“Gel vatandaş gel batan geminin malları bunlar…”. Çarşıda pazarda eskiden sık duyduğumuz bir cümleydi. Satıcı iyi malını çok ucuza sattığını ima ederdi. Ekonomisi iflas eden ülkemizde de iktidar aynen böyle davranıyor. Fabrikaları, arsaları, taşı, toprağı, ağacı, suyu, kuşu… ne bulursa satma derdinde. Artık satacak çok az şey kalmış ki bir süredir “Türk Vatandaşlığını” promosyon olarak verip ev satıyor.
İktidar, ev satın alarak bunu 3 yıl satmayacağını veya bankaya para yatırıp bunu 3 yıl bankada tutacağını taahhüt eden yabancılara T.C. vatandaşlığını yanında promosyon olarak veriyor. Bu promosyon her geçen gün farklı alanlara da yayılıyor, en son BES’e (Bireysel Emeklilik Sistemi) para yatırıp 3 yıl sistemde tutma şartı ile de vatandaşlığımız verilmeye başlandı. Hatta artık havaalanlarına T.C. vatandaşlığını promosyon olarak alabilecekleri yönünde reklamlar konuluyor, konut projelerinde evlerin niteliklerinden çok o projelerden ev alarak nasıl T.C. vatandaşı olunabileceğinin reklamı yapılıyor.Ayrıca promosyon vatandaşlığın dışında hiçbir maddi karşılık ödemeden iktidarın lütfu ile vatandaşlığa geçenler var ki göçmenlerden ve geçici koruma altındaki Suriyelilerden T.C. vatandaşlığına geçenlerin durumu bu şekilde.
İç İşleri Bakanı vatandaşlık verilen Suriyelilerin sayısını açıkladı. Türkiye’de 3 milyon 650 bin Suriyeli sığınmacı olduğunu, 211 bin Suriyeliye vatandaşlık verildiğini ve bunların 120 bininin seçimlerde oy kullanacağını söyledi. Bu rakamlara göre şu an için vatandaşlık verilen 91 bin 211 bin Suriyeli yaş şartı sebebiyle bu seçimlerde oy kullanamayacak çocuk ve gençlerden oluşuyor.
Göç İdaresi Uyum ve İletişim Genel Müdürlüğü Mayıs 2022’de geçici koruma altındaki Suriyelilerle birlikte Türkiye'de 5 milyon 506 bin 304 yabancı uyruklu kişi olduğunu açıklamıştı. Yani vatandaşlığı sonradan kazanan seçmen sayısının merak edildiği seçim atmosferinde sadece Suriyelilerden vatandaşlık alanların açıklanması diğer kesimlerden vatandaşlık alanların açıklanmaması taktiksel bir hareket.
Mayıs 2022’de AKP’li eski bir vekil ise vatandaşlık alanların sayısının 8 milyon 800 bin olduğunu bunların 3 milyon 800 bininin oy kullanacağını açıklamıştı.
Zafer Partisi Genel Başkanı ise ülkemizde 13 milyon sığınmacı ve kaçak yabancı olduğunu vatandaşlık verilen Suriyeli sayısının ise 1 milyon 476 bin 368 olduğunu açıkladı.
Ülkemize gelen Suriye ve diğer ülke vatandaşlarının hepsinin kayıt altında olmadığını, denetimsiz bir şekilde elini kolunu sallayarak ülkemize girdiklerini biliyoruz. Kayıt dışılar ile birlikte ülkemizdeki yabancıların sayısının resmî açıklamalardan çok daha fazla olduğu aşikâr. İktidar her türlü rakamı istediği gibi belirleyip açıkladığı için resmî açıklamalardaki sayılara karşı bir güvensizlik söz konusu. Vatandaşlık verilenler ile ilgili olarak muhalefetin açıkladığı rakamların doğruluğunu tam olarak bilemesek de her iki tarafın açıkladığı rakamların ortalamasını bile alsak ülkemizin yapısını tamamen etkileyen ve değiştiren yeni bir halk ile karşı karşıya olduğumuz ortada.
Suriye dışındaki ülkelerden gelip vatandaşlık alanları dikkate dahi almasak sırf T.C. vatandaşlığı alan Suriyelilerin sayısı dahi seçim sonuçlarını değiştirecek oranda. Buna çekişmeli geçen İstanbul’daki son yerel seçimleri örnek verebiliriz. 31 Mart 2019’daki seçim sonuçlarında fark sadece 13 bin 729 idi. Hatta Cumhurbaşkanı “10 milyonu aşkın seçmenin olduğu İstanbul'da kalkıp da şöyle 13-14 bin oy farkla seçimi kazandım havasına kimsenin girmeye hakkı yoktur.” diye açıklama yapmıştı. Vatandaşlık alanlar İstanbul başta olmak üzere iktidarın yerel seçimleri kaybettiği büyük şehirlerde ikamet etmekte. Önümüzdeki seçimlerde oyları ile seçim sonuçlarını etkileyebilirler.
Vatandaşlık verilen ancak yaş şartı sebebiyle bu seçimlerde oy kullanamayacak çocuk ve gençler sonraki her seçimde dalga dalga yeni seçmen olarak karşımıza çıkacaklar. Dolayısıyla her seçimde seçmen sayıları daha da artacak.
Uzun vadede doğurganlık sayısı çok daha fazla olan T.C. vatandaşlığına geçen yabancıların sayılarının katlanarak artacağını ve bunun hayatımızın her alanında olduğu gibi seçimlere de yansıyacağını unutmayalım.
Cumhurbaşkanımız her defasında yurt dışına yerleşenlere “Giderlerse gitsinler” demektedir. Bu üslup özellikle daha fazla gencimizin, yetişmiş insanımızın yurt dışına gitmesine sebep oluyor. Aslında gidenlerin kendi iktidarlarını desteklemeyenler olduğunu düşündükleri için “Ne kadar az muhalif o kadar iyi” mantığıyla yaklaşıyorlar. İşte tam tersi sonradan vatandaşlık verilen yabancılara da “Ne kadar çok destekçi o kadar iyi” mantığıyla yaklaşılıyor. Seçimleri kazanmalarını sağlayacak her türlü araç mubah görülüyor. Önü arkası hiçbir şey hesap edilmiyor. İşin en acınası tarafı seçim hesapları yapılarak verilen vatandaşlıklara bile kendi seçmenini etkilemek için “Ensar-Muhacir” örnekleminin yapılması. Hangi ensar muhacirlere para karşılığında sahip çıktı? Hangi ensar muhacirleri diğer ülkelere karşı bir tehdit unsuru olarak kullandı? Hangi ensar muhacirleri siyasetine alet etti? Muhacir nitelemesi yapılanlar için de sorulacak çok soru var…
AKP ve MHP’li idareciler gayri milli icraatlarına her geçen gün bir yenisini ekliyorlar. Tek odak noktaları iktidarda kalmak. Seçmenleri ise sorgulamadan, araştırmadan her söyleneni doğru kabul ederek bir hayal dünyasında yaşamayı tercih ediyorlar çünkü iktidarda olmak, iktidar nimetlerinden istifade etmek onların da hoşuna gidiyor. Bu seçmen neye oy verdiğinin, nelerin sorumluluğunu üstlendiğinin farkında değil! Ülkenin demografik yapısının bozulmasından, T.C. vatandaşlığının promosyon malzemesi yapılmasından, TL’nin en değersiz para birimlerinden biri haline gelmesinden, ülkenin iflas etmesinden, tüm kaynakların yok pahasına satılmasından, tüm fabrikaların kapatılmasından, milli varlıklarımızın özelleştirme adı altında yabancılara ve emanetçileri olan yerli işbirlikçilerine devredilmesinden, dar gelirlilerin fakirleştirilip müteahhitlerin-bankaların-rantiyenin zenginleştirilmesinden, askeri alanların bile imara açılmasından, ormanların katledilmesinden, Kanal İstanbul adı altında İstanbul’un bölünmesinden, hizmet adı altında torunlarımıza kadar borçlandırılmamızdan, iktidarın büyümek için desteklediği FETÖ’nün bu ülkeye verdiği zararlardan, Filistinlilere zulmeden İsrail ile dost olunmasından ve seçimleri kazanmak için her seçim dönemi yaklaştığında bu dostluğun zirveye taşınmasından, Müslüman kanı akıtmayı normalleştiren ABD ve yandaşları ile müttefik olunmasından, Irak’ın İncirlik’ten kalkan savaş uçakları ile bombalanmasından… iktidara oy verenler de sorumlu. İktidar gitse de bu vebal seçmeninin boynunadır.