Sansürlemek: Toplumu ve devleti korumak adına, incelenen yayınlarda sakıncalı bulunan yerlerin çıkarılmasına sansürlemek denir.
Sansür: Eserin tümden yasaklanmasına Sansür denir.
İşini doğruluk, hak ve adalet için hakkaniyet adına yapan bir gazetecinin görevi, doğru bilgileri basına servis ederek toplumu aydınlatmanın ve bilgilendirmenin yanı sıra, kötü giden herhangi bir işleyiş tespit ettiğinde toplum adına fikirlerini toplumun yararına sunmaktır...
Bugüne kadar benim yazılarım da hem toplumun, hem devletin, hem de Milli Eğitim Bakanlığının adalet anlayışını korumak adına olmuştur...
Tek satırımda yalan veya iftira yok, olması da mümkün değil.
Dedelerimizden çocukken dinlerdik:
1960'lı, 70'li, 80'li yıllarda kitaplar toplanırmış…
Yazarlar saklanırmış…
Kitaplarını saklarlarmış…
Korku, panik, endişe her kesimde hakimmiş...
Kasetler toplanır, imha edilir; kitaplar sobalarda yakılır veya toprağa gömülürmüş…
Dinlerken hüzünlenir, gelecek için umutsuzluğa kapılırdık...
Şimdilerde ise böyle durumlarda Mustafa Kemal Atatürk'ün sözleri aklımıza geliyor:
“Öğretmenler, yeni nesil sizin eseriniz olacaktır.”…
Yeni neslin torpil anlayışının eseri olmasını Mustafa Kemal Atatürk'ün istemesi tabi ki mümkün değil...
“Öğretmenler, Cumhuriyet sizden fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller ister.”
Yani fikrin ve fikri yazıların yasak sayılmamasını istiyor Cumhuriyet bizden...
Hem bir eğitimci, hem de gazeteciyim…
Şimdiye kadar köşe yazarlığı yapmış olduğum gazetelerde tek şartım, hür bir kalem olarak fikirlerimi özgürce yazmak oldu… Sansür uygulamasını asla istemiyor olmamın dışında hiçbir talebim olmadı.
Gelen cevap: “Hangi konularda yazmak istiyorsunuz?”
Eğitim-öğretim süreci, eğitim paydaşları ve sorunları, Milli Eğitim Bakanlığı kapsamındaki atamalar, özellikle bilsem mekanizması ve toplumun güncel olayları hakkında yazmayı tercih ediyorum. Tecrübeme, bilgime ve yaşantıma uygun konular yani…
“Sorun yok Hoca Hanım, yazabilirsiniz, seve seve yayınlarız...” cevabını alıyorum.
İlk bir iki gün hoş geldin, beş gittin, filan feşmekan… Yazılarımı gazeteye gönderiyorum, karşılıklı teşekkürler falan, her şey yolunda..
Hiçbir zaman çocuk eğlemek için veya yufka açma tarifi vermek için gazetecilik ve köşe yazarlığı yapmıyorum…
Hak için, adalet için, Allah rızası için “Bismillah” diyerek yazmaya başlıyorum.
Manşetleri atmaya başlıyorum:
*MEB'de başörtüsü dönemi bitti, bıyıklı dönemi başladı...
*Sayın Bakanım torpil yok, liyakat var, yetersiz kaldım…
*Sayın Bakanım, torpilim olur musun?
*Ben Dr. Meryem Çıldır, benim hakkımda engellenmem adına kanun mu var?
*Yazıyor, yazıyor, Dr. Meryem Çıldır’ın torpili olmadığı için MEB’de yönetici olamadığını yazıyor...
*MEB'de torpil yoksa, makam ve mevki yok sistemi
*Torpile gel, torpile…
*Torpil patladı, torpil patladı…
*MEB'de torpil…
*Devletin makamları rezervasyonlu mu?
*MEB'de makamlar EKYS’ye ile değil, kapanın elinde kalıyor....
*Atamada münhal listeler, Balıkesir İl Milli Eğitim Müdürlüğünde sümen altı mı ediliyor?
*Balıkesir Bilsem’in adı atama münhal listelerinde neden yok?
*Müdür beyler ismimi, torpilim yok diye Vali Bey'den gizliyor...
*Müdür Bey “Senin ismini Vali Bey’e göndermeyeceğim” dedi...
*Köyden arkadaşına makam sözü vermiş müdür bey...
* MEB'de devletin makamları hediye paketi mi?
*Bilsemdeki 4-5 yıllık öğretmen, EKYS’ye hiç girmeden bir dilekçe verdi, MEB'de yönetici oldu, liyakat nerede?
*EKYS’yi kazandığım halde, yetersiz miyim?
*Bilsem'den git Hocam…
*”Hocam biz istemezsek yönetici falan olamazsın”, EKYS göstermelik bir sınav mı?
*”Bakanlık yönetici atamalarına karışmıyor.”
*MEB'de mobbing var…
*İcazet almadan EKYS’ye girdim, mobbing gördüm…
*Ek derslerim elimden alındı...
*Dilekçelerim sümen altı…
*Bankaya promosyon veren öğretmenler olduk...
*Banka promosyonları şahsi yapılsın!
*Bilsem öğrencileri, doktoralı uzman matematik öğretmeninden haketmiş oldukları matematik eğitimini mobbing nedeni ile 2 yıldır alamıyor...
*Bilsemde matematik dersini göremeyen ögrencilerimin hak ve hukukları kimin umurunda?
*TÜBİTAK projelerime engel: “Okula kaç lira kalacak hoca hanım?”
*”Okula para kalmıyorsa, sen TÜBİTAK projesi yapma hocam hanım”
*Doktoralı matematik öğretmenin TÜBİTAK proje öğrencileri caydırma yönetimi ile elinden alındı...
*Bilsemde TÜBİTAK projelerinde sürekli aynı öğretmenler proje yapıyor, bu ne saçmalık?
*”Çalıştaylara gitme Hocam”…
*”Bakanlık kitap çalışmalarına veya soru yazma çalışmalarına katılma hoca hanım”…
*”Makamda gözün mü var hoca hanım?”
*MEB'de yönetici olma, üniversiteye git hoca hanım”…
*Sırf EKYS’ye girdim diye ilçede sağlık kuruluna gönderilen ilk öğretmen benim…
*EKYS’ye girdim diye sicilime saldırı var...
*Balıkesir’de il şube müdürleri erkek, ilçe şube müdürleri erkek, okul müdürleri erkek, müdür yardımcıları erkek… Yönetim komple erkeklerden oluşuyor...
*Balıkesir Milli Eğitim Müdürlüğünde kadın öğretmenler neden yönetici olamıyor?
* MEB'de yönetici olmak için müdür beylerden icazet almak da neyin nesi oluyor?
*Başım dik, alnım açık. Merhaba, ben Dr. Meryem Çıldır, kimseden icazet almam, liyakat sahibi bir öğretmenim...
*Doktora yapmış, 20 yıllık bir öğretmenin başına 3-5 yıllık lisans mezunu bir öğretmen amir nasıl olabiliyor?
*MEB'de nerede liyakat?
*MEB'de çok okuyanı, az okuyanın yönettiği bir sistem mi var?
*O zaman ilkokul mezunları da, il milli eğitim müdürü veya ilçe milli eğitim müdürü olsun...
*Doktoralı kadın öğretmen neden il milli eğitim müdürü olamıyor?
*Koskoca Balıkesir ilinde yönetici olabilen kaç tane kadın öğretmen var?
*Neden kadın öğretmenler engelleniyor?
*Ahbap çavuş ilişkilerine bağlı olarak torpil düzeni mi var MEB’de?
Cesur ve hür bir kalem olarak manşetleri attıkça…
Bir eğitimci ve aynı zamanda da bir gazeteci olarak gazetedeki köşemden gerçekleri yazdıkça patır patır koltuktan düşmeler başladı… Suratlardaki o şirinlik maskeleri de tek tek düşmeye başladı...
Baktılar olacak gibi değil,
Cesur kalem, hak için, adalet için, Allah rızası için yazıyor...
Dr. Meryem Çıldır dur durak dinlemez, sonuna kadar yazar...
Başlıyor gazetelerden sansür gelmeye…
“Hoca hanım, torpil hakkında yazma!”
“Hoca hanım Milli Eğitim hakkında yazma!”
“Hoca hanım EKYS hakkında yazma!”…
“Hoca hanım, bu tarz yazılarını yayınlamama kararı aldık”...
Yeni trend; önceden yayınlanmış yazılarımın sessiz sedasız silinmeye başlaması...
“Hoca hanım gazeteye bu tarz yazılarınızı basılı olarak veremeyiz”...
Hoca hanım ne yazsın peki? Yufka açma tarifi mi?
Dünya olmuş köy…
Taaaa okyanusun ardında sıradan bir ülkede, sıradan bir hırsız-polis kovalaması olmuş olsa, anında tüm haber bültenlerinde yayınlanıyor, tüm gazeteler çarşaf çarşaf bunu yazıyorken…
Nasıl oluyor da MEB’de torpil yazılarıma sansür uygulanıyor?
Birkaç internet haber sitesi hariç yazılarımı kimse görmüyor sözde...
Hırsız-polis kovalamacası kadar önemi ve değeri olmuyor...
Yıl olmuş 2023, uzay çağını yaşıyor dünya…
Sosyal medyada bir tık ile insanların yazıları tüm dünyaya ulaşırken...
Nasıl oluyor da bizim gazetecilik anlayışında halen sansür uygulaması yerini koruyabiliyor?
Yazılarımdan kimler, neden ve niçin rahatsız?
Torpil düzenin devam etmesini kim istiyor?
Doktoralı, 20 yıllık, liyakat sahibi bir kadın öğretmen olarak; eğitimci, gazeteci ve köşe yazarı olarak gerçekleri yazmayayım mı?
Yazma hocam…
Oldu, başka emriniz?
Hayaller: Özgürlükçü basın…
Gerçekler: Sansürcü basın…