Üyesinin düşüncelerini, Sendikanın Genel Disiplin Kuruluna sıkıştıranların, başörtülü öğrencileri üniversitelerin turnikelerine sıkıştıran zihniyetten farkları olmayan 3-5 tane despot yöneticiye, bu soylu hareket mahkûm edilmeyecektir. Pendik-Sincan-Besni çizgisindeki doğrusal hareket, sendikal vesayeti sonlandırmak için üyelerimizin ilham kaynağıdır.
Askeri vesayetin ortadan kaldırılmasında başat rol oynayan Sincan bu sefer de sendikal vesayetin ortadan kaldırılması için başat rol oynayacaktır. Şimdi sıra sendikal vesayette…
Türkiye’nin başkenti Ankara, direnişin başkenti ise Sincan’dır. Sayın Cumhurbaşkanımızın buyurdukları üzere; “Biz Sincan’ı çok seviyoruz?” Hele bir sorun bakalım, Sincan’ı neden bu kadar çok seviyoruz? Çünkü Sincan; askeri vesayete, bürokrasi vesayetine, hukuk vesayetine, YÖK vesayetine meydan okumanın merkezidir. Her türlü vesayete direnen Sincan, bugün de sendika içi vesayete direnişin sembol şehridir. Nasıl ki dün demokratik eylemlerimizle toplumsal özgürlüklerimizi kazandıysak, şimdi sıra sendika içi vesayete geldi. Batıdan doğuya uzanan Pendik-Sincan-Besni çizgisindeki doğrusal hareket, sendikal vesayeti sonlandırmak için üyelerimizin ilham kaynağıdır.
“İşyeri temsilcisi, demokratik sendikacılığın gelişmesinde hayati derecede önemli bir yöneticisidir. İşyeri temsilcisi, sendikanın o ildeki gücünü ya da zayıflığını belirleyen kişidir. Bu anlamda sendikanın en ön cephedeki neferidir. Yalnız il ya da ilçedeki sendikasını değil, tüm Eğitim-Bir-Sen’i temsil eder.” Bu sözleri sarf eden sendika yöneticileri, ilk başta yapılması gereken işyeri temsilciliği seçimlerini en sona bırakarak mı işyeri temsilcilerine önem veriyorlar? Söylemlerinizle uygulamalarınız birbirleriyle ne kadar da çok çelişiyor.
İşyeri ve ilçe temsilcilik seçimleri -o da yapıldıysa- şube seçimlerinden sonra yapılması işyeri ve ilçe temsilciliklerini etkisizleştirmiştir. Sendikadaki yönetim kadroları tabanın sesine göre değil, birilerinin isteğine göre şekillenmiştir. 922 ilçenin sadece 2’sinde seçimlerin yapılması bu gerçeği gözler önüne sermektedir. İlçe temsilciliklerin atamayla belirlenmesine karşı üyelerin yarısından fazlası istifa ederek tepkilerini gösteren Besni direnişi tüm Türkiye’ye sembol oldu. Bu direniş, adanmışların yerine atanmışların tercihine isyandır.
Üyesinin düşüncelerini, Sendikanın Genel Disiplin Kuruluna sıkıştıranların, başörtülü öğrencileri üniversitelerin turnikelerine sıkıştıran zihniyetten ne farkları var?
Sendikaya emek vermiş, ömür vermiş ve gönül vermiş bir üyesini kanalizasyona atıp üzerine sifon çekenlerin, Merhum Başbakan Erbakan’a galiz küfürler eden dönemin Erzurum Jandarma Komutanı Osman Özbek’ten ne farkları var?
Herkes bizim parmağımızın ucuna bakacak aksi takdirde bedel ödetiriz tehditleriyle korku iklimi oluşturanların, en temel insan haklarını ve özgürlükleri kısıtlayan 28 Şubat zihniyetinden ne farkları var?
Sendikal konularda sizden farklı düşünen üyeleri Muaviye’ye benzeterek aşağılayanların, ötekileştiren ve itibarsızlaştıranların, halkı tek tip ve tek sıra hizaya sokmaya çalışan 28 Şubat zihniyetinden ne farkları var?
Sendika büro personelinin tercihinden dolayı ekmeğini elinden alanların, kendileri gibi düşünmeyenlere hayat hakkı tanımayan 28 Şubat zihniyetinden ne farkları var?
Sendikanın kurucu üyesine, Tuzla’da yapılan teşkilat buluşması programına “gelme”, “seni istemiyoruz” diyenlerin, millet iradesiyle seçilmiş Merve Kavakçı’yı meclise sokmayan zihniyetten ne farkları var?
Teşkilat toplantısında üyesine söz hakkı vermeyen ve dilek temenniler bölümünü yapmayanların, üniversitelerin mezuniyet törenlerinde dönem birincilerinin konuşmasını engelleyen zihniyetten ne farkları var?
Sendikanın aldığı bir kararı yargının iptal etmesi üzerine, “mahkeme kararının hükmü kâğıt üzerinde” sözleriyle hukuk tanımayanların, hukuk tanımaz uygulamalarıyla halkı hayatlarından bezdiren 28 Şubat zihniyetinden ne farkları var?
Sizin anlayacağınız kısaca Ali Yalçın ve ona eşlik eden 3-5 saz arkadaşının vesayetçi bir anlayışla sendikayı yönetmelerinden dolayı 28 Şubat süreci sendikada hâlâ devam ediyor.
Gazete ve televizyonlarında boy boy resimleri ve millete ayar veren demeçleri yayımlanan dönemin kudretli 28 Şubat generallerinin isimlerini bugün nasıl hiçbirimiz hatırlamıyorsak, sendikayı vesayetçi ve rantçı anlayışla yöneten sayıları bir elin parmağını geçmeyen 3-5 kişiden oluşan bugünün jakoben yöneticilerin isimlerini de yarın hiçbir üye hatırlamayacaktır.
Bizim mücadelemiz kişisel hırs ve ikbal için değildir. Temel amacımız sendikayı, rant kapısı ve zenginleşme aparatı olmaktan çıkartmak. Sendikamızı kuruluş ilke ve değerleriyle yeniden Akif İNAN çizgisinde buluşturmaktır. Bunun için; Bir, Sendikacı maaşları öğretmen maaşlarıyla eşitlenecektir. İki, Sendika kurullarında en fazla iki dönem görev alınabilecektir. Üç, Sendikanın örgütsel gücü kişisel çıkar ve menfaatlerin korunması için değil, üyelerin ekonomik ve özlük haklarının korunması için kullanılacaktır. Dört, Üyelerin aidatlarını beytülmal gibi gören anlayışın bir gereği olarak; her ay gelir ve gider bilançoları, sendikaların web sitelerinde yayımlanacaktır. Beş, Seçimlerin üyenin tercihini önemseyen, özgür, şeffaf, katılımcı, eşitlik esaslarına göre ve işyeri temsilciliğinden başlatılarak tatlı bir rekabet ortamında yapılarak yeni sendikacıların yetişmesine fırsat verilerektir. Böylece sendikaya yeni bir heyecan, ivme ve dinamizm kazandırılarak sendikanın gelişmesi sağlanacaktır.
Sendikayı “Ali Babanın Çiftliği” gibi yönetenler, kendilerini çiftliğinin ağaları olarak görürken; üyeleri de çiftliğin kâhyası, ırgatı ve marabası olarak görmektedirler. Kendilerine deniz manzaralı lüks konutları layık görürken, üyesine cam bardağı layık görüyorlar. Bunun daha ötesi var mı? Vakti zamanında; “Bize kelle lazım.” diyen zihniyetin, üyeyi aidat ödeyen kelle sayısı değerinde görmelerine şaşırmıyoruz.
Artık “Surda bir gedik açtık”, üye susmayacak ve susturulamayacaktır. 28 Şubat sürecinin son kalıntılarının yaşandığı vesayetçi zihniyetle yönetilen bu sendika, 3-5 kişinin despotluğuna mahkûm edilmeyecek kadar soylu bir harekettir. Üyenin, bu sendikanın gerçek sahibi olduğunu herkes yakında anlayacaktır.
Yıldırım DEMİRCİ