimizi yaklaşık 1300 sene önceki atalarımızdan almamız gerekiyor.
Orhun (Göktürk) Kitabeleri’nde Çinliler ile ilgili birçok söyleme rastlıyoruz. Çinlilerin nasıl bir düşman, hilekâr ve sahtekâr olduklarını anlatır. Çinlilerin Türklerden Türk adetlerini bırakarak Çin adetlerini benimsemeleri ve Çinliler gibi giyinmelerini istediklerini belirtir.
“Altını, gümüşü, ipeği ipekliyi sıkıntısız öylece veriyor. Çin milletinin sözü tatlı, ipek kumaşı yumuşak imiş. Tatlı sözle, yumuşak ipek kumaşla aldatıp uzak milleti öylece yaklaştırırmış. Yaklaştırıp, konduktan sonra, kötü şeyleri o zaman düşünürmüş. İyi bilgili insanı, iyi cesur insanı yürütmezmiş. Bir insan yanılsa, kabilesi, milleti, akrabasına kadar barındırmazmış. Tatlı sözüne, yumuşak ipek kumaşına aldanıp çok çok, Türk milleti, öldün; Türk milleti, öleceksin!”
“Çin milleti hilekar ve sahtekar olduğu için, aldatıcı olduğu için, küçük kardeş ve büyük kardeşi birbirine düşürdüğü için, bey ve milleti karşılıklı çekiştirdiği için, Türk milleti il yaptığı ilini elden çıkarmış, kağan yaptığı kağanını kaybedi vermiş. Çin milletine beylik erkek evladı kul oldu, hanımlık kız evladı cariye oldu. Türk beyler Türk adını bıraktı.
Çinli beyler Çin adını tutup, Çin kağanına itaat etmiş. Elli yıl işi gücü vermiş. Doğuda gün doğusunda Bökli kağana kadar ordu sevk edi vermiş. Batıda Demir Kapıya kadar ordu sevk edi vermiş. Çin kağanına ilini, töresini, alı vermiş. Türk halk kitlesi şöyle demiş: İlli millet idim, ilim şimdi hani, kime ili kazanıyorum der imiş. Kağanlı millet idim, kağanım hani, ne kağana işi gücü veriyorum der imiş. Öyle diyip Çin kağanına düşman olmuş. Bunca işi gücü verdiğini düşünmeden Türk milletin öldüreyim, kökünü kurutayım der imiş.” diye yazar.
Nasihate Orhun Kitabelerinden başladık, hiç unutmamak adına Doğu Türkistanlı Müslüman kardeşlerimizin uğradığı zulümlerin bir kısmını dile getirerek bitirmek gerekiyor belki de. Bunlarla sınırlı olmamakla birlikte belirtilenler zulümler ile ilgili baskının oranı, şiddeti ve kapsamı her geçen gün zalim Çin tarafından genişletiliyor. Ayrıca burada literatüre bile girmiş “Çin işkenceleri” hariç toplumun geneline şamil bir kısım uygulamaları dile getireceğiz.
* Türklerin varlığı inkâr ediliyor.
* Etnik ve kültürel soykırım yapılıyor.
* Her şey hukuksuz.
* Doğu Türkistan’da yaşayan kardeş Müslüman Türk halkları (Uygur, Kazak, Kırgız, Özbek) arasına fitne sokup birbirlerine düşürmeye çalışıyorlar.
* 1 milyonu aşkın Müslüman Türk eğitim kampı adı altında toplama kamplarında tutuklu. Bu sayı farklı kaynaklara göre değişiyor, en düşüğü 1 milyonu aşkın diyor. 2 milyon, 5 milyon diyen kaynaklar olduğu gibi BM 1,5 milyon olduğunu ifade ediyor. Kamplarda kötü şartlarda altında hayatlarını kaybedenler, akli melekelerini yitirenler, sakat kalanlar, organları alınanlar var. Kamplardaki kardeşlerimizin çocukları da yetimhanelere alınıp asimile ediliyorlar. Kamplarda Çin cumhurbaşkanına bağlılık yemini etme “Allah ve Peygamberi inkâr belgesi” imzalatmaya çalışılıyor.
* Kültürel kimliği yok etmek için ileri gelenler, âlimler, aydınlar, sanatçılar, profesörler, yazarlar, akademisyenler, yazarlar gözaltına alınıyor ve akıbetleri bilinmiyor.
* Akıbeti meçhul kayıp olan birçok kişi var.
* DNA’ları toplanıyor.
* İkinci çocuğu doğurmak yasak. Doğan ikinci çocuk fark edildiği zaman aileye çok büyük para cezaları kesiliyor. Zorla kısırlaştırma, zorla kürtaj ve doğum kontrolü yapılıyor soykırımın bir başka yolu olan bu işlemler için hiçbir izin alınmıyor.
* “Kardeş Aile” projesi adı altında 15 gün komünist parti üyesi Çinli erkekler Müslümanların evine yerleştiriliyor. Kocaları hapiste olan kadınların yanına dahi yerleştiriliyorlar.
* Dünyadan izole ediliyor ve irtibat kurmalarına izin verilmiyor. Dünyayla iletişimleri kesilmiş durumda internet kullanımı yasak, telefon kullanımı çok kısıtlı ve telefonlar dinleniyor. Kendi gazete ve televizyon yayınları engellendi. Uluslararası medya oraya girip yayın yapamıyor.
* Yabancılarla konuşamıyorlar.
* Ülke dışına çıkmaları suç olarak sayılıyor.
* Kameralarla izleniyorlar, mahalleler arası kontrollü geçiş noktaları, barikatlar var, araç ve kişiler güvenlik taramalarından geçiriliyor.
* Çin namaz ibadeti için ezan, tekbir, teşbih ve dualarda nelerin söyleneceği ve talep edileceği yolunda “Namaz İbadetinde Geçen 7 Hususun Birleştirilmesi” genelgesi yayınladı.
* Sadece Uygur Türklerine karşı icra edilmek üzere 1 Nisan 2017 tarihinde “Aşırı Diniciler ve Terörcülerle Savaş” adı altında resmi Çin devlet terör yasası kabul edildi ve hemen uygulanmaya başlandı.
* Devlet memurları, işçiler, öğretmenler, öğrenciler ve tüm devlet memuru emeklilerinin oruç tutmaları yasak. Ramazanda öğle saatlerinde yemek salonlarında toplayarak zorla su içirerek ve yemek yedirerek oruçları bozduruluyor, maaşları kesiliyor ısrar ederlerse hapis cezası alıyor ve işten kovuluyorlar. Evler zorla kontrol edilerek oruç tutma ve sahur yemeği yemeleri engelleniyor. Ramazan dolayısıyla kapatılan lokanta ve restoranların çalışma ruhsatı iptal edilerek kapatılıyor. İşletmeci ve sahipleri mali ve fiziki cezalara çarptırılıyor.
* Devlet çalışanları ve gençlerin namazlara katılıp katılmadığı kontrol ediliyor.
* Çocuklarına İslam dinini öğretmek için kurslara veren veliler ve eğitimi veren din adamları tutuklanarak uzun süreli hapis cezaları veriliyor.
* İslami içerikli 20 ismi yeni doğan çocuklara vermeyi yasaklayan genelge yayınlandı. Dini içerikli isimleri olanlardan isim değiştirmeleri istendi. İsim değiştirme kampanyası başlatıldı.
* Camileri kapatıyorlar.
* Evlerdeki Kur’an-ı Kerimler ve seccadeler toplanıyor.
* Müslüman Türklerin milli ve dini bayramlarını kutlamalarını yasaklarken Çinlilerin bayramının kutlanmasını zorunlu kılıyorlar. Çinlilere ait her türlü seremoniyi gerçekleştirmeye zorlanıyorlar.
* Yemeğe besmele ile başlamak, kadınların başlarını örtmesi, evde yabancı bir erkeğin bulunmasından rahatsız olmak, içki içmemek gibi Müslümanlara ait dini kurallar Çin değerlerine muhalefet olarak kabul ediliyor ve buna karşı çıkanlar kamplara gönderiliyorlar.
* Din, dil, örf ve adetlerini yok etmeye çalışıyorlar.
* Başörtülülere saldırıyorlar. Başörtü takanların, sakallı erkeklerin, kıyafetinde hilal ve yıldız olanların toplu taşımadan faydalanmaları yasak.
* Gıda maddelerinde helal ibaresi yasaklandı.
* Helal yiyecekler, geleneksel kıyafetler yasak.
* Genç kızlar zorla Müslüman olmayan Çinli erkeklerle evlendiriliyor.
* Eğitimlerine, siyasete atılmalarına engel oluyorlar, üniversiteyi bitirmiş eğitimli gençlerin atıl halde kalmalarını sağlıyorlar. Yoksul ve cahil kalmaları için her şey yapılıyor.
* Uygur dilinin eğitim alanında tamamen yasaklanması amacıyla yönetmelik yayınlandı. Eğitimde Uygurca kaldırıldı, Çince yapılıyor.
* Kitapları yakıyorlar.
* Tarihi binaları yıkıyorlar.
* Uygur Türkleri Çin’deki başka bölgelere göçe zorlanıyorlar.
* Polis korumasındaki Çinli göçmenler de Müslüman Türklere saldırıyor. (Benzer İsrail)
* Çinli ajanlar her yerde, hatta bazen polisin durdurduğu sivil kişiler bile polis çıkabiliyor.
* Çin’in en büyük nükleer merkezi ve deneme alanı Doğu Türkistan’ın Taklamakan Çölü’ndeki Lop-Nor Gölü civarında bulunuyor. Ayrıca “Nükleer Füze Üssü”nü de bu bölgede tutan Çin, son 50 yıllık süre zarfında hiçbir koruyucu tedbir almadan bir kısmı yeraltında olmak üzere Uygur topraklarında 50’nin üzerinde nükleer deneme gerçekleştirdi. Çin’in bir nükleer denemesi sonrasında yapılan araştırma, tarihi kent Kaşgar’da 5 bin kadar gencin, hemen hemen aynı zamanlarda kör veya felç olduğunu ortaya çıkardı. Söz konusu patlamada kullanılan nükleer bomba Hiroşima’ya atılan bombadan 6 ila 8 kat daha şiddetli. Nükleer denemeler sonrası meydana gelen ağır tahribatta Uygur halkı çeşitli hastalıklara yakalandı, çocuklar sakat doğdu ve birçok bebek ve anne doğum esnasında hayatını kaybetti. Doğu Türkistan’ın verimli topraklarında yetiştirilen sebze ve meyve çeşitlerinde azalmalar ve radyoaktif etkiler görüldü. Batı ülkelerinin Çin’den ithal ettikleri Doğu Türkistan menşeli kuru yemişlerde radyasyon tespit etmeleri üzerine Doğu Türkistan kaynaklı ürünlerin ithalini yasakladılar. Uluslararası insan hakları örgütlerinin raporlarına göre atom ve termo-nükleer bombaların kullanımı sonucunda yaklaşık 210 bin kişi hayatını kaybetti. Resmi kaynaklardan derlenen verilerde, nükleer denemelerin etkisiyle sarılık, deri kanseri gibi hastalıklara yakalanan 122 bin kişinin %54’ünün öldüğü resmen açıklandı. Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine göreyse 1975-1985 yılları arasında lösemi vakalarının oranı %7 arttı ve nüfusun %10’u kanserle savaşmak zorunda kaldı.
* Çin’in baskısıyla Doğu Türkistanlı Müslüman Türkler gittikleri ülkelerde de baskı görüyor, hapse atılıyor, öldürülecekleri bilindiği halde Çin’e iade ediliyorlar.